Öğrenci protestolarına karşı polisin şiddetli tutumu ve iktidarın tavrı, Radikal gazetesinde yazarların bölünmesine yol açtı.
Gazete konuyu günlerce manşetine taşırken yayın yönetmeni Eyüp Can'ın "orantısız eylem" diyerek öğrencileri de eleştirmesi, Akif Beki'nin de öğrencileri sorumlu tutup gazetesinin manşetini eleştirmesine Murat Yetkin ve Cüneyt Özdemir tepki gösterdi. Bugün de üç köşe yazarı hem Can ve izlediği yayın politikasını, hem de Beki'yi isimlerini vermeden hedef aldı.
"Sonradan sünnet olanlar..."
Sırrı Süreyya Önder Kerbela üzerinden bugün yaşananlara bir eleştiri getirdiği yazısında "Bizde yalnızca kendine demokrasi istemek ve yalnızca kendine demokrat olmak hastalığı yukarıda anlatılan meseleden ayrı değildir" dedi.
"Son öğrenci tepkilerine karşı dillendirilen itirazlara dikkatlice bakın, bir tane bile evrensel hukuk ve demokrasiye yaslandırılmış bir referans göremezsiniz. Oralarda sefaletlerine dayanak yapacakları bir tek şey bulmayacaklardır çünkü. Ortadaki kuyuyu dolanmaları bundandır. Telaşları ve korkularıyla o kadar abartmışlar, o kadar geride kalmışlardır ki düşüp çırpındıkları yerden Sayın Bülent Arınç’ı bile göremeyecek uzaklıktadırlar. En fazla çirkinleşenleri sonradan dönenleridir. Halkımız bu tip insanları güzel tariflemiştir: “Sonradan sünnet olanlar, sık sık çıkartıp alametlerini gösterirler.
"(...) Bir önceki yazımda “Kuzuyu kurda boğdurtmayacağız” demiştim. Etrafta bu kadar gönüllü kasap olduğunu, doğrusu bilememiştim.”
"Can da koroya katılıyor"
Yıldırım Türker de "Yumurta" başlıklı yazısında Akif Beki'ye atıfla "Gazetemize iliştirilmiş elden düşme danışman, demokrasinin bu kadarını fazla bulduğunu açıklayarak gençlere yükleniyor" dedi.
"Eyüp Can da, yanlış bulduğumu daha önce de belirtmek zorunda kaldığım ‘nesnel gazetecilik’ anlayışıyla ‘orantısız eylem’ kavramını üretip koroya katılıyor. Radikal gazetesi ‘hırsızın hiç mi suçu yok’ yayını yapıyor. Copların, tekmelerin, açık vahşetin karşısına geçip."
Tutarsızlık, utanç...
Özgür Mumcu da Eyüp Can ve Beki'yi isim vermeden eleştirdi.
"Polis şiddetine maruz kalmış öğrencileri darbe yaptırmak için ortalığı karıştıran haşerat gibi görünce, 12 Eylül’ün çapsız paşalarının propaganda kalemlerinden çıkanlara benzer cümleler kurulduğu görülüyor. Polis burun kırar, bebek düşürürken, “Ama hırsızın hiç mi suçu yok” yollu yazılar yazılıyor ve bunlar da solda olduğunu iddia eden bir gazetede bile yayımlanabiliyorsa orada bir sorun vardır. Kritik zamanlarda ilkesel tutarlılık gösterilip gösterilmediği önemlidir. Polis şiddetinin ertesi günlerinde “Ama onlar da az değilmiş ha” temalı yazılarla bu tutarlılık sağlanamaz.
"Bir gazetenin ilk kaygısı, şehrin ortasında görevini beceremeyip dehşet yaratan bir kurumu sorgulamaktır. Toplumsal eylemler konusunda polisin zayıf karnesini teşhir etmektir. Bunu manşetten yapıp, içeride “Ama onlar da toplantıyı basacaklarmış” diye mazeretler sıralamanın getireceği tek şey, utançtır. Velev ki basacaklardı. Bunu önlemek için silahsız öğrencileri benzin istasyonlarında dövmek dışında aklına bir fikir gelmeyen bir kuruma mazeret yetiştirerek yumurta sınavından geçilmez."
BİA koordinatörü Ertuğrul Kürkçü de dün Radikal2'de yayınlanan yazısında öğrencilere ana akım medyanın sınırlarını hatırlattı.
Türker uzun zamandır Radikal ve Radikal2'de yazarlık yapıyor. Mumcu, Can'ın yayın yönetmenliğine gelmesinin ardından Birgün'deki köşesini bırakıp Radikal'e geçti. Birgün'de yazan Önder de Can'la birlikte gazetede yazmaya başladı.
Yetkin gazetenin Ankara temsilcisi, Beki'yse Başbakanlık basın sözcülüğünden ayrıldıktan sonra gazetede yazmaya başladı. (EÜ)