Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (DİSK) hukukçu Necdet Okcan, polislerin üniversite harçlarına zammı protesto eden öğrencileri dağıtmasının yasadışı olduğunu belirtiyor ve açıklıyor:
"Polisin bir toplantıyı güç kullanarak dağıtması için ortada bir yasadışılık unsurunun olması, topluluğun dağıtılmasın gerektirecek koşulların gerekleşmesi gerekir. Bunun ölçütleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla belirlenmiş durumda. Grubun kamu düzenin bozan, saldırgan, silahlı bir grup olması, çevreye, diğer kişilere karşı şiddet uygulaması gerek.
"Önceki gün (25 Temmuz) gerçekleşen öğrenci eylemi veya benzerlerinin hepsi, Anayasa'daki 'silahsız, saldırısız toplantı göster yürüyüşü, düşünce özgürlüğü' çerçevesinde. Öğrenciler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 11. maddesine göre 'barışçıl toplantı' haklarını kullanıyorlar."
Taksim'deki "Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Çalıştayı"toplantısının düzenlendiği otelin önünde toplanan DİSK'e bağlı öğrenci sendikası GENÇ-SEN ve Öğrenci Kolektifleri üyeleri, harçlara getirilen zamları protesto etmiş, polis kuvvet uygulayarak öğrencileri dağıtmış, 11'ini gözaltına almıştı. GENÇ-SEN temsilcisi Emre Dursun'un içerideki çalıştayda konuşmasını da polisler şiddet uygulayarak engellemişti.
Okcan "Bu, öğrencilerin meşru hakları. 'Harçlara aşırı zam geri alınsın, kriz koşullarında yoksul aile çocukları bunu ödeyemez' diyorlar. Bu demokratik bir talebi böyle iletmeyecekler de nasıl iletecekler?Polisin tutumu yasalara uygun değil" diyor.
Solcu muhaliflere şiddet, sağ eğilimli göstericilere müsamaha
Okcan polisin zaten bu tür toplantıları dağıtamayacağını vurguladıktan sonra, bu tür durumlarda kuvvet uygulamadaki ayrımcılığa değiniyor:
"Polis, gösteri yapanların ideolojik duruşuna, politik görüşüne göre ayrımcılık yapıyor. Sol, sosyalist muhaliflere, sisteme muhalefet eden, sosyal hak talep edenlere daha sert, sağ eğilimli, Ülkücü, İslami referansı olanlara daha müsamahalı davranıyor."
Okcan birkaç örneği sıralıyor: "Uygurlar için Çin'e karşı yürüyüş, bir gösteriydi. Polis bu kişilere karşı bir şey yapmadı. Ta ki Çin elçiliğine karşı fiili bir girişim olana kadar. O çapta bir gösteriyi, solcu öğrenciler İstiklal caddesinde yapsa durum böyle olmazdı. İdil Biret konserini protesto eden Alperen Ocakları üyelerine de dokunulmadı."
"Standart olmalı"
Okcan, hakların kullanımının yöneticilere göre değişmemesi gerektiğini, polisin kuvvet uygulamasına dair standartların yasayla belirlenmesi gerektiğini söylüyor:
"İstanbul'da, Ankara'da aynı durumdaki olaylarla ilgili nasıl davranılacağının standardı olmalı. Oysa bu, a bölgesindeki emniyet müdüründen, b bölgesindekine göre değişiyor. Bir müdür geliyor, 'İstiklal caddesinde kimseyi yürütmem' diyor, sonraki müdür daha serbest davranıyor. Bu amirin demokratik algısına, hoşgörüsüne göre değişiyor. Hakların kullanılması bu kadar kişiye bağlı olamaz."
Okcan'a göre, polisin bu "rahat" tavrının arkasında, 12 Eylül'den kalan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası var.
"12 Eylül'den kalma en antidemokratik yasanın ve buna bağlı yönetmeliğin değişmesi gerek. Polis, gözaltılarda, savcılığa sevkte hep bunu kullanıyor. Göstericilerin her seferinde beraat etmesine rağmen aynı uygulama devam ediyor. Oysa Yargıtay'ın birçok kararı var: Silahsız, saldırısız toplantı yasaldır."
"Avrupalı polis şefleri defalarca anlattı"
Okcan, Avrupa Birliği uyum sürecinde düzenlenen, polis, yargı mensuplarının, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin katıldığı toplantılarda, Avrupa'dan gelen polis şeflerinin, bir grubun nasıl dağıtılacağını defalarca anlattığını da aktarıyor:
"Her şeyden önce toplantı dağıtılması gereken bir toplantı mıdır? Şiddet içeriyorsa dağıtılabilir. Burada da kademeli kuvvet kullanılması gerekiyor. Önce polisin kendini göstermesi,sonra uyarması, topluluğu kontrol altına alması ve orantılı kuvvet kullanması gerekiyor." (TK)