Numarayı çeviriyorum kalıcı bir kira bedeliyle tanışıyorum:
-200 Alman Markı abicim!
-Sizin mi bu konut?
-Evet.
-Niye oturmuyorsunuz?
-Çok uzak abicim, gelip gitmesi zor.
İşte kalıcı konutların zamanla geçecek sorunlarından biri... Kente ulaşım sadece özel otomobillerle mümkün...
Karşıyaka'dan Döngel konutu göreyim
Yuvacıktan aşağı doğru ineceğim... Fakat tabela falan "hak getire" olduğundan, uzun ve geniş bir tur attıktan sonra siteye girdiğim noktaya geliyorum. Olsa olsa yöntemiyle aşağı giden yolları sırayla deniyorum. Bu sefer başarıyorum, yeni bir beldeye geldiğimi "Bayındırlık ve İskan Bakanlığı" levhasından anlıyorum:
İşin Adı:Döngel Kalıcı Konutları Altyapı İnşaatı
Müteahhit Firma:Siral İnşaat
Başlangıç Tarihi:29 05 2000
Bitiş Tarihi : 15 ----- 2001
Bu "kesin tarihe" şapka çıkartmak gerekiyor. Bu yılın herhangi bir ayının 15'inde inşaat kesin olarak bitiyor!
Biraz daha bayır aşağı iniyorum. Yeni konutlar... Uzakta sessiz bekliyorlar...
Etrafı çiçeklerle süslenmiş gösterişli bir levha:
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Karşıyaka Kalıcı Konutları.
Seka işçisi Hüseyin Andaç'la burada tanışıyorum. İlk sorum çoğrafi cehaletimle ilgili:
-Şurada Döngel yazıyor, burada Karşıyaka... Hangisi bu beldenin ismi?
-İkisi de... Eskiden Döngel'di, geçen yaz Belediye Meclisi beldenin adını Karşıyaka olarak değiştirdi. Ama kadersizliğimiz değişmedi.
-Neden?
-Biz iki yıldır çadırlarda ve prefabrik konutlarda yaşıyoruz. Prefabrikler kışın dondurur, yazın pişirir. Haziran'da kalıcı konutlarımız bitti, bir hafta önce teslim aldık. Ama gelip oturamıyoruz.
-Niye?
-Su yok. Bidonları arabaya yüklüyoruz, temizliği taşıma suyla yaptık. Su olmadan nasıl yaşayabiriz ki? Orada da (prefabriklerde) bunalıyoruz...
Bu sırada bir traktör arkasında su tankıyla çıkıp geliyor. Çimler sulanıyor. İşçilerin yaşları 20'nin altında, birbirlerini de ıslatarak çimleri suluyorlar.
Güneş öğle sıcaklığı formunda... Sulama ekibinin başındaki genç yaptıkları işi "analiz" ediyor:
-Bu sıcakta bu su çimleri yakar...
-Öyleyse niye suluyorsunuz?
-Bize öyle talimat verildi!
Doğum ve cenazeli evi
Artık deprem bölgesinin belkemiği olan prefabriklere gidebilirim. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın kurduğu prefabrik kentin halk arasındaki adı, Devlet Prefabrikleri...
Burada ikinci yıllarını tamamlayanlar, sanki hep "yarın gideceğim" gibi yaşamışlar... Örneğin hızlı büyüme rekoruna sahip bir kavak bile dikmeye elleri varamamış.
Ama sıcağa karşı konutların önlerine ahşap çardak yapanlar var. O çardaklı evlerden birine giriyorum. Burası Hüsnü Yenigün'ün ailesiyle birlikte iki bir buçuk yıldır, acısıyla tatlısıyla yaşadığı evi... Bugün iki duygu birlikte yaşanıyor.
Yenigün'ün kızı doğum yaptı, bir erkek torunu oldu. Öğle namazında ise annesini toprağa verdi. Eve gelenler de kendilerini tuhaf hissediyorlar herhalde:
-Başınız sağolsun, Allah analı - babalı büyütsün!
Böylesi anılar deprem bölgesinde sıkça yaşanıyor. Her konuttan rahatlıkla bir roman, bir film çıkabilir.
Ağabey Mustafa Yenigün,depremden sonra İzmir'e göçmüş. Şimdi annesinin ölümü nedeniyle yıkık eve dönmüş. Bir iki gün içinde gidecek, kalıcı konut falan başvurusu yapmamış:
-Burası yanmış meşe, yanmış meşeden de bir şey olmaz!
Umutsuz olmak da haksız sayılmaz.
Kalıcı kardeş Hüsnü anlatıyor:
-Hisareyn'den konut bekliyoruz.
-Ne zaman bitecek?
-Daha başlamadı ki?
-Ne zaman başlayacak?
-O da belli değil, çünkü nereye yapılacağı da bilinmiyor.
Depremden iki yıl sonra "soğuk şaka" gibi geliyor, ama gerçek böyle. Resmi belgelerde de bu acı gerçek pişkince sırıtıyor:
Hisarey'de 1250 konut, Karamürsel'de 506 konut, Körfez-İlimtepe'de 500 ve Derince'de 300 haksahibi kalıcı konutları için devletin arsa bulmasını bekliyor.
3. Bölüm: Gölcük'ün batan sitesi