Fotoğraf: Anayasa Meclisi Başkanı Loncon (sol başta), taslağı Başkan Boric'e sunuyor/FT
4 Eylül 2022'de Şili Cumhuriyeti'ni, önemli bir halkoylaması bekliyor: Diktatör Augusto Pinochet'nin 1980 Anayasası, demokratik bir seçimle oluşan işçilerin, köylülerin ve Yerli temsilcilerin Anayasa Meclisi'nce hazırlanan yeni anayasayla değiştirilecek.
Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yenilgiye uğramalarına karşın Pinochet yanlısı gerici güçler Şili'nin yeni Anayasal sözleşmesini gayrimeşru kılmaya yönelik bir kampanya sürdürüyor.
Aşırı sağın kampanyası
Aşırı sağcı siyasi güçlerin koalisyonuyla iş birliği halindeki Şili'nin aşırı tekelleşmiş medya endüstrisini kontrol eden ve işleten yerleşik ekonomik güç odakları yeni Anayasa Tasarısına karşı, korku, alay ve güvensizliğin bir arada dillendirildiği bir kampanya yürütüyorlar.
Bu kampanya, yeni Anayasa taslağından çok önceye dayanıyor. 2019'daki ayaklanmanın başlangıcından bu yana aynı siyasi güçler protestocuları küçümsemek ve demokratik reformları kurumsallaştırma çabalarını kınamakla meşguller. "Anayasayı red" kampanyası, statükoyu savunmaya ve Şililileri dönüşüm taleplerinden caydırmaya yönelik çabaların son aşamasını oluşturuyor.
Aşırı sağın ilk hedefi Anayasa'da güvence altına alınan kadınların, yerli ulusların ve çevrenin hakları. Sağ, yerlilerin hak sahibi olduğu çok uluslu bir Şili Devleti'ni öngören hükümlerin Şili'nin birliğini "böldüğü"nü iddia ediyor.
Üreme haklarının, yani kürtaj hakkının anayasaya açıkça dahil edilmesi, dine karşı zehirli bir hap olarak vurgulanıyor.
Doğa hakları ve herkes için, özellikle de "cinsiyet ve toplumsal cinsiyet çeşitliliği ve muhalefeti" için maddi eşitlik hedefi, sağcı medya tarafından "şişirilmiş" aşırılıklar olarak alaya alınıyor.
Ancak saldırılar işe yarıyor. Düzenli anketler, seçmenlerin yüzde 50-66'sının yeni taslağı reddetmeyi planladığını gösteriyor. Seçmenlerin daha önce Anayasa Meclisi'ni benzer marjlarla onaylamış oldukları göz önünde tutulduğunda, Anayasayı gayrimeşru kılma kampanyasının tahribatı açıkça görülüyor.
Arka plan
Şili'nin mevcut anayasası 1980'de Augusto Pinochet askeri diktatörlüğünce yazılmıştı. Belge, özelleştirmeyi ve liberalleşmeyi Şili ekonomisine dayatan 'Chicago Boys' denilen ABD yanlısı neoliberal iktisatçılarca geliştirilen kurumsal çerçeveyi kutsuyor, ayrıca Pinochet'yi 8 yıllık bir "geçiş dönemi" için diktatörlük yetkileriyle donatıyordu. Pinochet, geçiş döneminin ardından göreve devam edip edemeyeceğini görmek için düzenlenen halk oylamasını kaybetti, ancak askeri diktatörlüğün anayasası yürürlükte kaldı.
2019 ayaklanmaları ve Anayasa Meclisi'nin kurulması
Kırk yıl sonra, 2019'da, Şili halkı, Pinochet anayasasınca kutsanan neoliberal modele karşı ayaklandı. Yeni Anayasa bu ayaklanma sırasında, protestocuların başlıca taleplerinden biri haline geldi. Ve aylarca süren kitlesel seferberlikten sonra, bu sorunun yanıtlanacağı bir halk oylamasınının gerçekleştirilmesi hakkını kazanıldı.
Ekim 2020'de Şili halkı bu halkoylamasında iki bölümlü bir soruya yanıt verdi: (i) yeni bir anayasa yazılmalı mı, eğer yazılmalıysa, (ii) anayasa doğrudan halk tarafından seçilen bir kurucu meclis tarafından mı yazılmalı? Her iki soruya da halk kahir ekseriyetle "evet" yanıtı verdi.
Mayıs 2021'de, bu Anayasa Meclisi seçildi. Dünya tarihinde cinsiyet eşitliğiyle toplanan ilk meclisin ilk Başkanı ilerici Mapuche lideri ve akademisyen Elisa Loncón oldu.
Başkanlık seçimleri ve Boric'in zaferi
Anayasa Meclisi'nin ilerlemesini engellemek için ilk girişimde, o zamanki Cumhurbaşkanı Sebastián Piñera, Meclis'e kaynak tahsisini baltaladı. Anayasal ilkeler üzerine diyalog ve tartışmayı kolaylaştıracak temel işlevlere aktrılacak para kesildi. Delegelerin ofislerine bile uzun bir süre boyunca internet bağlantısı sunulmadı.
Başkanlık kampanyası, delegelerin anayasa taslağını hazırlamaya başlamasıyla devam etti. Eski öğrenci lideri Gabriel Boriç ile eski Pinochet destekçisi José Antonio Kast arasındaki seçimin sadece ideolojik rakipler arasında bir seçim değil, aynı zamanda yürütmenin başının Anayasayı destekleyip desteklemeyeceğine dair de bir seçim olduğu kısa sürede anlaşıldı.
Boriç'in zaferi ve Anayasa Meclisi'ne verdiği güçlü destekle, Anayasa ve Başkanlığın kaderleri 4 Eylül'deki halkoylamasında birbirlerine bağlanıyor.
Halk referandumda, Pinochet'nin mirasını gömmek için ilerici bir çoğunluk tarafından hazırlanan yeni Anayasa'yı onaylarsa, Boriç demokratik, feminist ve sosyal bir Şili cumhuriyetine geçiş sürecine devam edecek. Ancak kaybetmeleri durumunda, birçok kişi 2019'daki protestolardan 2020'deki plebisite, kurucu meclise ve 2021'de Cumhurbaşkanı Boriç'in seçilmesine kadar uzun siyasi karışıklık sürecinin boşa gittiğini hissedecek.
Bunlar, Şili'nin 4 Eylül'deki seçimlerde karşılaşacağı riskler.
Yeniden kuruluş mücadelesi için yeniden sokaklara
Ancak Şili'deki demokratik güçler karşı koyuyor ve zemin kazanıyor. Halk oylamasından yaklaşık iki ay sonra, 'Apruebo' koalisyonu, Anayasa taslağının kazanımlarını savunmak için kongre salonundan çıkıp sokaklara geri dönüyor.
Onlar, Şili Anayasa Konvansiyonu'nun temsil ettiği feminist, ilerici ve demokratik yeniden kuruluş modelini desteklemek, onaylamak ve kutlamak için dünyanın dört bir yanındaki müttefiklerden acilen destek talep ediyorlar.
Şimdi, dünyanın dört bir yanındaki parlamenterleri ve kamu liderlerini, gayrimeşrulaştırma kampanyasını geri püskürtmeye ve Şili, Latin Amerika ve dünya için bu tarihi zaferin kazanılmasına yardımcı olmaya çağırıyorlar.
(AEK)