Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin "Avrupa Birliği Sürecinde Dil Hakları" konulu programı kadar, biraz da eski mekânların ruhunu yaşamak, teneffüs etmek arzusu nedeniyle Pera Palas ilgimi çekmişti.
Hani hep ağızlara pelesenk olan "İstanbul'da Pera Palas'ın lüks salonlarında toplantılar yapıyorsunuz, biz Anadolu'da çamurlarla boğuşuyoruz. Bizim halimizden ne anlarsınız". İşte o kabilden ve o Pera'da!
Otel bulamayınca
Ne de olsa bu kez bizleri ağırlayacak olan bir 19. yüzyıl efsanesiydi.19. yüzyılın sonlarında "Avrupa asillerinin" rağbet ettiği Orient Ekspres müşterileri, İstanbul'da arzuladıkları kalitede otel bulamamaktan şikayet ederler. Ve 1892 yılında onlar için Wagon-Lits firması tarafından Pera Palas inşa edilir.
Kimler konuk olmaz ki, tarihi Pera Palas'ta. Atatürk, Agatha Chiriste, İsmet İnönü, Şah Rıza Pehlevi, İngiltere Kralı Edward, Valerie Giscard d'Estang, Franz von Papen, Mata Hari, Greta Garbo, Çiçero, Tito, Theodorakis, Pierre Loti, Daniken ve daha kimler.
Konferans amacına uygun yürümüştü doğrusu. Katılımcılar dilden anladıklarını, dilleri döndüğünce paylaşmaya çalışmışlardı. Her konuşmacı daha çok kendi diline dair kaygılarını dile getirmişti.
"Aynı dili" konuşabilmek
Son gün ortaya çıkan tablo net bir görüntü sergilemişti ki; dil konusunda, belki herkesin kendi dilinde ama "aynı dili" konuşma olgunluğundan henüz epeyce uzağız ve daha kat etmemiz gereken çok mesafe var.
Neyse istiyorum ki, tekrar Pera Palas'a mekânımıza dönelim. Olumlu bir önyargıyla tarihi mekâna adım atmıştım. İlk gece uyumadan önce Cadde-i Kebir'i baştan sona iki baş yürümüştüm. Adettendir, her İstanbul seyahatinde İstiklal caddesi'nde bir piyasa yapılır.
Yeni yıl nedeniyle uygulanan ışıklandırma insana ferahlık duygusu veriyordu. Hafiften çiseleyen yağmur ürperti verse de yürümeye değiyordu.
Uykusuz geceler
Otele dönüp resepsiyondan oda anahtarımı alarak 118 nolu odaya yöneldiğimde alt salondaki müzikli toplantının geceyi biraz yoracağı sinyalleri başlamıştı bile. Pera Palas'ın meşhur büyük salonunda 68'lilerin gecesi vardı.
Ve vur patlasın çal oynasın sabaha karşı gece yarısından sonra saat 02'yi geçinceye kadar eğlencelerinin bitmesini bekledim.
Elbette eğleneceklerdi, haklarıydı onca acılı süreçleri geçirdikten sonra da! Biz de otel müşterisiydik işte, bizim de yatıp uyumak hakkımızdı. Sonra sabahın dördüne kadar sokağın gürültüsü sürdü. Neyse birkaç saatlik uyku, günün olanca yorgunluğu ve tekrar akşam...
Trafik her zaman tıkanır
Tekrar akşam ve Cumartesiyi Pazara bağlayan gece. Ama o da ne bir önceki geceye rahmet okutacak bir durum söz konusu. Meğerse Pera Palasın tam karşısında birkaç ünlü! bar varmış da!
Bu kez sabaha kadar onların sokağa taşan gürültüsü. Ve sabaha karşı saat 4 sularında yüksek volümde polis otosundan anons "lütfen yolu açın". Demek sabahın dördünde de trafik tıkanabiliyormuş Beyoğlu'nda. Tabi ses olduğu gibi odanın içinde, uyuyabilene aşk olsun.
Şuna kanaat getirdim ki tarihi mekânları istediğiniz gibi elden geçirip güzelleştirin, tarih ve kültür turizminin hizmetine sunun; eğer çevresinde ona uygun düzenlemeler yapamıyor/yapmıyorsanız zerre kadar anlamı yok. O bina ya da yapı insanların kullanımından pek de mutluluk duymadıkları bir yapı haline dönüşebiliyor, o kadar işte.
Para, Pera, heba
Beyoğlu Belediyesi ve başkanları Kadir Topbaş Beyoğlu'na yeni çehre için epeyce yol almış görünüyorlar. Ama şu Pera Palas'ta bir hafta sonu özellikle girişin hemen üstündeki sokağa bakan odalardan birinde bir gece konaklamalılar...
Tabi atlamadan bizi davet edenlerin benim cephemden bana düşen kısmının para'sı iki gecelik Pera'sı heba olan bendenize de Pera Palas gürültüsüz kabilinden iki gece borçludur haberleri ola. (ŞD/NM)