bbc'nin haberine göre, Polonya, İstanbul Sözleşmesi'nin revizyonu için öncelikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri nezdinde diplomatik bir atak başlattı.
Geçen Temmuz’da Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen belgenin "zararlı" olduğunu, çünkü okulların çocuklara cinsiyet hakkında bilgi vermesini gerektirdiğini söylemişti.
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
bbc’nin haberine göre, Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Pawel Jablonski, konunun basına yansıması üzerine Polonya diplomasisinin "aile haklarının korunması" amacıyla uluslararası bir çalışma başlattığını Twitter mesajıyla doğruladı.
Polonya Dışişleri Bakanlığı, hangi ülkelerle görüşmeler yapıldığı konusunda ayrıntılı bilgi vermese de, olayı soruşturan basın, Çekya, Slovakya, Hırvatistan ve Slovenya ile konunun görüşüldüğünü bildiriyor.
Macar yetkililer, Polonya'dan kendilerine ortak hareket etme teklifi gelip gelmediği üzerine bir açıklama yapmadılar.
Sözleşmeye neden karşı çıkılıyor?
Polonya'daki radikal muhafazakâr gruplar bir süredir hükümet üzerinde, 2015 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi için baskı uyguluyorlar.
Muhafazakâr gruplar, İstanbul Sözleşmesi'ne, geleneksel aile kavramına zarar verdiği kaygısı ile karşı çıkıyor. Sözleşmedeki kadın erkek eşitliği vurgusunu ve kadın haklarının korunmasına yönelik önlemleri bu kaygıya gerekçe gösteriyorlar.
Muhafazakârlar, eşitlik vurgusuna ve kadını korumaya yönelik önlemlere temelde karşı olmadıklarını vurgulasalar da, sözleşmenin klasik aile kavramını geri plana itip, eşcinsel birliktelikleri desteklediğini öne sürüyorlar.
Sözleşmeye karşı çıkan muhafazakârlara göre kadınlara karşı gündeme gelen şiddetin nedeni, kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal eşitsizlik değil, alkolizm, porno, ailelerin dağılması, boşanmaların artması ve bunlarla beraber gündeme gelen sosyal sorunlar.
Muhafazakârlar, İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar ele alınmasını istiyorlar.
Sözleşme metnine, geleneksel aile kavramının, yani "bir erkek, kadın ve çocuklardan" oluşacak aile yapısının korunmasını destekleyecek vurgular eklenmesini istiyorlar.
Yine bu talepler arasında çocukların korunması, kürtajın engellenmesi gibi madde önerileri de var.
Önerilen en önemli maddelerden biri; sözleşmenin eşcinsel birliktelikleri bir aile olarak değerlendirmemesi isteğini içeriyor. Eşcinsel birliktelikle kurulan ilişkilerin, aile haklarından, çocuk yetiştirmekten ve mirastan mahrum bırakılması talep ediliyor.
İstanbul Sözleşmesi AB içinde yeni bir fay yaratır mı?
Sözleşmeye karşı en sert tepki şimdiye kadar Polonya'dan gelmiş olsa da, daha önce Türkiye, Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan'dan da hükümetler düzeyinde sözleşmeye karşı eleştirel açıklamalar yapılmıştı.
İstanbul Sözleşmesi’ni 46 ülke imzaladı, 34 ülke parlamentosu da onayladı. Avrupa Konseyi üyesi 11 ülke, sözleşmeye imza atmış olmasına rağmen, henüz onaylamadı.
bbc’nin haberine göre, İngiltere dışında, bu ülkelerin tamamı Orta ve Doğu Avrupa'da yer alıyor. Bu durumun, Polonya'nın girişiminin yankı bulabilme ihtimalini güçlendirdiği değerlendiriliyor.
Polonya, bu diplomasi atağıyla, Avrupa Konseyi içinde muhafazakâr kesime öncülük etmek, İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olan kesimlerin desteğini arkasına almak ve Avrupa Birliği içinde sözleşmenin nihai olarak onaylanmasını önlemek istiyor.
Bazı analistler, Avrupa Birliği içinde devam eden, hukuk devleti, mülteci ve azınlık hakları konularına şimdi de İstanbul Sözleşmesi'nin eklendiğini ve bu konunun Avrupa Birliği için önemli fay hatlarından birini oluşturacağını değerlendiriyor.
İstanbul Sözleşmesi ne diyor? "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı", Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2011'de kabul edilerek yasalaştı. İstanbul'da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan Sözleşme'yi ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor. Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor: İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor. Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor. Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait. |
(EMK)