Çağımızın büyük tarihçilerinden Eric Hobsbawm Pinochet dönemi için, "ekonomik ultra-liberalizmin uygulandığı bu dönem, başka yönleri yanında siyasi liberalizm ve demokrasinin ekonomik liberalizmin doğal bir parçası ve uzantısı olmadığı göstermiştir" saptamasını yapıyor. Gerçekten de Pinochet dönemi kendi kendine işleyen piyasanın (serbest piyasanın) diktatörlüğe, baskıya ve otoriter siyasal modellere ihtiyaç duyduğunun ve bu koşullar altında daha "rasyonel" işleyebildiğinin öğretici örneklerinden biri. Benzer bir örnek Türkiye'nin 1980 sonrası yıllarıdır. Şili kadar "parlak" ve hızlı sonuçlar elde edilmese de iktisadi liberalizm ile siyasal özgürlüğün ikiz değil nerdeyse düşman kardeşler olduğunu gösterdi 24 Ocak+12 Eylül süreci.
Şili Modeli, serbest piyasanın doğal ve kendiliğinden oluşan bir süreç olduğu yönündeki liberal itikadı yalanlıyor. Macar iktisat tarihçisi Karl Polanyi'ye göre serbest piyasacı ekonomik düzen İngiliz klasik iktisatçılarınca oluşturuldu ve devlet gücü ile kurumsallaştırıldı. İşçileri, işverenlerin önerdiği istihdam koşullarını kabul etmeye zorlayan "özgür" emek piyasaları; açlık ya da hapisten beter olan yoksul evleri ile cezalandırma tehdidi ile yasalaştı ve uygulandı. Polanyi böylece, toplumun kendini savunmak için gösterdiği koruyucu tepkinin kendiliğindenci, ancak serbest piyasanın ise planlanmış olduğu tezine ulaşır. Şili Modeli toplumu dizginleyen ancak piyasayı ise dizginlerinden boşaltan bir model olarak Polanyi'nin saptamasını doğruluyor.
Pinochet dönemi sosyal güvenlik modeli ile de ünlüdür. Aslında bu modele sosyal güvenlik denemez. Şili Modeli ile sosyal güvenlik, sosyal olmaktan çıkarılmış, tamamen bireysel ve özel hale getirilmiştir. Bu modelin doğru adı sosyal güvenliğin özelleştirilmesi-dir. Şili Modeli ile sosyal güvenliğin evrensel ilkesi olan dayanışma, kuşaklar arası paylaşma ve kamusallık ilkeleri ortadan kaldırılmış, bireysel tasarruf ve bireysel gelir esası getirilmiştir. Şili modeli ile sigorta primleri özel sigorta şirketlerine yatırılmış ve onlar tarafından işletilmiştir. 1981 yılında sonra işe girenler özel sosyal güvenlik sistemine girmeye zorlanmış ancak askerler bu sistemden muaf tutulmuştur. Pinochet ve silah arkadaşları yurttaşları piyasa çarklarına iterken kendileri güvenli limanlarda kalmışlar.
Pinochet modelinin temel gerekçesi de -ülkemizdeki gibi- sosyal güvenliğe ayrılan kamu kaynaklarının kısılmasıydı. Gerçekten kıstılar da. Sonuç mu? Bugün Şili'nin 6,1 milyonluk işgücünün yarısı emeklilik sigortası kapsamı dışındadır. Emeldi aylıkları açısından sonuç daha da çarpıcıdır. Aynı koşullarda çalışmış ve aynı ücreti almış iki işçiden özel sigortacılık sistemini seçen işçinin kamu sisteminde kalan işçinin yaklaşık yarısı kadar emeldi aylığı aldığı belirtilmektedir. Öte yandan işçilerin özel sigorta şirketlerine ödedikleri primlerin önemli bir bölümü ise idari gider olarak bu şirketler tarafından emilmektedir.
Şili Modeli bir ara ülkemizde pek modaydı. Modelin mimarı ve 1978-80 dönemi Şili Sosyal Güvenlik Bakanı Jose Pinera TÜSİAD tarafından ülkemize davet edilip modelin halkla ilişkiler çalışması yapılmıştı. Pinera şimdi Bush'un sosyal güvenliği budama planının akıl hocası. Şili Modelinin heyulası ülkemiz sosyal güvenlik sisteminin üzerinde dolaşmaya devam ediyor. Yeni sosyal güvenlik sistemi, Şili Modeli kadar haşin ve şok uygulamaları değil, alıştıra alıştıra bir tasfiyeyi hedefliyor. Ancak bu bile yeterli görülmüyor olsa gerek Friedman'ın bir diğer sadık öğrencisinin oğlu Ahmet Özal birkaç hafta önce "sosyal güvenlikte Şili Modeli reform şart" diye buyurmuş. Diktatör ölmeden duysaydı kim bilir ne kadar mutlu olurdu. Diktatörün ölümü sosyal güvenliğimizin karşı karşıya olduğu tehlikeyi bize tekrar hatırlatır umarım. (AÇ/TK)
* Aziz Çelik'in yazısı, Birgün gazetesinde 14 Aralık 2006'da yayınlandı.