Önümüzdeki ay yapılacak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seçimleri öncesinde başkan yardımcısı adayları Kamala Harris (Demokrat) ve Mike Pence (Cumhuriyetci) arasında Çarşamba gecesi yapılan canlı TV tartışması, koronavirüs pandemisi konusundaki en hararetli tartışmalardan birini yaşattı.
New York'ta yaşayan, Pratt Institute Sosyal Bilimler ve Kültürel Çalışmalar Bölümünde Kültürel Çalışmalar Koordinatörü olan Doçent Kumru Toktamış, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seçimlerine 26 gün kala bianet'in sorularını yanıtladı.
Renkli bir ayrıntı ile açalım. Şu sinek meselesi geçen tartışmalara göre bir nebze izleyenleri eğlendirdi diyebilir miyiz?
Sanırım eğlendirmiş ki, ertesi sabah radyolarda ve sosyal medyada epey bir "sinek nereye konar" esprileri ile doldu, Biden ve Harris'in ellerinde sinekleri kovalamak icin kullanılan raketlerle resmedildiler.
İlginç olan söz konusu sinek, Pence tam "ırkçılık sistematik değildir" derken gelip başına konuverdi ki, bunu anında sinekler bile gülüyor, "hadi canım sen de diyorlar" şeklinde yorumlayanlar oldu.
Ben kendi adıma Pence'in kafasının üstünde değil de, içindeki duvarlarda duran bir sinek olmak ister miyim acaba diye düşündüm ama fazla sofistike bir düşünce yapısı olmadığı için vazgeçtim.
"Hamaset vardı ama daha uygar bir tartışmaydı"
Harris'in Pence'in sözünü kesmesine izin vermediği anlar bugün GIF bile yapıldı "I'm speaking" şeklinde. Trump ve Biden tartışmasını da düşünürsek nasıl bir fark vardı bu tartışmanın atmosferinde?
Çok açık ki bu yetişkin insanlar arasında olagelen uygar ve çok daha disiplinli bir tartışma oldu.
Tabii ki politikada her zaman olduğu gibi hamaset yine vardı, ancak görüşler çoğunlukla anlaşılır bir şekilde, sözel itiş kakış, çocukça çekişmeler olmadan sergilenebildi.
Ancak yine de ortaya şu tablo çıktı: Kamala Harris zaman zaman çocuk terbiye eder gibi çok net ve kararlı bir ses tonu ile "Beni susturmaya çalışmanın sana hiçbir faydası yok" tarzı çıkışlar yaparak, anaç bir otorite sergileyerek kalpleri fethetti.
Kalpleri fethetti diyorum çünkü hemen hemen her bir bireyin çok yakından tanık olduğu, yaşadığı, kabullendiği bir durumdur anneleri tarafından kendilerine sözlü çeki düzen verilmesi.
Bu tanıdıklık duygusu hepimizin ortak duygusudur, evrenseldir, herkes çocukken annesi tarafından öyle ya da böyle azarlanmıştır, anneler genellikle haklıdırlar ve bu azarlar her zaman şefkat içerir ve sıcacık hatırlanırlar.
Margaret Thatcher'ın üslubuyla benzerlik
Bu tanıdık azarlanma duygusunu geçen yüzyılda, Birleşik Krallık Başbakanı Margaret Thatcher çok akıllıca kullanmıştı; televizyona çıkıp anaç bir otorite ile parmağını sallayarak İngiliz işçi sınıfını zapt-u rap altına aldığı söylenirdi.
Kamala Harris de artık benzer bir anaç otorite ile karşımıza çıkacak gibi görünüyor. Dün akşam bu otoriteyi şu efektif bir şekilde Pence'e karşı kullandı.
Akıllı kadınları eleştirmek için yaygın biçimlerde kullanılan huysuz, şirret vs. gibi ifadeleri bu tarz ile başarılı bir biçimde bertaraf etti. Çünkü annelerimiz kızgın oldukları zaman şirret veya huysuz değildirler ve çoğunlukla haklıdırlar.
Kamala Harris'e karşı Pence'in yüzeysel de olsa saygılı bir tavrı vardı ancak moderatör Susan Page ile iletişiminden açıkça şu ortaya çıktı:
"Pence kabul edilemez bir erillik sergiledi"
Pence kadın sözü dinlemeye pek alışık bir tip değil. Defalarca, belki de her seferinde, yılların gazetecisinin "süreniz doldu" uyarısını kaale almayıp, konudan konuya atlayan Pence'in özellikle orta sınıf Amerikalı kadınlar için kabul edilemez bir erillik sergilediğini düşünüyorum.
Susan Page, Kamala Harris gibi bir anaç otorite kullanmadı ve Pence'i susturamadı.
İzleyenler için sinir bozucu idi ama bu durum karşısında Harris'in soğukkanlılığı sanırım artı puan toplayabilmiştir çünkü Pence'in iki dakikaları, Harris'in iki dakikalarından çok daha uzun sürdü tartışma boyunca.
"Tüm dünya bu başkan yardımcısı adaylarını izliyor"
Kamala Harris başkan yardımcılığı tartışmalarına çıkan ilk siyah kadın olarak tarihe geçti. Bu farkı size göre tartışmanın içeğine yansıdı mı? Kitlesine hitap edebildi mi?
Evet tartışmaların içeriğine geçelim, her ne kadar yukarıda sözünü ettiğimiz performans unsurlarını ister istemez önemsiyorsak da bu tartışmanın içeriği pek çok düzeyde önemliydi.
Birincisi, bu başkan yardımcılığı adayları, ABD'deki başkanlık seçimlerinin dinamik ve kritik unsurları olarak karşımızdalar.
Pence'in dinamizmini zaten biliyorduk: Dindar Hıristiyan yurttaşlara Trump gibi bir hergeleyi aklayabilmek, kabul edilir bir şekilde dengeleyebilmek.
Ama şimdi ABD tarihinin en yaşlı iki başkan adayı var karşımızda, üstelik bir tanesi kilo fazlası olan yaşlı bir Covid hastası.
Bu nedenle sadece ABD değil, bütün dünya bu başkan yardımcılarını yakından izliyor.
"Pence'in gericiliği sıradan bir tutuculuk değil"
Açıkça itiraf ediyorum ki ben dört yıldır "Aman Allah Trump'a uzun ömürler versin" duacılarından biriydim. Çünkü Pence gericiliği, sıradan bir tutuculuk değil ABD'de demokratik mücadelelerle kazanılmış yurttaşlık haklarının düşmanı, bilim karşıtı bir konservatizm.
Kamala Harris dinamizmi ise tarihsel öneme haiz; öyle ya da böyle siyah bir kadın başkan yardımcısı adayı var ABD'de bugün. Ve bu aday oldukça yaşlı bir başkan adayının yanı sıra siyaset sahnesinde yükseldi.
Yine öyle ya da böyle partisinin kabul edilebilir sol kanadını temsil ediyor. Kamala Harris bu tartışmada kadınlara ve özellikle siyah kadınlara yönelik bütün önyargıları yerle bir edecek şekilde karşımızdaydı.
Özellikle, Trump'ın yaptığı yargıç atamalarından söz ederken (Trump yüze yakın yargıç ataması yaparak tarihsel bir rekor kırmış durumda) bu yargıçlar arasında bir tane bile siyah hukukçunun olmamasına dikkatleri çekti.
Aynı zamanda bu yargıçların bir kısmının yetersiz olduklarını açıkça söylemiş olması bence çok önemli. Unutmayalım ki Kamala Harris eski bir savcı ve ABD'de hukuk süreçlerinin işlerliği hala çok belirleyici.
"Harris'in Covid ısrarı karşısında Pence zayıf kaldı"
İkincisi, bu sabah radyolar, Kamala Harris'in Trump yönetimini "Amerikan tarihinde görülmüş en büyük felakete" neden olmakla suçlamış olduğu cümlelerle inliyor.
Kamala Harris'in Trump iktidarının Covid ile mücadeledeki yetersizliklerini göstermek konusundaki ısrarı karşısında Pence gerçekten çok zayıf kaldı.
Pence ısrarla "Aşı geldi geliyor" derken, Kamala Harris'in "Aşı olup olmayacağıma Trump değil, sağlık uzmanları karar verecek" demesi de bence iz bıraktı akıllarda.
Ayrıca, Pence'in kürtaj karşıtlığı söylemini de, Obama yönetiminin uygulamaya koyduğu sağlık sigortasının yok edilmesi halinde Amerikalıların hayatlarının nasıl bir risk ile karşı karşıya kalacağı açıklaması ile çok net bir biçimde bertaraf edebildi bence Harris.
"Covid'li bir başkan meydanlara dönmek istiyor"
Biliyorsunuz ABD'de kürtaj karşıtları "yaşam taraftarları" olarak bilinirler. Amerikalıların zor bela edindikleri sağlık sigortalarını yok eden bir yönetimin pek de "yaşam taraftarı" olamayacağını açıkça gösterebildi Harris diye düşünüyorum.
Bu arada bu sabah uyandığımızda haftaya yapılacak Trump-Biden tartışmasının online olacağını öğrendik önce.
Adaylar aynı mekanda bir araya gelmeyecekler dendi seçim komisyonu tarafından. Ancak hemen sonra Trump, bunun bir vakit kaybı olacağına dair bir açıklama yaptı ve artık tartışma yapmak istemediğini duyurdu.
Bunun yerine meydanlarda olacağını söyledi. Covid'li bir başkan ve başkan adayı olarak yeniden meydanlara çıkmak isteyen Trump'ı kontrol altında tutabilecek bir Cumhuriyetçi Parti var mı göreceğiz önümüzdeki günlerde.
"Pence radikalliğini gizleme konusunda usta"
Pence'in performansını değerlendirirsek...
Pence, siyasi görüşlerinin ne kadar radikal olduğunu belli etmemek konusunda usta bir politikacı. Özellikle bilim karşıtı biri olarak Covid çalışma grubunun başına getirilmiş olması, yaşanmakta olan dehşeti açıklayacı bir durum.
Pence özellikle çevre ve iklim konularında Demokratik Parti'nin gitgide sola kaydığının altını çizmeye çalışarak seçmenleri uyarmaya çalıştı.
Aynı şekilde gerek sağlık sigortası, gerek iklim politiklaraı, gerek vergi düzenlemeleri ile Demokratların işverenleri kontrol altına alıp Amerikalıları işsizliğe mahkum edeceklerinin altını çizdi ısrarla.
Çizmeye çalıştığı Harris tablosu ile "Bu aşırı solcuya oy vermeyin sakın" diyordu.
Bu anlamda Biden ve Harris'in daha ortayolcu söylemlerini oldukça sıkıştırdığı söylenebilir.
Biden ve Harris'in çok zor bir ip cambazlığı ile anti-faşist, anti-Trump, anti-otoriter bir cephe oluşturmaya çalıştıklarını daha önce konuşmuştuk.
Bu cephenin açmazlarının gayet iyi farkında olan Pence "Bu kış ABD'ye komünizm gelecek"vari tehdit ile oy toplama çabası içindeydi dün akşam.
"Beyaz Saray'daki salgın daha çok konuşulabilirdi"
Pandemi damga vurdu geceye, bu alandaki tartışmaları yeterli buldunuz mu?
Pandemi tartışmaları hiçbir şekilde yeterli değildi bence. Harris eksikliklerin, aksaklıkların altını çizdi ısrarla ama şu anda Beyaz Saray'ı bir salgın merkez üssü olarak tanımlamakta, bu yolla sorumsuzlukları, bilim dışı tavırları ve çalışanlara verdiği zararları açıklamakta bence yetersiz kaldı.
Öncelikle şu anda Beyaz Saray virüsün en aktif, en sıcak şekilde yayıldığı mekanlardan biri olarak gözler önünde. Bunun altını çizebilirdi.
Bu salgın merkezi haline gelme durumunun yaşandığı toplantıların açık havada, bahçede yapıldığını söyleyen Pence "İyi de ardından içerde bir kokteyl parti verildi, insanların maske takmadıkları" diye sorulabilirdi.
Trump'ın Covid'i hala daha ciddiye almayan tutumu, Amerikan halkından son derece farklı bir sağlık hizmeti ile ayaklanmış olması halini daha net bir biçimde dile getirebilirdi.
Kendi sorumsuz tavırları yüzünden Covid olan Trump, kimselere nasip olmayan bir sağlık hizmetini hem de bedava olarak almakta ve buna karşın Amerikan halkının sağlık sigortasında kısıtlamalar getirmek üzere hukuki süreçlerini işletmekte.
Bunu dile getirdi Harris birkaç kez, hem de ekrana bakarak. Ancak, yaşanan sağlık krizinin, trajedisinin sorumlusu olarak Trump yönetimini göstermekte ne denli başarılı olabildi henüz emin değilim.
"Adaylar adeta eyalet eyalet çarpıştılar"
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Tartışmanın en sofistike yanı adayların adeta eyalet eyalet çapışıyor olmalarıydı. Pence bütün gayreti ile, Pensilvanya, Iowa gibi dini bütün eyaletlerde görülmesi muhtemel oy erezyonunun önüne geçebilmek için konuşuyordu.
Aynı nedenlerle, Kamala Harris'i BLM protestoların yoğun olduğu seçim bölgelerindeki kredisini düşürmek için de uğraştı.
Kamala Harris ise California'daki savcılık deneyiminin tüm ülke çapında geçerli kılabileceğine dair güvence vermek istiyordu.
Bu eyalet seçmen gönüllerini fethetme çabası esnasında her iki adayın da Amerikan halkı derken farklı şeyler kastettikleri bence gözler önüne serildi.
Pence ne kadar gayret ederse etsin son derece soyut bir Amerikan halkının gururunu okşamaya çalışırken, Harris farklı grupların taleplerinden oluşan bir Amerikan halkına işaret ediyordu.
(PT)