Kıbrıs sorununun Annan Planı çerçevesinde çözümünü savunan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) talepleri doğrultusunda hareket ettiğini" savunan parti yöneticileri; Annan Planı karşıtlarını ve Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) de "milliyetçi, şöven politikalar izlemekle" suçluyorlar.
Sarısözen: Kıbrıs'ı bu kez de AB ilhak ediyor
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkan Yardımcısı Veysi Sarısözen, Türkiye'nin 1974'ten beri izlediği Kıbrıs politikasında geri adım attığını, CHP'nin de iktidarda olması halinde farklı bir tutum sergileyemeyeceğini belirtiyor:
"CHP iktidarda olsaydı, Annan Planı'nın 'A'sına bile dokunamadan kabul etmek zorunda kalırdı. CHP'nin eleştirilerini ordu destekleseydi, hükümet böyle bir adım atamazdı. MGK bütün mesafeli tutumuna rağmen, Kıbrıs sorununun emperyalist çözümüne itiraz edemiyor."
Partisinin bağımsız, federatif bir Kıbrıs'tan yana olduğunu hatırlatan Sarısözen'e göre, referandum ne Türklerin ne de Rumların gerçek iradelerini temsil ediyor; Kıbrıs halklarının önüne ABD'nin hazırladığı referandum getiriliyor; Kıbrıs Türk toplumunun da, mevcut statükonun değişmesi için "evet" oyu kullanmaktan başka çaresi kalmıyor.
Sarısözen, "Kıbrıs'ta işgalci ortamın sona ermesi ve adanın askerden arındırılması, bir yanıyla barışa hizmet eder. Ancak, Kıbrıs adası bu kez de AB tarafından 'ilhak ediliyor'" diyor ve ekliyor:
"Burada ne barış adına çok ileri bir adımdan söz edebiliriz, ne de bu sorunun çözülmesini önlemek isteyen, 'ulusalcı' denilen güçlerin konumunu haklı bulabiliriz."
Gür: Referanduma "evet" derdim
Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Gür ise, "Kıbrıslı Rum ya da Kıbrıslı Türk olsaydım, hiç düşünmeden referanduma 'evet' derdim" diyor.
Kıbrıs'ta, Annan Planının kabulünden sonra da ciddi sorunlar yaşanacağını kabul eden Gür, Kıbrıs halklarının bu sorunları diyalogla, demokratik yöntemlerle, birlikte aşabileceklerini düşünüyor.
"Uluslar arası konjonktür sorunun çözümünü dayatıyor. Önemli olan, sonucun Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin çıkarına olup olmadığı" diyen Gür, Planın kabulüyle gelişecek barış, demokrasi ve AB sürecinin hem Türkiye'nin hem de Kıbrıs Türklerinin çıkarına olacağını savunuyor.
Gür, AKP hükümeti ile CHP arasındaki "Kıbrıs tartışmalarını" ise, "kayıkçı kavgası" olarak nitelendiriyor; bu tartışmalara taraf olmadıklarını, doğru da bulmadıklarını söylüyor.
Kürkçügil: Kendilerine "cumhuriyetçi" diyen "Osmanlıcı"lar
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkan Yardımcısı Masis Kürkçügil de, Gür gibi, Annan Planı'nı ABD'nin hazırladığını savunuyor; Kıbrıslı liderlerin de inandırıcı bir plan gerçekleştiremeyerek sürece katkıda bulunduklarını belirtiyor.
"Bu noktada gönül rahatlığıyla değil, somut durumdan hareketle politika belirlemek gerekir" diyen Kürkçügil'e göre, Kıbrıslı Türkler açısından, mevcut statükonun devamı, yok olma sürecinin devamı anlamına gelir.
Kürkçügil, "Kuzey'deki sol güçlerin tamamı, ayakta kalmak için başka bir çözüm göremediklerinden Annan Planı'na evet diyorlar. ÖDP de onların bu iradesine saygı duyuyor" diyor.
"Kıbrıs Türk ve Rum halklarının iradesine dışarıdan herhangi bir müdahale olmamalı" diyen Kürkçügil, referandumun reddedilmesi ile Kıbrıslı Türk ve Rumların ortak özgür iradelerine aykırı bazı mekanizmaların harekete geçeceğini savunuyor, ekliyor:
"Özellikle, kendilerini 'cumhuriyetçi' ilan eden; ancak 'Osmanlıcı', 'Kıbrıs Girit olmamalı' yaklaşımını sürdürenler, Kıbrıslı Türklerin varlıklarına tecavüz ediyor. Bu yaklaşımı sürdürenler, üçüncü Viyana kuşatmasını yapıp bu sorunu çözebilirler..."
Yalçıner: Kıbrıs halklarının kararını destekleyeceğiz
"Kıbrıs, Kıbrıs halklarının sorunudur; çözümü de Kıbrıs halklarının iradesine bırakılmalı" diyor Emeğin Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yalçıner; Kıbrıslıların vereceği her kararı "doğru bulmasalar" da destekleyeceklerini vurguluyor.
Yalçıner, Annan Planı'nı ABD ve AB'nin müdahaleci planı olarak nitelendiriyor; "Kıbrıs halklarına 'çekişmeli emperyalist bir barış' ya da 'çatışma sürecinin devamı' alternatifleri sunuluyor. İkisi de benimsenebilir değil; ancak barışın savaştan yeğ tutulması gerektiğini biliyorum" diyor.
Yalçıner, AKP Genel Başkanı Erdoğan'ı "ABD'nin adımlarını atmakla", Annan Plana karşı olanları da "milliyetçi yaklaşımları nedeniyle" suçluyor:
"Dün Onur Öymen, söylediklerinin içeriğinden bağımsız olarak; 'ver kurtul'cu pozisyondaki Abdullah Gül ve Erdoğan'ın süngüsünü düşürdü. Gerici bir zeminde olduğu halde, açıklayıcı oldu. Gül ve Erdoğan, okumadıkları belgeyi Amerikancı bir yaklaşımla imzaladılar, Öymen de bunu ortaya çıkardı."
Güler: Annan sürecine başından karşı çıkardık
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Başkanı Aydemir Güler de, Annan Planı'nın Kıbrıs halklarına birlik ya da bağımsızlık sağlamayacağı görüşünde; "Tehditler üzerine kurulmuş bir plan. Türkiye'yle birlikte Yunanistan, Rum ve Türk kesimleri tehdit ediliyor" diyor.
Kıbrıs'ın Türklerle Rumlar arasında etnik, dini bir çatışma olarak tanımlanmasına karşı çıkan Güler'e göre, ABD ve AB, Kıbrıs adasını istedikleri gibi kullanabilmek için Kıbrıs halkları arasındaki düşmanlıkları körüklüyorlar; Annan Planı da düşmanlıkları kalıcı hale getirme projesi.
"AKP, ABD'nin Türkiye'deki bürosu. CHP ise, milliyetçiliği, şovenizmi körüklüyor; milli çıkarların sözcüsü olamıyor; İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın 1950'lerdeki yalanını miras ediniyor" diyen Güler, sözlerini "Kıbrıslı bir parti olsaydık, Annan sürecine başından karşı çıkardık" diye bitiriyor:
"Kıbrıslı bir parti olsaydık, Annan sürecine başından karşı çıkar; çeşitli devletlerin silahlı gücüyle koruma altına alınmış hukuk ne derse desin, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için etnik esası reddedip sınıf esasına göre örgütlenmeye çalışırdık." (BB)