Anayasa Mahkemesi, polisin darp etmesinden sonra hastaneye gidemeyen ve üç gün sonra yaşamını yitiren Şükrü Talay’ın ailesinin yaptığı başvuru hakkında karar verdi.
AYM, 19 yıl önce gerçekleşen olayda polislere mahkemece verilen hapis cezalarının Yargıtay’ca üç kez bozulmasıyla, “yaşam hakkının ihlal edildiğini” ifade etti ve manevi tazminata hükmetti.
Polis dövdükten sonra hayatını kaybetti
Kararda olay şöyle anlatıldı:
Şükrü Talay, 29 Ağustos 1997’de arkadaşları M.Ç. ve Î.T. île Van merkezinden köyüne gitmek üzere İ.T.’ye ait kamyonetle yola çıktı.
Aynı tarihte Van’da geçici görevli bulunan Hakkari Emniyet Müdürlüğü Özet Harekat Şube Müdürlüğünde görevli olan polisler de Hakkari’ye gitmek üzere saat 14:00 sıralarında araçlarıyla yola çıktılar.
Polisler, saat 15:10’da Van-Hakkari karayolu üzerinde bulunan Güzeldere’ye geldikleri sırada bir kamyoneti yolda ters çeviren PKK’liler ile çatışmaya girdiklerini söylediler.
O sırada Albayrak Jandarma Komutanlığında görevli bulunan uzman çavuş M.T.’ye, Güzeldere geçidinden polis memurlarının bulunduğu bölgeye doğru şüpheli bir aracın gittiği telsizle bildirildi. M.T. de durumu polislere iletti.
Çatışmanın sonlanmasının ardından polisler, Van’dan gelen araçları durdurup aramaya başladı. Şükrü Talay ve arkadaşlarının içinde bulunduğu araç da durduruldu.
Polislerin araçtan inmelerini istemesi üzerine M.Ç. ve İ.T. bu isteğe uydu ancak Talay araçtan inmeyi kabul etmedi.
Bazı polisler Talay’ı çekerek araçtan indirdi, silah dipçiği ile vurmaya ve tekmelemeye başladı.
Yaralanan Talay, olay yerinde durdurulan başka bir araçta bulunan tanık Ö.K. ve bir jandarma erinin de yardımıyla kucaklanarak aracına götürüldü. Talay, annesi Makbule Talay’ın yanına götürüldükten sonra, 31 Ağustos 1997’de hayatını kaybetti.
Adli Tıp dövüldüğünü onayladı
Talay’ın ölümüyle ilgili Başkale Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma başlatıldı.
Talay’a yapılan ölü muayene ve otopsi işlemlerinde birçok darp izi tespit edilmesinin ardından savcılık sistematik otopsi yapılmasına karar verdi.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunun (Adli Tıp Kurumu) 19 Haziran 1998 tarihli raporunda şu sonuçlar yer aldı:
“Maktulün tüm vücuduna yönelik ağır ve yaygın künt travmalara maruz kaldığı, travmatik değişimlerin genişliği ve yaygın doku için kanamaların ağırlığı dikkate alındığında, maktulün, yaygın künt genel beden travmasına maruz kalmış olduğu ve bu travmaların ölümde etkili olacağı, ancak olayın gelişimi ve olgunun öyküsü bilinmediğinden mevcut verilerle ölüm sebebinin belirlenemediği…”
Soruşturmada tanıkların ifadeleri alındı, Emniyet Müdürlüğünden olay tarihinde görevli olan personelin açık kimliklerinin bildirilmesi ile fotoğraflarının gönderilmesi istendi. Tanıklar bu fotoğraflardan Talay’ı darp eden polisleri teşhis etti.
Dosya üç kez Yargıtay’a gitti
Özel Harekat polis memurları M.A., M.Ö., H.B., M.İ., E.Y. ve U.D. hakkında “kastı aşmak suretiyle öldürme” suçundan Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi 12 Mart 2001’de yetkisizlik kararı vererek dosyayı Van 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.
Van 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamada, sanık polisler suçlamayı kabul etmedi. 28 Nisan 2004’teki kararla, sanıklardan M.T., U.D, ve E.Y.’nin beraatlarına; M.Ö., M.A., M.İ. ve H.B.’nin ise 13’er yıl 4’er ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve ömür boyu kamu hizmetlerinden men edilmelerine karar verildi. Ancak Yargıtay kararı bozdu, dosya mahkemeye geri gönderildi.
Yeniden yapılan yargılamada sanıklara bu kez ayrı ayrı 11 yıl 8 ay hapis cezası verildi.
Ancak karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesince, 7 Şubat 2008’de şu gerekçeyle bozuldu:
“…olay ile ölüm arasında iki günlük sürenin geçmiş olması da nazara alınarak; maktulün ölümü ile olay arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, maktulün olaydan önce de hasta olduğu söylenmesi de göz önüne bulundurularak ölümün gerçekleşmesinde başkaca ortak neden bulunup bulunmadığına dair rapor alınarak, alınan bu rapor sonucuna göre sanıkların hukukî durumlarının tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme sonucu hüküm kurulması…”
gerekçesi ile bozulmuştur.
Adli Tıp ve mahkeme direndi
Adli Tıp Kurumu ise ikinci kez aynı raporu verdi:
“…kişinin ölümünün, olay ile ölüm arasında geçen süre dikkate alındığında; yumuşak doku kanaması ve gelişen komplikasyonlardan meydana gelmiş olduğunun ve kişinin maruz kaldığı bildirilen travma ile ölüm arasında illiyet bağı bulunduğunun kabulü gerektiği…”
Mahkeme de 25 Nisan 2011’de aynı kararı verdi.
Karar yine bozuldu. Bu kez “bozmadan sonra sanıklar müdafilerinin duruşmaya çağrılmaması suretiyle savunma haklarının kısıtlanmış olması” gerekçesiyle…
Mahkeme de kararında direndi.
Bu üçüncü karar da sanıklarca temyize götürüldü. Dava temyiz aşamasındayken, Talay’ın annesi Makbule Talay, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu, “yaşam hakkının ihlal edildiğini” savundu.
“Yaşam hakkı ihlal edildi”
Anayasa Mahkemesinin 6 Ocak 2016 tarihli kararı bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.
Kararda, “Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alman yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiği” belirtildi.
Makbule Talay’a 35 bin TL manevi tazminat ve mahkeme masraflarının ödenmesine oybirliğiyle hükmedildi. (AS)