Telefonla "20 dakika" olarak saptadığımız görüşmemiz, iki buçuk, üç saate uzanmıştı. Büyük çoğunluğunu "yazmamak" üzere söylediği şeyler, onun farklı kişiliğine de ortaya koyuyordu.
On yılı aşkın süredir, Diyarbakır ve OHAL Bölgesi'ne giderek gazetecilik yapıyorduk. Halkın Okkan'a beslediği güvenin bir başka mülki amire nasip olmadığını tespit etmiştik.
Sokaktaki insan, "Okkan Diyarbakır'a geldikten sonra polisler bize karşı daha saygılı davranmaya başladılar"diyordu.
Neydi bu "saygı" ölçüsü?
Onu da şöyle ifade ediyorlardı:
-Artık bize küfür etmezler.
Diyarbakırlı meslektaşlarımız da halkla Emniyet Müdürü arasındaki ilişkinin mizahi boyutlara ulaştığını anlatıyordu:
-Seyyar satıcılarda bile Gaffar Okkan'ın cep telefonunun numarası var. Bir polis gelip,'kaldırımı işgal etme' dese, hemen 'Gaffar Abimi ararım ha' diye polisleri tehdit ediyorlar.
Polisler, onu sever miydi?
Onun hakkındaki en kısa tanımlama şöyleydi:
- Diyarbakır'da polisler dışında herkes Gaffar Okkan'ı seviyor!
Emniyet Müdürü ile Hizbullah konusunu bitirince, yukarıdaki görüşü aktarmıştık. Önce bunu kabul etmedi. Bütün teşkilatın kendisini sevdiğini söyledi. Sonra da Diyarbakır'a ilk geldiği günden itibaren izlediği çizgiyi anlatmaya başladı:
- Buraya geldiğimde Emniyet Müdürlüğü'nün önündeki cadde trafiğe kapalıydı. Neden kapalı olduğunu sorduğumda 'bir arkadaşımızı vurdular' yanıtı aldım. Biz kendimizi koruyamazsak, kenti nasıl koruyacağız? Açın caddeyi dedim.
Okkan daha sonra Diyarbakır Emniyetinde uzun yıllar görev yapan çok sayıda personel olduğunu, bunun da görev anlayışı bakımından yıpratıcı bir etki yarattığını söyledi:
- "Burada 10 yıl, 12 yıl hatta 14 yıl görev yapmış memur var. Bu süreler normal değil. Aman müdürüm dışarı çıkmayın, ortam tehlikeli... Ben böyle bir şeyi kabul edemezdim. 'Hepimiz dışarı çıkacağız' dedim.
Sarkıntılık eden "polis" çıkınca
Gaffar Okkan kendisini "sevemeyen" memurlar için de bir örnek vermişti:
- Bir polis memuru eşiyle çarşıya çıkmış. Karısı manav tezgahından meyve seçerken, adamın biri gelip elle sarkıntılık yapıyor. Tabii yakalanıyor, karakola getiriliyor ki, bir de ne görelim? Sarkıntılık yapan da polis değil mi? Ben öyle açığa alma, hakkında soruşturma başlatma, gibi şeylerle yetinmem. Kesmez böyle şeyler beni... Çağırdım buraya, 'ulan polisin karısına böyle yaparsan, halka ne yapmazsın?' diye yıktım şuraya... Tabii bu memur, haliyle beni sevmez.
Teşkilat içinde ciddi operasyonlar yürütüyordu
Gaffar Okkan, Diyarbakır'da Emniyet Teşkilatı içinde ciddi operasyonlar yürütüyordu. Teşkilat içinde suç örgütleri oluşmuştu. Bize o tarihte "yazılmamak" üzere anlattıklarından bir bölümü daha sonra yargıya intikal ederek kamuoyuna açıklandı.
Hizbullah operasyonu sürerken bile, Emniyet içindeki "minimize çeteler" faaliyetlerini sürdürüyordu. Okkan bunları da şöyle anlatıyordu:
"Bir trafikçi, bir terörle mücadeleden, biri de narkotikten üç memur, vatandaşın evine gidiyorlar, tek kırma bir av tüfeği buluyorlar. Eğer 300 milyon lira vermezse, örgüt yatakçısı olarak kendisini gözaltına alacaklarını söylüyorlar. Vatandaş geldi bana. Aldım arabama bütün şehri dolaştık, trafik memurunu bulduk. İşte bu dedi... O da itiraz etmedi. Sonra diğerlerini açığa aldık. Ee bunlar da sevmezler tabii beni.
Gaffar Okkan, uyuşturucu kaçakçılığı yapan polis memurlarının sonuçta 15 yıl hapis cezasına mahkum olduğu iç operasyonlar yaptı.
Yıpranmış polisleri Diyarbakır'dan gönderdiğini, yerine yenilerini getirdiğini anlatırken heyecanlanıyordu:
- Bin tane yeni genç memur getirdim. Hepsi cengaver çocuklar!
Gaffar Okkan, Diyarbakır'da önce polisin belli bir çizgiye getirilmesini sağlamış sonra da kent güvenliği için kolları sıvamıştı. Uzun yıllar bölgede görev yapan kamu yöneticilerinin sessizce kabul ettikleri"her Kürt potansiyel PKK'lidir" görüşüne itiraz etti . Bunu da uygulamalarıyla gösterdi. O nedenle de halkın güvenini kazandı.
Diyarbakır bu yüzden onun arkasından "sahici" gözyaşları döktü.
Ali Ürküt, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Diyarbakır İl Örgütü Başkanı:
"Gaffar Okkan ilimizde üç buçuk yıldır Emniyet müdürlüğü yapıyordu. Bu anlamda, burada en uzun süre kalan emniyet müdürü sıfatı da vardı. Okkan'ın zamanında genel süreçle de bağlantılı bir yumuşama ortamı yaşanıyordu ama, bu süreçte Okkan'ın katkısının da altı çizilmeli. Bizimle, HADEP olarak da karşı karşıya geldiği zamanlarda aramızda seviyeli ve yıpratmayan bir ilişki tarzı vardı. Diyarbakırspor ile de çok ilgiliydi. Ve tabii ki halkla da çok iyi ilişkiler içindeydi.
" Olay, Gaffar Okkan'ın şahsında gelişmekte olan toplumsal barış ortamını sabote etme çabası , (bir darbe) olarak görülüyor. Diyarbakır halkının Okkan'ı sahiplenmesi de bunu gösteriyor. Hizbullah adı da tabii çok geçiyor. Suikasta karşı halkın gösterdiği tepki, aynı zamanda barış ortamını sabote etme çabasına duyulan tepki... Ve Hizbullah'tan çok çeken halkın Hizbullah'a karşı bir tepkisi aynı zamanda. Biz HADEP olarak da cenaze törenine katıldık.
Şeyhmus Diken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Danışmanı:
Çok kötü oldu. Gaffar Okkan, devletin yumuşak yüzünü halka göstermişti , halkla ilişkileri de çok başarılıydı. Bu cenaze, halkın sahiplenmesi anlamında Vedat Aydın cenazesinden sonraki en büyük cenaze . Devlet bu mesajı almalı ve gereğini yerine getirmeli. O halktan biri gibiydi. Gecenin bir saatinde sokak ciğercisiyle sohbet eder, ciğer yer, günün herhangi bir saatinde varoş kahvelerinde halkla sohbet ederdi... Cep telefonu numarası herkeste vardı... Hem de öyle "üfürükten tayyare" olarak değil, telefonu çevirdiğinizde o karşınızdaydı... Diyarbakırspor çalışmasıyla da çok önemliydi... Diyarbakırspor'u bir yerlere taşıdı... Şimdi insanlar, barış ortamı yaşayan Diyarbakır'da şiddetin yeniden belli bir seviyeye taşınması gayretleri mi yaşanacak kuşkusunu taşıyor. Devlet en kısa zamanda failleri yakalamalı.
Gürkan Yalçın, çaycı:
Şu an bütün Diyarbakır ağlıyor, Gaffar gerçekten gaffardı, o . Diyarbakır'ın babasıydı. 60 yaşındaki annem, sabaha kadar uyumadı, ağladı . Çok iyi bir insandı. Ben onun elini tutmuştum, daha önce hiçbir emniyet müdürünün elini tutmadım .
Sivil güvenlik elemanı, (adını vermiyor):
Babamı kaybetseydim bu kadar üzülmezdim... Bu hareket Diyarbakır halkına karşı yapıldı. Nifaklar var, yaşanandan rahatsız olanlar var... Mustafa Kemal iç ve dış mihraklar olduğundan söz ediyordu. Demek ki Gaffar da birilerinin kuyruğuna bastı, başımız sağolsun, Türkiye sağolsun...:
Vahdettin Yeşil, Diyarbakır Anavatan Partisi İl Başkanı:
"Diyarbakır'da eskiden faili meçhul kalan cinayetlerin sıkça yaşanırken, Gaffar Okkan'ın Emniyet Müdürü olduğu dönemde, bu olaylar durmuştu.
Gaffar Okkan halka sahip çıkan biriydi, sık sık esnafı ve kahveleri dolaşarak, Diyarbakır halkıyla konuşurdu. Kentte huzuru sağlamıştı. Bu cinayeti, Diyarbakır'da son yıllarda sağlanan huzuru bozmak isteyenler işledi. Halk Okkan'ın cenazesini, Diyarbakır merkezinin oldukça uzağında olan havaalanına kadar izlediği. Babacan, sevecen biriydi. Diyarbakır Spor'u Birinci lige çıkarmak için çok gayret etti.
Galip Ensarioğlu, Diyarbakır Doğru Yol Partisi İl Başkanı:
"Diyarbakır çok kötü bir dönem geçirmiş bir kent, terörle mücadele eden polis, geçmişte stres ve panik içinde, yaşla kuruyu ayırt edemedi.
Gaffar Okkan'ın görev yaptığı sırada bu durumun düzelmişti. O bu kötü dönemden kalan polis imajını değiştirerek, polise çağdaş bir imaj getirmişti.
"Onun ölüm haberi gelince, hiçbir organizasyon olmadan sağcısı, solcusu, İslamcısı herkes, cenaze kendi evinden çıkmışçasına sokaklara döküldü. Diyarbakır halkı ilk kez teröre böyle tepki verdi.
"Gaffar Okan, Hizbullah'ı çökerten adamdır. Hizbullah Örgütü'nün panikle yaptığı bu çılgınca eylem, aslında bitmişliğinin göstergesidir. Bunlar Hizbullah'ın son çırpınışlardır.
" Halk geçmişte, Hizbullah'ın PKK'ye karşı yaptığı şiddet eylemlerinin devlet tarafından desteklendiğini düşünüyordu, ancak aynı halk bugün Hizbullah'ın belini kıran Gaffar Okkan'a sahip çıktı.
O, mert, açıksözlü ve yürekli bir halk adamıydı. Bu olaydan sonra Diyarbakır halkı, ister PKK'den, ister Hizbullah'tan, isterse devlet için kümelenmiş çetelerden gelsin, şiddete ve teröre karşı birarada olacaktır."
Hasan Kalender (Diyarbakır DSP İl Başkanı):
"Daha önce, bu kentte halkla polis barışık değildi. O, polisle halkı barıştırdı, biraraya getirdi. Polisi halka sevdirdi. Diyarbakır halkı, 20 yıldır böyle şey görmemişti.
"Onun ölümü Diyarbakır için çok büyük bir kayıptır. Korkarım ki, Diyarbakır, huzur güven bakımından 10 yıl geriye gidecektir.Kentteki huzura gölge düştü. Onun bir gün böyle öldürüleceği aklımın ucundan geçmezdi. Kendini koruma ihtiyacı duymadan, halkın içinde çok serbest dolaşan biriydi."