Kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’ne polis baskınında gözaltına alınan 22 kişinin “görevi yaptırmama için direnme” ve “hakaret” suçlamalarıyla ayrı ayrı 8 yıl 4 ay hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşması bugün (9 Şubat) görüldü.
Davada yargılananlar
Davada, 16 Ağustos 2016'da, Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasının ardından gazete binasına yapılan polis baskınında gözaltına alınıp tutuksuz yargılananlar şu şekilde:
Amine Demirkıran, Bayram Balcı, Burcu Özkaya, Davut Uçar, Doğan Güzel, Elif Aydoğmuş, Ersin Çaksu, Fırat Yeşilçınar, Gökhan Çetin, Gülfem Karataş, Günay Aksoy, Hüseyin Gündüz, Kemal Bozkurt, Mesut Kaynar, Muharrem Ender, Önder Elaldı, Özgür Paksoy, Reyhan Hacıoğlu, Sevdiye Ergürbüz, Sinan Balık, Yılmaz Bozkurt ve Zeki Erdem.
Davada yargılananlardan Gülfem Karataş ve Gökhan Çetin İMC TV'nin [KHK ile kapatıldı], Mesut Kaynar Dicle Haber Ajansı'nın [KHK ile kapatıldı] ve Yılmaz Bozkurt ise İstanbul Tabip Odası'nın çalışanı, diğerleri ise kapatılmadan önce Özgür Gündem çalışanıydı.
10 gazeteci hazır bulundu
Saat 10.00'da Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan Davut Uçar, Yılmaz Bozkurt, Doğan Güzel, Fırat Yeşilçınar, Mesut Kaynar, Gülfem Karataş, Önder Elaldı, Reyhan Hacıoğlu, Sevdiye Ergürbüz ve Sinan Balık ile avukatları katıldı.
Duruşmanın başında Hakim Arzu Dur'dan söz alan gazetecilerin avukatı Özcan Kılıç aynı zamanda olayın tanığı olduğunu, ama baskın günü zorla dışarı çıkarıldığını belirtti.
Davut Uçar: Hakaret etmedik, direnmedik
Duruşmada ilk olarak Davut Uçar konuştu ve olay gününü şu şekilde anlattı:
“Gazetede günlük olağan akış içinde çalışmamızı sürdürüyorduk. O gün başka gazetelerden duyumlar gelmişti, hakkımızda kapatma kararı olduğunu söylemişlerdi. Ama bize bir karar tebliğ edilmemişti. Bir değerlendirme yapıp usule uygun tebliğ yapılana kadar çalışmaya devam ettik. Ama bir süre sonra danışmadaki arkadaşlar polislerin geldiğini haber verdiler. Polisler zili çalmak yerine koçbaşıyla kapıya vurmuşlar, bunu duyan arkadaşlar da kapıyı açmış.
“Bir yandan arama başladı bir yandan da polisler katlara konumlandı. Biz de avukatımız Özcan Kılıç'a haber verdik. Dayanışma için gelen meslektaşlarımız, avukatlar oldu. Avukatımız polisle görüşene kadar beklemelerini söyledik. Polisler de 'Tamam' dedi. O arada başka bir sivil ekip geldi ve çekim yapıldığını görünce saldırdı.
“Saldırı olunca sakin olmaları gerektiğini, buranın gazete olduğunu, rastgele giremeyeceklerini söyledik. 'Size ne' dediler. Bağrışmalar oldu, bir çocuk vardı o da ağlamaya başladı, kimse kimseyi duymaz oldu. Bunun üzerine çevik kuvvet de merdivenlerde pozisyon aldı. Sonra 'alın bunları' dediler. Beni de çekip merdivenlerden itekleyerek düşe kalka alt kata kadar indirdiler. Merdivende önünden geçtiğim her polis tarafından darp edildim. Alt kattaki bir arkadaşın kendi aralarına alıp dövdüklerine şahit oldum. Sonra ters kelepçe takıp arabaya bindirdiler.”
Uçar, iddianamede yer alan “buradan kimseyi çıkaramazsınız, siz kimsiniz, sizi tanımıyoruz, aşalık herifler", "ulan şerefsizler, Fethullahçılar bile sizden daha iyi idi, siz AKP'nin polislerisiniz, Mahkeme kararını tanımıyoruz, arama yaptırmayacağız, ölmek var dönmek yok, hiçbirimizi buradan çıkaramazsınız ve yaptığınız hukuksuzluğu canlı yayında herkese göstereceğiz" şeklinde ifadelerin söylendiği iddiasını yalanladı. Ayrıca polise direnmediklerini söyledi.
Avukat Özcan Kılıç: Tüm sokaklar tutulmuştu
Avukat Özcan Kılıç da aynı güne ilişkin tanıklığını anlattı. İlk gelen ekibi “filmlerdeki gibi kibar polislerdi” diye tanımlayan Kılıç, haberi ilk duyduğunda doğrulatmak için savcılığı aradığını ama savcılığın “Net değil” cevabı verdiğini belirtti.
İlk gelen ekibin gazeteye yönelik kapatma kararının prosedürünü uyguladığını söyleyen Kılıç “Normal prosedür işleyecek diye düşünüyorduk. Ama tüm sokaklar tutulmuştu, çevik kuvvet polis otobüsleri sıralanmış, bir sürü sivil polis vardı. Sanki çatışma çıkacak gibi” diye konuştu.
"Polislerin silahları açıktaydı, agresiftiler"
Arama işlemleri için ilk ekip hazırlık yaparken ikinci ekibin geldiğini belirten Kılıç, yeni ekipleri şöyle tanımladı:
“Polis gibi değil sanki sokaktan toplanmışlardı. Silahları açıktaydı. Agresif davrandılar, 'kalkın' diye ittirip bir köşeye sıraladılar. Kimlikleri aldılar.”
İkinci ekipten polislerin “Size devletin gücünü göstereceğiz, vatan hainleri” dediğini, cinsiyetçi küfürler ettiğini söyleyen Kılıç, bunun üzerine ilk ekibin aramadan vazgeçtiğini, ikinci ekibinse bilgisayarların fişlerini çekip ve çekmeceleri dağıtmaya başladığını aktardı.
“İkinci gelen ekip bilgisayarları yerelere fırlattılar, çekmeceleri kırdılar. O zaman birkaç arkadaş bir şeyler söyledi ama küfür yoktu. Sonra kadın arkadaşların sesleri geldi. Reyhan’ı ters kelepçeyle duvara döndürmüşler, bir sürü küfür ediyorlardı. Polislerden birinin kolu zaten binaya geldiğinde sargılıydı ama onu da sonra bize rapor ettiler.
“O sırada bu şekilde arama yapılamayacağını söyledim. Onlar da beni ite kaka çıkardı, merdivenlerden kötü muamele ve darp edilerek geçirilip binadan çıkarıldım.”
Kılıç kendisini çıkaran polisin davada müşteki olduğuna dikkat çekti.
Kadın gazetecilere darp ve tecavüz tehdidi
Daha sonra savunma yapan Gülfem Karataş ise o gün gazete binasında İMC TV çalışanı olarak gazeteci sıfatıyla bulunduğunu söyledi. Polislerin İMC çalışanı kameraman Gökhan Çetin'i gözaltına almaya çalıştıklarını anlatan Karataş, “Biz de onu vermek istemedik. Bunun üzerine hepimizi gözaltına aldılar. Tek direnme budur” dedi. Karataş merdivenlerden indiği sırada sırtına demir bir cisimle vurulduğunu ve bu darpın izlerini hala taşıdığını ekledi. Kendisini darp eden polise “ne yapıyorsun” dediğinde polisin kendisine küfür ettiğini, tecavüz tehdidinde bulunduğunu aktardı.
Karataş gazeteye gelen polisleri “maskeli, silahları görünür şekilde, özel tim ekipleriydi” diye tanımladı.
Karataş'ın avukatı Cemal Polat da savcının iddianameyi “ters yüz” ettiğini, asıl olayın mağdurunun müvekkili olduğunu belirterek “Müvekkilimin gazetecilik faaliyeti engellenmiş, darp edilmiş ama sorumlulara dava açılmadı” diye ekledi.
Ergürbüz de Karataş'a benzer şekilde aynı cisimle darp edildiğini ve coplandığını aktardı.
Yılmaz Bozkurt: Savaş alanı gibiydi
İstanbul Tabip Odası'ndan Yılmaz Bozkurt da savunmasında “Gazetenin kapatıldığını sosyal medyada öğrendim. İstanbul Tabip Odası basın bürosu çalışanı olarak bilgi almaya gittim. Polisin tavrı, gazete çalışanları, çalışmayanlar, misafir, avukat mı diye kimlik tespiti yapılmadı. Kar maskeli silahları açık halde sanki savaş alanındaydı” diye konuştu.
Bozkurt “Polis otosunda yaşadıklarımız, gözaltına alınırken yaşadıklarımız işkenceydi, başından sonuna kadar onlar bize işkence yaptı” dedi.
Fırat Yeşilçınar: Dövülerek gözaltına alındım
Özgür Gündem çalışanı Fırat Yeşilçınar ise kendisine diğerlerinden daha farklı bir muamele yapıldığını, diğerleri gözaltına alınırken kendisinin kenara çekilip polislerce dövüldüğünü daha sonra gözaltına alındığını ekledi.
Mesut Kaynar: 1 yıl sonra davacı olmaları absürt
Mesut Kaynar da DİHA çalışanı olduğunu belirterek “Haber yapmak için gitmiştim. Bu nedenle görevi engellemem, hakaret etmem söz konusu olmaz” diye ekledi.
Kaynar, otobüste polisin işkencesinin devam ettiğini belirterek “Davanın 1,5 yıl sonra da açılması da absürtlük örneği. Darp edildiklerini, kendilerine hakaret ettiğimizi söylüyorlar ama 1 yıl sonra davacı oluyorlar. Bizlerse çıktıktan sonra kendileri hakkında şikayetçi olmuştuk ama sümenaltı edildi bu dosya” dedi.
Reyhan Hacıoğlu: Asıl ben polislerden şikayetçiyim
Hacıoğlu ise polislerin ilk aşamada gözaltına almak için geldiklerini, düşmanca tavırda olduklarını vurguladı. “Gökhan'a [Çetin] müdahale başlamadan evvel de bize hakaretler edildi, 100'den fazla polis, 'Devletin gücünü göreceksiniz' gibi sözlerle binaya girdi” diye olayı anlattı.
Biri sivil üç kadın polisin kendisini darp ettiğini, başka bir kadın polisin ekip aracında “Asıl terörist bu” diyerek kendisini hedef gösterdiğini aktaran Hacıoğlu, "Bunun üzerine erkek polislerden biri saçımla oynayarak beni taciz etti, fotoğrafımı çekti" diye ekledi. Hacıoğlu “Asıl ben polislerden şikayetçiyim” dedi.
Duruşmaya katılan tüm sanıklar suçlamaları reddetti, beraatlerini istedi ve asıl mağdurun kendileri olduğunu vurguladı.
Davaya 29 Haziran'da devam edilecek
Ara kara veren hakim Dur, duruşma gününü bildirir davetiye yollanan ama duruşmaya katılmayan gazeteciler hakkında zorla getirme müzekkeresi çıkarılmasına karar verdi, emniyetten olay anına ilişkin kamera kayıtlarının istenmesine hükmeden mahkeme iddianameye şikayetçi olarak yer alan Terörle Şube Müdürlüğü'nde görevli polisler Gökalp Ertaş, Mehmet Gıynaş ve Zekai Meral'in duruşma hazır edilmeleri için yazı yazılmasına karar verdi.
Davaya 29 Haziran'da devam edilecek.
Ne olmuştu?
Canlı Yayın'da imc tv kameramanı ve muhabirine polis saldırısı pic.twitter.com/IEAK2NPlm6
— imc tv (@imc_televizyonu) August 16, 2016
TIKLAYIN - Özgür Gündem'e Polis Baskını
İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 16 Ağustos'ta Özgür Gündem Gazetesi’ni “örgüt propagandası” suçlamasıyla kapattı. Kararda kapatılmanın “geçici” olduğu belirtilmekle beraber ne kadar süre kapalı kalacağına ifade yer almadı.
Gazetenin kapatılmasından kısa süre sonra Özel Harekat Polisi, gazetenin Beyoğlu’ndaki binasına baskın yaptı. Bazı çalışanları GBT yaparak bırakan polis, 22 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında gazete editörleri, genel yayın yönetmeni, ayrıca gazeteye röportaj için gitmiş olan İMC TV muhabirleri de vardı.
TIKLAYIN - Özgür Gündem'den Gözaltına Alınan 22 Kişi Serbest
Gözaltına alınanlardan Kaya ve Kızılkaya tutuklandı [Özgür Gündem ana davası kapsamında 1 yıl sonra tahliye edildiler] 22 kişi serbest bırakıldı. Gözaltında darp edilen gazeteciler polislerden şikayetçi oldu ama 25 Temmuz 2017'de polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. (EA)