Haberin videosunu izlemek için tıklayınız.
Sıraselviler'den Cihangir'e doğru inerken Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin duvarının önünde siyah bir erkek yerde yatıyor: Kolu ve eli alçıda...
Alçıdan görünen parmak uçlarında kan kurumuş... Alnında küçük bir bandaj var, başında delikler açılmış...
Muhabirimiz Bawer Çakır ve ben duraladık, diyaframı inip çıkıyor, yani nefes alıyor... Oradan geçen onca insan arasından yalnızca biri daha bu manzaraya bakıp, geçip gidemedi, durdu... Hep birlikte uyandırdık, kim olduğunu ve ona ne olduğunu anlatmasını istedik.
Abdoullah Mouhammed Jamal dün Taksim'de bir telefon kulübesinden telefon ederken, “sivil polisler” gelip pasaportunu sormuşlar... Jamal'in bir pasaportu yok, ne yazık ki iki ay önce zamanı dolmuş olan polisin verdiği bir oturma izni var...
Jamal sivil polislere "Bana pasaportumu sormayın gerekiyorsa Kumkapı'daki Yabancılar Misafirhanesi'ne götürün" demiş.. Onlar da "vay sen misin bize böyle söyleyen" diye almışlar, Eminönü'ne getirmişler, öldüresiye dövmüşler, başına bedeninin her yerine çekiçle vurmuşlar...
Çekiç var ya, çekiçle dövdüler...
"Do you know hammer? They beat me with hammer"... (Çekiç var ya, çekiçle dövdüler beni).
Jamal bir yıl bir ay önce Türkiye'ye gelmiş. Pasaportu yok, polisin verdiği oturma izni nisanda bitmiş.
Kumkapı'ya giderse, hapise konulacağından korkuyor. "Polis sokakta yakalayınca dövüp bırakır" diyor...
Sahile bırakıp gitmişler
Abdoullah'ı telefon kulübesinde dövmeye başlayan polisler onu Eminönü'ne götürmüşler, orada dövmeye devam etmişler. Sonra da sahile atıp gitmişler. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kendisi gelmiş dün akşam, bugün de öğlen kontrol için gelmiş, onu bekliyordu.
Cami avlularında dilenerek yaşamını sürdürmeye çalışıyormuş. "Belki de polisler yalnızca Müslüman olduğum için beni öldürmeden bırakmışlardır" diye düşünüyor...
Onunla hastanenin bahçesine girdik, gölge bir yerde biraz oturduk, konuştuk... Oturarak duramıyordu, her tarafı ağrıdığı için, hastaneden ağrılarını dindirmek için bir ilaç da vermemişler...
Onu, hukuki yolculuğunda gerekli desteği alabileceği sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkiye soktuk ama hastane bahçesinde insanların "dışarıda tutan, yadırgayan" bakışlarından koruyamadık... Orada bırakıp işe dönmek zorunda kaldık.
Öykünün güvenlik yetkililerini ilgilendiren tarafını yarın izlemeye devam edeceğiz. Bu, mülteciler gününde Sıraselviler'de uzanıp yatan yaralı, örselenmiş, hırpalanmış bir mültecinin iniltisi yalnızca. (NZ/EZÖ)
* Fotoğraflar: Bawer Çakır