Peki bu lüks odalarda bir gecede 17 milyar lira karşılığı dolarları toslayarak kimler kalacak acaba?
Krallar, kraliçeler ve devlet başkanları ile başbakanlar ve bakanlar mı kalacak?
Eski yıllarda olsaydı, evet o tür devlet yöneticileri en pahalı otellerde kalırdı. Ancak artık dünya değişti. Bir demokratik ülkenin başbakanı ya da bakanı (eğer kompleksler altında ezilen bir ülke değilse) Amerika'ya gidip en lüks ve en pahalı otelde kalamaz, çünkü kendisini seçen halkına hesap veremez. Halkın (elbette pek sevinerek vermediği vergileriyle toplanan) parasını en lüksü satın almak için savuramaz.
En zengin şirketlerin yöneticileri de bu otele fazla iltifat edemez. Çünkü büyük şirketlerde daima tasarruf tedbirleri alınır ve uygulanmaya çalışılır. Gerçi pek fazla uygulanamasa bile yönetim kurullarına hesap vermek zorunda olan şirket yöneticileri de böylesine büyük ve gösterişli faturalarla hesap ödemekten kaçınırlar.
Eeee peki, bu en pahalı oteli yapan yatırımcılar da saf mı? En büyükler kalmazsa kim kalacak bu otelde, nasıl çıkacak sadece duvardaki tabloları 1 milyon dolar eden otele yatırdıkları para . Hangi müşteriler konaklayacak bu otelde de kar edecekler?
Elbette bu otelin müşterileri arasında, halkına hesap vermek durumunda olmayan diktatörler ve demokratik olmayan ülkelerin liderleri, sultanları ön sıralarda yer alacaktır. Mesela petrol zengini ülkelerin diktatörleri sultanları filan..
(Bu noktada iki gün önce yayınlanan ve beni pek güldüren hem de düşündüren bir haber aklıma geldi. İran'ın eski güzeller güzeli mahzun prensesi Süreyya ölünce bütün serveti ve mücevherleri kız kardeşine kalmış. O da ölünce kardeşinin kahyası servetin kendisine kaldığına dair bir imzalı yazı ile ortaya çıkmış ve elbette kaynağı İran olan bu servetin üstüne oturuyormuş. İran halkına ait olması gereken bir servet, eski İran Şahlık yönetimi tarafından böyle kullanılmış ve sonunda çarçur edilmiş oluyor. Tabii o ülkenin soyguna uğrayan insanları da tutup Humeyni'nin peşine düştüler ve yıllardır özellikle de İranlı kadınlar pek çok özgürlükleri kısıtlamış halde evlerine tıkıldılar. Yeşil gözlü mahzun prenses Süreyya masalları batılılar için güzel bir öykü idi ama İran'ın tüm kadınlarının çekeceği sıkıntıların bir göstergesiydi ve kimse o tarafını göremiyor ya da görmek istemiyordu..)
Neyse biz yine otelimize ve oradan da söylemek istediklerimize dönelim.. Bu tür diktatörleri ve sultanları bir yana bırakırsak bu otelin müşterileri arasında büyük ölçüde mirasyedi olan Onasis'in kızı filan gibi bilinen ve bilinmeyen dünya zenginleri yer alacaktık kuşkusuz.
Peki başka kimler yer alacak. İşte asıl söylemek istediğime şimdi geldim.
Bu otelin müşterileri arasında adları en çok duyulanlar en lüks, en görkemli yerlerde en büyük harcamaları gönül rahatlığı ile yapabilenler olacaktır.
Yani...
Günümüzün ilahları.. Popüler yıldızlar. Şarkıcılar, sinema oyuncuları, futbolcular.
İşte onlar, halkın parasını harcamaktan hiçbir çekinceleri olmayanlar.
Çünkü onlar o parayı insanlardan gönülsüzce veya hırsızlama kazanmıyorlar. İnsanlar onları izlemek, dinlemek, seyretmek ve birlikte olmak için can-ı gönülden hatta akşamlara kadar bilet kuyruklarına girerek veriyorlar.
Bir Harry Potter'in yazarı 10 yıllık bir süre içinde İngiltere kraliçesinden daha zengin olabiliyor. İngiltere'de kimse kraliçe harcasın diye vergi vermekten hoşlanmaz ve hesap sormak ister ama Harry Potter kitaplarını almak için dünyanın çocukları erkenden kuyruklara gidiyor. Yani yazar boşuna kazanmıyor o paraları. Üstelik bu parayı verenler de memnun. kazanan da.. Yani hani doktora verilen sağlık için zorunlu para gibi de değil onların kazandıkları.
Madonna'nın albümü, Eminem'in şarkısı, Yüzüklerin Efendisi'nin diye insanlar kuyruklarda. Albümleri, kitapları, filmleri kapış kapış tüketiyorlar. Bu arada kendilerini merak ettiren, izlettiren, dinlettiren ikonları, yeni ilahlarını, yıldızlarını da paraya boğuyorlar..
İşte bu ilahların gösterişli yaşamları da onları sevenler arasında hoşnutsuzluk yaratmıyor. (Bak şu işe bizim aldığımız albümün parası ile gitmiş en lüks otelde keyif çatıyor kadın) diye sinirlenen yok. Tam tersine bu popüler ilahların yaptığı harcamalar hoşlarına gidiyor. Onların görkemli yaşamlarını izlemekten zevk alıyorlar. Daha fazla merak ediyorlar. Yaşamlarını didik didik etmek istiyorlar. O en lüks otele ne kadar ödemiş, ne giymiş, ne yemiş, o lüks odada geceyi kiminle geçirmiş filan.
Yeni dünyanın yöneticileri artık ne krallar ne cumhurbaşkanları ne de başbakanlar. Başbakanlar, resmi yöneticiler ülkelerin büyük ekonomik çıkarları gibi işleri ve diplomatik meseleleri filan yönetiyor elbette ama insanların dünyalarını yönetemiyor. Ne yenileceği, ne giyileceği, nereye gidileceğini işte bu yeni pop starlar işaret ediyor. Özellikler gençlerin gözü onlarda.. Kendilerini popüler ilahlara benzetip onlar tarafından yönetiliyorlar..
Dünyanın yeni kralları artık devletleri yönetenler değil. Yönetici krallar, prensler, prensesler, sultanlar, diktatörler hiçbiri sevilmiyor.
Sevilenler ise şarkıcılar, film starları, sanatçılar ve futbol yıldızları..
Tabii bu yeni ilahların da sorunları var.
Birincisi özel yaşamlarını bütün dünya ile paylaşmak zorundalar.
İkincisi ise arkadan gelen yeni starlar her an onların tahtını sallıyor. Yani zirvede tutunmak çok kolay değil...
Bakın Michael Jackson'un başına gelenlere... 10 yıl öncenin ilahı bugün nasıl tekmeleniyor..(FÖ/NM)