Polonya’da dün gerçekleşen parlamento seçimlerini yüzde 37,7 oyla euroseptik, Rusofobik, göçmen karşıtı, ultramuhafazakar, nasyonalist Hak ve Adalet Partisi (Prawo i Sprawiedliwość-PiS) kazandı.
Henüz resmiyet kazanmamış sonuçlara göre parlamentoda 232 sandalye elde eden PiS, böylelikle tek başına iktidar için gerekli çoğunluğu da elde etti.
“Vatandaş Platformu” ikinci
PiS’in en yakın rakibi, son 8 yıldır ülkeyi yöneten Vatandaş Platformu (Platforma Obywatelska-PO) ise yüzde 23,6 ile 137 milletvekili çıkardı. Geçtiğimiz yıla kadar anketlerde başı çeken PO’nun oyları geçtiğimiz yıl cumhurbaşkanlığı seçimlerini dönemin ana muhalefet partisi PiS’in adayı Andrzej Duda’nın kazanmasıyla düşüşe geçmişti.
Tüp bebek yöntemine karşı olan, Katolik kilisenin toplum ve siyasal yaşamdaki rolünün artırılmasını savunan Cumhurbaşkanı Duda ve partisinin her seferinde “Cumhurbaşkanı ile uyumlu çalışacak bir hükümet” söylemi de seçmenleri PiS’e iten başlıca nedenlerden biri.
PO’nun lideri Donald Tusk’un geçtiğimiz yıl Avrupa Konseyi Başkanlığı görevine seçilmesi de partiyi seçmen nezdinde gerileten bir başka neden.
Hippilikten sağa
Parlamentoda temsil imkanı bulan üçüncü parti ise yüzde 8,7 ile Kukiz'15 hareketi oldu. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde 20,5 oy alan Paweł Kukiz’in politik kariyeri ise bir hayli ilginç.
Kamu yönetimi ve hukuk fakültesi mezunu olan, gençliğinde uzun saçlarıyla hippi tarzı yaşam süren, birçok rock müziği grubunun kurucusu ve üyesi olan, yaklaşık 35 yıldır sürdürdüğü müzik kariyerine 2000’li yıllarda siyasi kariyer de ekleyen Paweł Kukiz, sol tandanslı Platforma Obywatelska ile başladığı siyasi yaşamını son zamanlarda sağ yelpazede sürdürmekte.
Nasyonalistlerce her yıl organize edilen “Bağımsızlık Yürüyüşü” organize komitesinin de üyesi olan Kukiz, homoseksüellerin evlat edinmesine ve kürtaja karşı. Kukiz’in partisi mecliste 42 sandalye elde etti.
Diğer iki parti
Katılımın yüzde 51 olduğu seçimlerde parlamentoya girmeye hak kazanan diğer iki parti ise yüzde 7,7 oy, 30 milletvekiliyle liderliğini Ryszard Petru’nun yaptığı Modern (Nowoczesna) ile yüzde 5,2 oy, 18 milletvekiliyle Janusz Piechocinski’nin lideri olduğu Polonya Halk Cephesi (Polskie Stronnictwo Ludowe- PSL)
Sol meclis dışı
Dün yapılan parlamento seçimleri Polonya’da bir ilki de beraberinde getirdi, Polonya Halk Cumhuriyeti’nin 1989 yılında çöküşünden bu yana sol ve sosyalist partiler ilk kez parlamento dışı kaldı.
Seçim barajının yüzde 5 olduğu ülkede SLD ile Palikot Hareketi başta olmak üzere sol çevrelerin birleşerek seçime girdiği Birleşik Sol Grubu (Zjednoczona Lewica) ise yüzde 7,5 oy ile parlamento dışı kaldı.
Kilisenin siyasal hayattan tasfiyesi, din derslerinin kaldırılması, eşcinsel hakları, kürtajın yasallaşması, kilisenin karşı çıktığı tüp bebek yöntemine desteği savunan Birleşik Sol’un parlamentoya girebilmesi için, parti değil de grup olarak girdiğinden aşması gereken baraj ise yüzde 8 idi.
Son dönemde yükseliş gösteren bir diğer sol oluşum Partia Razem ise 3,9’da kaldı.
Dış basın ne dedi?
Seçim sonuçları dış basında da geniş yankı buldu. New York Times gazetesi PiS’in zaferini “10 yıl aradan sonra PiS seçmenlerine yüksek maaş, geleneksel katolik değerleri savunma vaadiyle, büyük bir gürültüyle iktidarda” sözleriyle sayfalarına taşırken, İtalyan La Repubblica gazetesi ise seçim sonuçlarını “Polonya’da Avrupa Birliği karşıtı, ulusal sağcılar kazandı” başlığıyla taşıdı internet sayfasına.
Alman medyası ise PiS’in lideri Jarosław Kaczyński’yi işaret ederek “nefretin faşizan dili”nin iktidara geldiğine dikkat çekti. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde Konrad Schuler tarafından kaleme alınan “Nefretin dili” başlıklı makalede Kaczyński’yi Polonya’da göçmen akını karşısında yükselmekte olan korkudan faydalanmakla suçladı.
Kaczyński, göçmen kabulüne karşı
Göçmen, özellikle de Müslüman karşıtı olduğunu gizlemeyen Jarosław Kaczyński, Avrupa Birliği’nin göçmen krizinin çözümü notasında Polonya’ya düşen 12 bin göçmen kabulüne de şiddetle karşı çıkıyor.
PiS lideri Kaczynski 2 hafta önce seçim kampanyası esnasında yaptığı konuşmada Avrupa’nın içinde bulunduğu göçmen krizine değinmiş, Endişeler var, tehlikeli hastalıklar ve uzun zamandır Avrupa’da görülmeyen hastalıklar, Yunanistan’da kolera, Viyana’da dizanteri, türlü türlü parazitler, insan vücudu için tehlike içeren bakteriler, bunlar burada tehlikeli olabilir. Bu kimseye ayrımcılık yaptığım anlamına gelmesin ama kontrol etmek gerekir” demişti. (EO/EKN)