PKK Merkez Komite Üyesi Helin Ümit, Salı akşamı Medya Haber TV’de yayımlanan söyleşide, 2 Ekim’den bu yana Devlet Bahçeli’nin TBMM’deki grup konuşmaları ve sosyal medya klipleri üzerinden sürdürdüğü “barış” çağrılarının kendi evrenlerinde nasıl anlaşıldığı ve kamuoyuna dönük resmi söylemleri nasıl değerlendirdiklerine ilişkin olarak birinci ağızdan değerlendirmelerde bulundu.
Ümit’in, Bahçeli’nin, Türkiye’de süre giden silahlı çatışmanın PKK’nin Öcalan’ın çağrısıyla silahlarını bırakıp teslim olmasına ve Türk yargısının adaletine sığınmasıyla bitebileceği tezinin merkezinde yer alan hareket adına konuştuğuna kuşku yok. İzleyicilerin, 40 yıldır süre giden çatışmanın Bahçeli’nin ön gördüğü şekilde sona erip ermeyeceğine dair kendi fikirlerini oluşturmalarına yardımcı olmak üzere Helin Ümit’in söyleşisinin gündemdeki tartışmaya dönük kimi bölümlerinin çözümünü paylaşıyoruz.
"PKK’nin devlet kuracağı" bir safsata
[…] Bahçeli çıkıyor. Türkiye tarihinden, […] MHP'nin bilmem işte kuruluş ilkelerinden, felsefesinden, Ziya Gökalp'in ne olduğundan, Türkçülüğün ilkelerinden [söz ediyor]. Yani böyle ama bunların yani yalanla gerçekliği karıştırarak yapıyor. Doğruyu anlatmıyor. Diyor, “bir parça doğru”, sen diyorsun ki “doğru konuşuyor” […] arkasından onun içerisinde karıştırılmış bir zehir görüyorsun. Bu anlamıyla herkesi böyle […] zihniyet zehirlenmelerine karşı ayık olmaya, uyanık olmaya çağırıyorum.
İkincisi bu PKK üzerinde […] özel savaşçıları, istihbaratçılar, televizyonlara çıkanlar […] bazı değerlendirmede bulunuyorlar ama ben daha isabetli değerlendirmeler beklerdim: “PKK’nin devlet kuracağı, bilmem ne yapacağı” falan filan... 2003'ten itibaren, aslında Önderliğin İmralı’da geliştirdiği savunmalar temelinde “bir halkı savunmak”la başladık. Aslında Atina savunmasında başlamıştı ama “bir halkı savunması”nda somutlaştırdığı bir paradigma değişimimiz var bizim ya.
"Kürt Devleti, Türk devleti eliyle kurduruluyor"
Yani PKK'nin devlet kuracağı, devletçi olduğu bir safsata... Yalandır yani. Bunun da Türkiye halklarına anlatılması lazım. Çünkü Türkiye halkı -Kürdistan toplumu demiyorum Türkiye halkı- böyle deli gömleği giydirilmiş gibi böyle tutturuluyor yani. Böyle duruyorlar. Bir sürü kriz, sorun. “Haa PKK gelecek bilmem ne yapacak.” PKK'nin böyle bir devletçi paradigması yoktur. Yani Önder dedi: “Altın tepsi de de sunsanız” dedi, “devlet bir kölelik mekanizmasıdır. Devletle özgürlük olmaz. İlkesel olarak reddediyorum” dedi. Biz Önder Apo nun partisiyiz yani. PKK, Önder Apo 'nun partisidir. Fakat bu kapsamda şunu söyleyebilirim. Evet, bir Kürt devleti kurdurulabilir mi? Ben diyorum ki Türk Devleti'nin eliyle kurduruyorlar.
“Soykırımcı saldırılar bu şiddette devam ederse Kürtler çözümsüz kalmazlar”
Yani bakın, bakın Başur’daki (Güney’deki) gelişmelere. Hani Kürtlerin devleti olsun olmasın tartışmasına girmeyeceğim. Mesele bu değil. Yani şöyle değil: Tabii eğer soykırımcı saldırılar bu şiddette devam ederse Kürtler çözümsüz kalmazlar yani. Ve her zaman bir çözüm olur. Kendi çözümünü yaratır yani. Fakat ben PKK olarak şunu söylemek istiyorum, PKK de kendisini çözümsüz bırakmaz. PKK kendisini ilişkisiz bırakmaz. PKK kendisini politikasız bırakmaz. Yani öyle değil. Fakat paradigmasal olarak PKK'nin böyle bir arayışı yoktur. PKK tam demokrasiyi inşa etmek istiyor. Radikal sosyalizmi temsil ediyor. İdeolojik gerçekliği budur. Yani madem düşmanlık yapılıyor bize karşı, o zaman biraz da böyle derler ya hakkını vermek lazım, bu argümanlara karşı çıksınlar yani.
“ABD ve İsrail’le en fazla içli dışlı olan Erdoğan'dır, Bahçeli'dir”
Yani yine mesela işte tırnak içinde “ABD ve İsrail'le bilmem PKK nasıl bir ilişki içerisindeymiş.” Yani ABD ve İsrail'le en fazla ilişki içerisinde olan Türkiye. En fazla içli dışlı olan Erdoğan'dır, Bahçeli'dir. Bahçeli 'nin partisi Amerika'da kuruldu. Gülen 'e karşı çıkıyor da, Türkeş oradaki hazırlıktan sonra Türkiye 'ye gönderildi, komünizmle mücadele için, sol, sosyalist, demokratik mücadeleyi kırmak için.
Bir de bunları da tartışmak lazım o zaman. Yani bu anlamıyla böyle yani şeyler doğru değil.
“Önderlik bir şey koymuş PKK kabul etmemiş”, PKK’ye gelen bir şey yoktur!
Ve son olarak bu kapsamda şeyi de söyleyeyim. Yani hani deniliyor ki işte önderlik için, yani deniliyor işte "önderlik bir şey koymuş PKK kabul etmemiş." Halkımız, yani halkımız biliyor zaten bence de. En azından Türkiye kamuoyu, dostlar, bizi çok iyi tanımayanlar için söylüyorum. Sizin aracılığınızla duysunlar istiyorum. Yani PKK'ye gelen bir şey yoktur. Yani bir şey yok ortada yani. Üzerinde tartışılacak, cevap verilecek bir şey yok. Yani gerçekten bir şey yok. Bunun iyi anlaşılması lazım. Böyle varmış gibi, söylenmiş de PKK kabul etmemiş gibi. Yani bunlar hepsi özel savaş oyunlarıdır. Bu anlamıyla ne yapmak lazım gerçekten? Evet, İmralı’yı iyi takip edelim Önder Apo 'yu iyi takip edelim İmralı ekseninde mücadelemizi yükseltelim, her alanda da hakikatin peşinde olalım, doğrular için mücadele edelim. Bu temelde de kendimizi, zihnimizi aydınlık açık tutalım. Yoksa bu zehirlenme çok sağlıksız bir ortamı yaratıyor.
"Biz Türkiye halklarıyla birlikte yaşamak istiyoruz"
Bunlardan daha fazla bence şuna odaklanmak lazım. Türkiye'deki özel savaş politik topluma dönük özel savaş politikaları, yani işte ekonomik sorunlar, sosyal kriz, fuhuş, uyuşturucu, kumarhaneler, her gün dikkat edin bir krize yeni bir tanesi ekleniyor. Gerçekten Türkiye'de böyle çok ağır bir durum vardır. Yine mesela doğa talanı, yani mücadele edelim. Mücadele edecek yani kırk tane şey var yani, kabul etmeyelim bu bir onursuzluktur. Türkiye toplumu için de onursuzluktur, Kürdistan toplumu açısından da eğer mevcut soykırımcı sömürgeci saldırılar kabul edilirse, yani rıza gösterilirse, gerçekten çok şey kaybetmiş olmak demektir. Yani buna odaklanırsak, AKP-MHP iktidarını yıkmaya, onları aşmaya ve gerçekten toplumsal barışı geliştirecek, demokrasi güçlerinin güçlenmesine yol açacak bir siyasi sosyal zemin yaratabilirsek, esas olarak halklar birbiriyle çözümünü bulabilir. İktidarlar çözüm yaratamazlar, devletler çözüm geliştirmezler. Onların yapabildiği nedir? Baskıdır, sömürüdür, zordur, işgaldir, çıkardır, kendi çıkarlarına göre hareket etmedir. Yani bunun dışında bir politika üretemezler. Bunlara da politika denmez zaten. Yani bizim felsefemizde politika bir özgürlük sanatıdır. Bunu da halklar kendisi icra ederler.
[...] Gerçekten şovenizm çok zehirlemiş insanları. Yani çok bilinçsizlik var. Farkına varmama var. Ama biz sonuçta Türkiye halklarıyla birlikte yaşamak istiyoruz. Yani bu temelde bence yaklaşılırsa demokrasi güçleriyle bu temelde gerekli örgütlenmeleri, eylemsellikleri açığa çıkarırlarsa önümüzdeki süreçte bu saldırıların önüne daha fazla geçebiliriz.
(AEK)