Polisin yetkilerini daha da genişleten "Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu"nda geçen haziranda yapılan değişiklerden sonra peş peşe gelen polis kaynaklı işkence, yaralama ve ölüm olaylarına bir yenisi daha eklendi. Avcılar'da bir parkta oturan 26 yaşındaki Feyzullah Ete görgü tanıklarının ifadesine göre sivil polis ekibinden bir polis memurunun göğsüne attığı tekme sonucu öldü. Polis memuru A. M.'nin ifadesi alınıp serbest bırakıldığı öğrenildi.
Avcılar Meydanı'ndaki Merkez Camii'nde dün az sayıda kişinin katıldığı bir cenaze töreni vardı. Tabutta 26 yaşındaki Feyzullah Ete yatıyordu. Anne Hayriye Ete, feryat etti: "Parkta oturduğu için insan öldürülür mü? O benim herşeyimdi. Karıncayı incitmezdi."
Yengesi birkaç gazeteciye Feyzullah'ın 26 yıllık hayatını anlatıyordu. Dört çocuklu bir ailenin ortanca oğluydu. Siirt Eruhluydular. Ama o doğmadan Van'a göç etmişlerdi. Feyzullah sekiz yaşına geldiğinde tekrar göç yoluna koyuldular.
Fatih Balat'tan Avcılar'a...
Fatih Balat'taki harabe bir eski Rum evine yerleştiler. Van'da üçe kadar okuyan Feyzullah, okuldan alındı. Ayakkabı boyacısı oldu. İnşaatlarda çalıştı. Üç kardeşi de çalışmaya başlayınca Avcılar Parseller'de apartman dairesine taşındılar.
Feyzullah Ete de konfeksiyon atölyelerinde çalışarak askerlik, daha sonra evlilik çağına geldi. Altı yıl önce memleketlisi Necla'yla evlendi.
Dört yıl önce doğan ilk kızlarına Dilara adını verdiler. Diğer kardeşleri birer birer evlenip baba evini terk ederken o, kaldı. Dört ay önce ikinci kızı Kübra doğdu. Annesi, babası, hepsi, onun 700 YTL maaşıyla altı kişi geçiniyorlardı.
Cami avlusunda annesi feryat ederken kapıda kollarına yakınları girmiş, çok kısa boylu, sakallı, çok yaşlı bir adam göründü. Annesi "Bu babası işte. 80 yaşında, Türkçe bilmez, Kürtçe bilir. Gece gündüz sadece Kuran okur" dedi. Sözleri "Haydi cenaze namazı kılınacak" cümlesiyle yarım kaldı, bir adam kadınları kaba bir tavırla avlunun dışına çıkarttı. Zorlukla ayakta durdu, anlatmaya devam etti: "Eve geldi. Saat beş gibi dışarı çıktı. Yavrucuğumun ne kahvesi vardır, ne içkisi. Kazandığı parayı ay başı bana verirdi." Acaba bir hastalığı var mıydı? "Aslan gibiydi. Hiç bir hastalığı yoktu..."
Uzak bir köşede ağlayan 15 yıllık arkadaşı Ali Oturakçı ise hala şoktaydı. Önceki gün Üniversite Mahallesi Piyade Komando Onbaşı Hakan Kuyucu Parkı'na gitmişlerdi. Milli maç için kalkmak üzereydiler ki, saat 20.30 sıralarında Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden üç sivil geldi. Kimliklerini aldılar. A. M., "Burada niye oturuyorsunuz, eve gidin" dedi. Ete, "Mahallenin çocuklarıyız" dedi. Cevaba sinirlenen A. M., Ali Oturakçı'ya yumruk attı. Ete'yi de kolundan tutup banktan kaldırmaya çalıştı. Polis, kalkmak istemeyen Ete'nin göğsüne tekme attı. Yere yıkılan genç, hareket etmiyordu. Ete'yi ekip otosuyla Avcılar Hospital'a götürdüler. Ama Ete'nin hastaneye gelmeden öldüğü anlaşıldı. Doktorlar göğsünün sol tarafında geniş bir morluk tespit etti. Oturakçı ağlarken "Tekmeyle öldürdüler. Tam göğsüne vurdular" diye mırıldanıyordu.
Ete'nin çalıştığı işyerinin sabihi Ufuk Çelik de şaşkındı: "Feyzullah çok iyi biriydi. Yanımda çalışan en güçlü işçilerdendi. Biz ağır iş yaptığımız için eğer hasta olsaydı bu işi yapamazdı. Polisin darbesiyle öldüğünü düşünüyoruz."
Polis neden cenazeyi izledi?
Az sayıda vatandaş cenaze namazını kılarken bir polis kamerası kayıt yapıyordu. Bir başka polisse gazetecilerden konuştukları kişilerin isimlerini öğrenmeye çalışıyordu. Cenaze arabasının yanında Avcılar İlçe Emniyet Müdürü ve yardımcıları duruyordu. Emniyet Müdürü "Bu konuda açıklama yapamayız. Savcılık soruşturuyor" demekle yetindi. Ancak bazı polislerden alınan bilgiye göre polis memuru A. M. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmış, izne çıkmıştı. Küçük grup tabutu cenaze arabasına polislerin önünden geçirerek koydu. Cenaze Firuzköy Mezarlığı'na götürülürken polis de camiyi terk ediyordu. (TS/TK)
* Timur Soykan'ın haberi, 23 Kasım 2007'de Radikal gazetesinde yayınlandı.