Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Araştırma Görevlisi Sedat Yağcıoğlu, Diyarbakır'da 23 çocukla görüşerek yaptığı çalışmada Kürt çocukların eğitim sisteminde yaşadıkları sorunlara dair bulgulara ulaştı.
Çocukların devleti, eğitimi algılayış biçimleriyle ilgili olarak bianet'in sorularını yanıtlayan Yağcıoğlu, eğitimin millileştirilmiş ideolojik yapısının etkisine ve okul-polis ilişkisinin bölgede çok güçlü olduğuna dikkat çekti.
"Görüşme yaptığım çocukların hemen hepsinin eğitim gördüğü okullarda hem sivil hem de üniformalı polislerin varolduğunu öğrendim görüşme boyunca."
Bu durumun çocuklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğuna değinen Yağcıoğlu kendisine anlatılanlardan hareketle bu baskıları şöyle dile getirdi.
"Polislerin gösterilere katılan, siyasi olarak aktif olan çocukları izledikleri, kimi zaman açıktan tepki gösterdiği, gösterilere katılmamaları gerektiği, bunun bir suç olduğu, hapisle cezalandırılabilecekleri yönünde telkinlerde bulundukları anlaşılıyor."
Polisin tercihi
Bölgede madde kullanımının yaygın olduğunun bilindiğini anlatan Yağcıoğlu, görüşmelerde en az üç ya da dört çocuğun okulun içinde madde satışı yapıldığını söylediğini aktardı. Dahası, çocukların polislerin buna göz yumduğunu, kimi durumda polislerin "gösterilere katılacağınıza bunu kullanın" gibi bir yaklaşıma sahip olduklarını söylediğini de belirtti.
"Polislerin doğrudan çocuklarla ilişkisi olmasa dahi bir militer gücün, bir silahlı gücün daha pedagojinin ilk aşamalarında olan çocuklarla aynı ortamda, eğitim sisteminde bulunmasının çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler ortaya çıkmış oldu."
Fiziksel ve psikolojik şiddet
Görüştüğü çocukların hepsinin anadilinin Kürtçe olduğunu söyleyen Yağcıoğlu, hepsinin ilköğretime başlama sürecinde bilmedikleri ve çok zorlandıklarını ifade ettikleri bir dille tanıştıklarını vurguladı. Ancak görüşmelerin sonuçlarına bakıldığında meselenin sadece bundan ibaret olmadığını da anlattı.
"Bir kısmı okulda ilk günlerde özellikle Kürtçe konuştuklarında çoğunlukla öğretmenlerden ve okula yönetiminden baskıya maruz kaldıklarını söyledi. Çeşitli anlatılarda da fiziksel ve sözel şiddete maruz kaldıkları anlaşılıyordu."
Ayrıca çocukların dil problemi yüzünden öğrenmekte güçlük çekmeleri ve kendilerini Türkçe bilen arkadaşlarından geri hissetmeleri de görüşmelerde çıkan sorunlar arasında.
Ailelerin tutumu
Okulda Türkçe öğrenmeleri, evde Kürtçe konuşmaları sonucu ortaya çıkan "karmaşa" Yağcıoğlu'na göre çocukları yoruyor.
"Bazı ailelerin bu duruma çocuklarının okumalarını önemsedikleri için göz yumdukları anlaşılıyor. Bazı ailelerin ise kendi ideolojik konumlanışları ve kendi bakış açılarından aslında çocuğun okul dışındaki bütün süreçlerde Kürtçeyi daha fazla kullanması yönünde baskı kurdukları anlaşılıyor. Bu da çocukların üstünde ek bir yük oluşturuyor."
Devletle aradaki mesafe
Yağcıoğlu, eğitim müfredatının çeşitli ırk ayrımcı söyleme ve içeriğe sahip olmasının da çocukların karşısına önemli bir problem olarak çıktığını söyledi.
Çocukların cumhuriyetin kuruluş tarihinin anlatıldığı tarih dersi bilgilerinden vatandaşlık dersinde Kürtlerin, PKK'nin ve çeşitli diğer örgütlenmelerle ilgili ayrımcı ifadelere kadar birçok şeyden rahatsızlık duyduklarını ifade etti.
"Bu aslında eğitimin iyileştirilmiş yapısının çocukların kendisini geliştirebilecekleri özgür pedagojik zeminden uzak olduğunu ve çocukların ilkokuldan itibaren kendileri ile devlet arasında bir farklılık olduğunu hissetmeye başladıklarını düşündürttü bana." (YY)