"Güle güle gidin Suna Hanım, güle güle ve güldüre güldüre! Bizi şimdiki gibi ağlatmayı hiç istemezdiniz, biliyorum. Arkanızdan döküyor olsak da bu gözyaşlarını, gülüyor olmamızı tercih ederdiniz. Hem de şöyle sizinkiler gibi çın çın kahkahalarla!" (Alin Taşçıyan)
Asıl adı Suna Belener olan Suna Pekuysal 24 Ekim 1933'te İstanbul'da doğdu. İstanbul Belediye Konservatuvarı Şan ve Bale Bölümü'nde öğrenim görürken, 1949 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun çocuk bölümünde Kadri Ögelman'ın "Artist Aranıyor" adlı oyunuyla ilk kez sahneye çıktı.
"Ben bu kızı tez vakitte Allah’ın emriyle alacağım”
Üç yıl sonra dram bölümüne geçen sanatçı, 1964 yılında gazeteci Ergun Köknar ile evlendi.
"Bir rolüm vardı, diyalekt yapmam gerekiyordu. Rol arkadaşım olan Ergun’a:
“Seninle aynı yöre insanını oynuyoruz. O bölgedeki ağzı ortak tutturmazsak komik oluruz. beni çalıştırır mısın?” dedim. Sonra oyun sahnelenmeye başladı. Bir gün tam oyunun ortasında repliğini yarıda kesti, şöyle bir etrafa baktı ve bağırdı.
“Eyy ahali, ey buradakiler. Hepiniz şahit olun ki ben bu kızı tez vakitte Allah’ın emriyle alacağım.”
Herkes dondu kaldı. Hele ben şoke oldum. Sonra da nasip oldu işte. O koskoca, iri kıyım adam o kadar hassas, sevgi dolu, muhteşem biriydi. Hala aklım, ruhum, sevgim onunla."
"Keşanlı Ali'den, Geceye Selam'dan, o benim bir parçam…"
1973'de oğulları Sait Ali Köknar dünyaya geldi. 1979 yalında Fakir Baykurt’un uyarlaması olan “Tırpan” daki rolüyle 1980 Avni Dilligil ve Ulvi Uraz ödüllerini, “Lüküs Hayat”taki rolüyle de 1986 Sanat Kurumu ve 1987 İsmail Dümbüllü ödüllerini kazandı.
"Sinema, edebiyat, tiyatro, kültür bir çeşni değildir, bir mecburiyettir. İnsana bu sıkışık dünyada özgürleşebilmesi için bir yol bir penceredir. Annemin bu sahnede oynadığı Tırpan’ı hatırlıyorum; ufaktım, 6-7 yaşlarındaydım. O tırpanı aniden sapladığı sahne kafamdan çıkmıyor. Şiddet içeriyor diye değil, ödül aldığı geceydi sanıyorum. O benim bir parçam... Keşanlı Ali’den, Geceye Selam’dan, başka oyuncuların oynadığı başka sahnelerden, o karakterlerden; benim bir parçam... Kafamın içinde fısıldıyorlar; ‘Öyle yapma benim gibi olursun, bak dene ben yapamadım, sen yaparsın, dene...’ Kafamın içinde fısldıyorlar." (oğlu Sait Ali Köknar)
"Tek düdük çaldı gül. 2 düdük çalınca alkışla"
1984 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmeye başlanan, Ekrem Reşit Rey’in 1933 yılında kaleme aldığı, Cemal Reşit Rey’in bestelerini yaptığı ve Haldun Dormen’in sahneye Koyduğu “Lüküs Hayat” operetindeki rolünü Zihni Göktay ile birlikte 14 yıl süreyle aralıksız oynadı.
"Bir gün turnedeydik Karadeniz’de. Oyunun arasında duyuyoruz biri mütemadiyen düdük çalıp duruyordu. Sonradan öğrendik ki ilçenin kaymakamıymış. Dedi ki: “Bizim buraya ilk defa tiyatro geldi. Halk nerede alkışlanıp nerede gülüp, susacağını bilmez. Ben onları daha önceden çalıştırdım. Tek düdük çaldı gül. 2 düdük çalınca alkışla. 3 düdük çalarsam sus, sessizce izle."
"Yaşlanabiliriz ama ihtiyarlamayız"
54 yıl Şehir Tiyatroları'nda görev yapan sanatçı, 24 Ekim 1998 tarihinde Şehir Tiyatroları'ndan emekli oldu.
"Bizi işimiz ayakta tutuyor. Oyunculuk denilen bu iş beni ayakta tutuyor işte. Biz onun için hiç bir zaman ihtiyarlamayız.. Yaşlanabiliriz ama ihtiyarlamayız!"
Sanat yaşamı boyunca 250'den fazla oyunda rol alan Suna Pekuysal, 100'e yakın sinema filminde de rol aldı.
"Seversen ve ciddiye alırsan kalıcı kılıyorsun. Hani buz üstüne yazı yazmak derler ya, işte tiyatro öyle. Mesela sinema öyle değil, kalıcı. Ama tiyatro öyle değil; bitti. 90 oyun-100 oyun; bitti."
22 Temmuz 2008 günü hayatını kaybeden usta tiyatrocu, 24 Temmuz'da dostları ve sevenleri tarafından Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nde düzenlenen bir törenle uğurlandı.
"Bu mesleğin en iyi taraflarından bir tanesi de, hayat hep akıyor."(CU/EZÖ)
* Bu haberi Ceyda Ulukaya derledi.