Mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Selim Badur, "domuz gribi" (Pandemik İnfluenza H1N1) aşısının güvenirliğinin bilimsel düzeyde tartışılmadığını düşünüyor.
Salgına ilişkin Türkiye'de vaka sayısı artarken, ikinci parti aşıların kasımda gelmesi bekleniyor. İlk parti aşılarda sağlık çalışanlarına öncelik verilirken, ikinci basamakta kimlerin aşı olacağıyla ilgili olarak Bilim Kurulu'ndan henüz karar çıkmadı.
İstanbul Üniversitesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Badur, pandemi durumunda aşıların kısa sürede test edilmesinin doğal olduğunu ifade ediyor, aşıdaki Tiomersal denilen civalı maddenin (etil merkür) vücuttan atıldığını ve "İstanbul Boğazı'ndaki balıkta bulunun civadan" daha tehlikeli olmadığı dile getiriyor. *
Şu andaki grip vakalarının yüzde 98'i domuz gribi ve salgın oturdu diyorsunuz. Böyle bir durumda aşı için geç kalındı mı?
Gecikme söz konusu değil, çünkü daha önce aşıyı sağlamak zaten mümkün değildi. "Biz aşıyı ilk kullanacak ülkelerden olacağız" denildiğinde, "Ne yani biz kobay mıyız?" deniyordu.
İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkeleri de aşılamaya 5, 6 gün önce başladılar. Aşı üretimindeki kısıtlama nedeniyle, anlaşma yapılan firmaların ürünleri Türkiye'ye partiler halinde gelecek ve Pandemi İzleme Bilim Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda aşılar belirli risk gruplarına sırayla yapılacak.
6-36 aylık bebekler aşıda öncelikli
Risk grupları dışında aşılamaya ilişkin neler düşünüyorsunuz?
Yeni pandemi etkeni olan H1N1 için belirlenen risk grupları, mevsimsel gribin risk gruplarından farklı.
Örneğin mevsimsel grip için risk taşıdıkları bilinen 65 yaş üzeri kesim, yeni virüsten fazla etkilenmedi; bu nedenle farklı bir risk grubu sıralaması söz konusu. Aşının kısıtlı üretimi, ki bu kısıtlılık tamamen üretim koşulları ile ilgili bir konu, nedeniyle hemen hiç bir ülke tüm toplum için aşı almadı.
Bu durumda risk faktörü taşıyan örneğin gebelerin ve 6-36 aylık bebeklerin aşılanması öncelikli. Özellikle 50 yaş üzeri kesimde, bu yeni etken daha az hastalık yaptığından ve büyük olasılıkla yıllar içinde geçirmiş oldukları "gripler" ya da aşılanmış olmaları nedeniyle kısmi bir korunma söz konusu. Bu durumda astım, diyabet, kalp hastalığı gibi süreğen bir patoloji söz konusu değil ise, bu kişilerin aşılanmamaları büyük sorun yaratmayacaktır.
Pandemi karşısında aşıya hızlı ruhsat
Sizin aşının güvenirliği konusundaki düşünceleriniz neler? Yurttaşlarda bir kafa karışıklığı ve güven sorunu olduğu gözlemlenebiliyor...
Bu konu bazen abartılı biçimde tartışılıyor. Yazılı-görsel medya, konuya magazin haberi gibi yaklaşarak "bilgi kirliliğine" neden olacak haberlerin yayılmasına neden oluyor. Bu bağlamda aşının içindeki "adjuvan" (etki artırıcı madde) ya da koruyucu maddelerin (etil merkür gibi) sakıncalarından, aşının Guillan Barré sendromu gibi sinir hücreleri patolojisine yol açacağından ve nihayet aşının fazla denenmemiş, kontrolleri yapılmamış, aşama 4 çalışmaları yapılmamış güvenilmez bir ürün olduğundan bahsediliyor. Ancak bu haberlerin hiç bir bilimsel dayanağı yok.
Aşının yan etkilerinin yeterince araştırılmadığı söyleniyor.
Bir pandemi karşısında "virüs istediği gibi kitlelere yayılsın, biz normal prosedür uyarınca bu yeni aşıya 1,5-2 yılda onay veririz" deme lüksüne hiçbir grup sahip değil. Bir dönem aciliyet karşısında AIDS tedavisinde kullanılan ilaçlar için yapıldığı gibi, bu aşının ruhsatlandırma ve onay süreçleri de alışılmışın dışında, çok hızlı gerçekleştirildi.
"Gebelerde, küçük çocuklarda çalışma yapılmadı" savı da uygun değil; çünkü hiç bir aşının ya da ilacın, gebelerde ve belirli yaş altı çocuklarda klinik çalışması yapılmaz. Aşının hazırlanmasında, yeni olmayan, denenmiş, güvenirliği kanıtlanmış bir üretim teknolojisi kullanılmıyor.
"Tartışmalar bilimsel düzeyde değil"
Aşı hazırlama süreci klasik grip aşısının eldesinde kullanılan "embriyonlu yumurtada aşı hazırlama" yöntemi ile gerçekleştirilmekte; içindeki "aşı suşu" dediğimiz virüs ise, insanlardan izole edilen bir "Influenza suşu" ve bu nedenle "bilinmedik, güvenirlik sorunu olan" bir ürün söz konusu değil.
Sonuç olarak aşının güvenirliğini tartışmak bilimsel düzeyde olmuyor. Bana kalırsa asıl düşünülmesi gereken nokta, tüm bu "kafa karışıklığı" sonucunda kaç kişinin aşı olmayı kabul edeceği.
Mevsimsel grip için risk gruplarına grip aşısı "geri ödeme" kapsamına alındığı halde, bu olanaktan ülkemizdeki 65 yaş üstü grubun sadece yüzde 9'u yararlanıyor. Benim endişem, insanların bu bilgi kirliliği içinde aşıya güvenmeyerek ya da gereksiz bularak sıcak bakmamaları. (ÖG/TK)
* Prof. Dr. Badur'un 21 Ekim'de Açık Radyo'da konuyla ilgili katıldığı söyleşiyi dinlemek ve okumak için tıklayın.