"Polis, sağlık raporu için getirilen şüphelinin muayenesinin yapıldığı ortamda bulunamaz. Ama genellikle emniyet görevlileri güvenliği gerekçe göstererek ya odadan çıkmıyorlar ya da hekimler üzerinde baskı kuruyorlar. Tehdit ya da aynı yerde görev yapmanın getirdiği baskı da cabası."
Avcılar'da bir parkta içki içtiği gerekçesiyle polisin saldırdığı gence beyin kanaması geçirmesi ve bacağı kırılmasına rağmen gözaltına alınınca götürüldüğü hastanede "darp izi yoktur" raporu verildi.
İstanbul Tabip Odası (İTO) genel sekreteri Hüseyin Demirdizen, bianet'e, işkencenin önlenmesi için ciddi bir koruma sağlayan adli hekimlik uygulamasının olumsuz çalışma koşulları ve hekimlerin bu alanda yeterli donanıma sahip olmaması nedeniyle aksayabildiğini söyledi.
Gence saldıran polis Muhammet Bağcı, "kasten yaralama" suçlamasıyla tutuklandı. Raporu veren Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesi doktoru savcıya ifade verdi ve muayene sırasında polisin yanında olduğunu söyledi.
Nedenler
Başvuru olursa raporu veren hekim hakkında soruşturma yürüteceklerini belirten Demirdizen, şu noktaları vurguladı:
* Özellikle gece yapılan adli raporlamalar genel acil hizmetinin bir uzantısı olarak sürdürülüyor. Acil bölümlerinde iş yükünün artması ve kalabalık tutuklu, şüpheli ve hükümlülere uygun ortamda gereken hizmetin verilememesine yol açıyor.
* Hekimler bu belgelemelerin nasıl yapılacağını bilmeyebiliyor. Asıl görevi adli hekimlik olmayan meslektaşlarımız deneyim ve bilgiye sahip değil. Kasıt olmasa bile kişileri mağdur edebiliyorlar.
* Adli hekimlik hizmeti veren kurumlar üzerinde ise Güler Zere, Hüseyin Üzmez örneklerinde olduğu gibi siyasi baskı da var.
"Doktorlara destek veriyoruz"
"Durumu anlamaya çalışsak bile olumlamamız mümkün değil" diyen Demirdizen "Hekimler her koşulda mesleki değerlerin yetki ve sorumluluklarını yerine geri getirmek zorunda" diye ekledi.
"Polisten ya da başka çevrelerden baskı gören doktorlar bize başvuruyorlar. Biz de her türlü desteği verip, gerekli işlemleri başlatıyoruz ve takip ediyoruz."
Demirdizen'e göre hasta tutuklu, hükümlü ve gözlem altında tutulan kişilerin hastanelere getirilme saatleri ve hastanede geçirdikleri süreler de sorunlu. "Polis nezaretinde gelen hastaların gerekli bakımı alamadığını biliyoruz. Engin Çeber olayı buna bir örnek. İnsanların en temel hak olan sağlık hizmetine ulaşamaması gibi bir sorun var."
İstanbul Protokolü
Türkiyeli bilim insanlarının da yoğun girişim ve katkılarıyla, üç yıllık yoğun bir çalışmanın ardından Mart 1999'da İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nda gerçekleştirilen uluslararası bir bilimsel toplantıda çatısı oluşturulan ve bu nedenle İstanbul Protokolü adıyla kayıtlara geçen Birleşmiş Milletler (BM) belgesi, işkencenin etkili biçimde soruşturulması ve belgelendirilmesi için tüm dünyadaki uygulamaların takibinde referans oluşturacak bir kılavuz niteliğinde.
Protokol, işkence iddiasıyla ilgili izlenmesi gereken hukuki ve tıbbi prosedürleri en ince ayrıntısına dek tanımlıyor.(EÜ)