DHKP-C üyesi bir grup, Yunanistan'dan Türkiye'ye geldikten sonra güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girdi. 2 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmanın ardından örgüt üyesi olduğu iddia edilen bir grup, Emniyet'in 1998'de Denizli'nin Tavas ilçesinde yaptığı operasyonla yakalandı.
Örgüt üyesi olduğu öne sürülen Hafçı hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) müebbet hapsi öngören ve "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek" fiilini düzenleyen 146. maddesi uyarınca dava açıldı.
Dilekçe vermedi
Tutuklu olarak İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Hafçı, 170 gün boyunca F tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm orucu eylemlerine katıldı. Bu arada, Hafçı ile aynı davada yargılanan ve ölüm orucu eylemlerine katılan mahkûmlardan Ö. T. ile V. Ş. pişman olduklarını bildiren dilekçelerini İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'ne verince, tahliye edildi.
Wernicke Korsakoff hastalığı nedeniyle Bergama'da sürekli tedavi gören Hafçı'ya, Nisan 2000'de Yeşilyurt Hastanesi'nden ve Adli Tıp Kurumu'ndan "iyileşemez" raporu verildi. Ancak rapora rağmen Hafçı mahkemeye başvuruda bulunmadığı için tahliye olamadı.
Hafçı'nın ailesi ise oğullarının aksine raporlarla İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'ne ve Bergama Cezaevi'ne başvurdu ancak sonuç alamadı. Böylece, 6 yıldır cezaevinde bulunan ve hastalığı nedeniyle günden güne ölüme yaklaşan Hafçı'nın tahliye umutları da tükenmiş oldu.
Acılı anne: Oğlum ölecek
Milliyet'e konuşan acılı anne Selver Hafçı, "Oğlum cezaevinde kalamaz. Durumu iyi değil. Cezaevinde ölmesinden korkuyorum. Adli Tıp Kurumu'nun verdiği rapor bunu ortaya koydu. Raporun verilmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracağım. Bir anne olarak acı çekiyorum" dedi. (BB)