Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın (DB) İstanbul'da toplanmaları üzerine düzenlenen protestoya polisin sert müdahalesini eyleme katılan, eylemi haberleştiren ve o sırada eylem mahallinde bulunanlara sorduk.
"Şikayet etsem de hukuk polisi korur"
Dün çıkan olaylarda eyleme katılıp yaralanan işçi Gökhan Kılıç yaşadıklarını bianet'e anlatıyor:
"Cihangir'de kafama gaz bombası isabet etti. Yüzüme kan akınca fark ettim o koşuşturma içinde yaralandığımı. Hastanede pansuman yaptırdım olayın ardından. Polis müdahalesinin protestoyu engellemek için yapıldığını düşünüyorum. Olayların büyüyüp şiddete dönüşmesinde polis sorumlu. Çünkü basın açıklaması biter bitmez müdahale başladı. Şikayet edeceğim ama polisi koruyan hukuka güvenmiyorum."
"Polisin gazından eylemcinin taşından etkilendim"
Foto muhabir Hüseyin Özdemir de çıkan olaylarda etkilendiğini söylüyor.
"Dün sabah Taksim İlk Yardım Hastanesi'nin önünde eylemcilerle polis arasında kaldım. Polisin sıklıkla attığı gaz bombalarından yoğun etkilendim. Ayrıca eylemcilerin attığı taşlardan biri sırtıma biri de kafama geldi."
"IMF protestolarında 'doğal' hedef bankalardır"
Ayağına molotof isabet eden ancak yaralanmaktan son anda yine eylemcilerin yardımıyla kurtulan bir başka gazeteci, Ekin Karaca yorumluyor:
"IMF toplantısından ziyade gündemde yer tutan IMF karşıtı gösterilerde belki de en önemli ama 'dikkatlerden kaçan' olay göstericilerin çoğunlukla eylem 'etiğine' sadık kalmalarıydı. Sıraselviler caddesinde hemen hemen tüm banka ve hipermarketlere saldırılarda bulunan göstericiler, isteseler yağmalama da yapabilecekleri halde bizim gözlemlediğimiz kadarı ile ne camı çerçevesi inen hipermarketlerde ne de rahatlıkla girebildikleri bankalarda herhangi bir hırsızlık yada yağma olayına karışmadılar.
"Dünyanın her yerinde IMF toplantıları sırasında 'doğal' hedef olan banka, hipermarket ve küresel mağaza zincirlerinin İstanbul'da da göstericilerin hedefinde olması çok da şaşırılacak bir şey değildi. Ancak medya yine göstericileri barbar ve polisi mağdur gösterme yolunu seçti. Kaldı ki, küçük esnafa en ufak bir şekilde zarar verilmemesi de yine medyamızın gözden kaçırdığı bir husustu. Havaya ateş açan polisler, ortalığı birbirine katan ve bir gazetecinin kolunun kırılmasına yol açan özel tim araçları, peşi sıra hastane, metro girişi, ara mahalle, ev, kahvehane gözetmeksizin atılan gaz bombaları yine dikkatlerden kaçtı."
"Evimize giren gazdan çocuğumla etkilendik"
Polisin eylemcileri kovalamasıyla şiddetin ara sokaklarda yaşanması üzerine civarda oturan Bade Osma da atılan gaz bombalarının evlerinin içine kadar girip etkili olduğunu söylüyor:
"Evimizin arka cephesi İtalyan yokuşuna bakıyor. Tam oraya panzer ve çevik kuvvet geldi. Bir grup kaçıyordu o esnada. Muhabirler vs. de peşlerindeydi. Tam o sırada gaz bombası atıldı. Gaz bizim evin içine girdi. İstanbul'un kurtuluşunun yıldönümü olduğu için çocuğum okula gitmemişti, pencereler açıktı. Kapatana kadar zaten gaz içeri girdi ve çok etkilendik."
Osma'nın yorumu şöyle:
"Çok plansız bir şeydi. Kimin tam olarak neye ve nasıl müdahale ettiği de belli değil. Komşularımız çok etkilendi. Çamaşır asan bir komşumuz fenalaştı örneğin. Cihangir'de de bir yaşam var. Sadece iş merkezi ve kafeler yok burada. Bunlara dair önlem alınması gerekirdi. Yaşananlar son derece korkutucuydu." (EZÖ)