Ankara Kadın Platformu'ndan Avukat Evren Paydak, platformun 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde Başbakanlığa sunduğu dilekçeye gelen yanıtı, "devletin ve hükümetin kadına yönelik şiddetle mücadeleye bakış açısını sergilemesi açısından ibret verici ancak hiç şaşırtıcı değil" sözleriyle değerlendirdi.
Platform dilekçesinde, erkeklerin her gün ortalama üç kadını öldürdüğüne, kadın cinayetlerinin son yedi yılda yüzde 1400 arttığına, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için sistemli bir devlet politikası uygulanması gerektiğine dikkat çekmişti.
Ankara Kadın Platformu'nun dilekçesine yanıt, bir ay sonra geldi. Ancak Türkiye'deki yasal düzenlemelerin, eğitim protokollerinin, atölye çalışmalarının ve hazırlanan raporların listelenmesinden ibaretti.
Yanıt yazısında devlet kurumlarının kadına yönelik şiddete sıfır tolerans gösterdiği, bu konuda uzun süredir çalışmalar yürütüldüğü öne sürülüyor ancak platformun sıraladığı eksiklere, sorunlara ve kadınların taleplerinin gerçekleştirilmesi için neler yapılacağına dair bir bilgi yer almıyordu.
Bu yanıt, devlet olma ciddiyetiyle bağdaşmıyor
Ankara Kadın Platformu'ndan Avukat Evren Paydak, KSGM'nin yanıt yazısını bianet'e şöyle değerlendirdi:
"Kadın cinayetlerinin 2009 yılı itibarı ile yedi yılda yüzde 1400 oranında arttığı bizzat Adalet Bakanı tarafından telaffuz edilmişken, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın Ayşe Paşalı'nın katledilmesini halen münferit vaka, olarak değerlendirme aymazlığını biliyoruz. Bu zihniyetle mi kadına yönelik şiddetle mücadele edilecek?
Bu yanıt devlet olma ciddiyeti ile bağdaşmıyor. Ayşe Paşalı'nın kızı, Can Dündar'ın programında "Bizi daha ciddi mercilerin koruması gerekiyor" derken işte bu gerçeğe işaret ediyordu. KSGM'den, Başbakanlıktan, savcılıktan kısaca devletten daha ciddi merci" var mı?
Devlet kadını korumuyor. Adeta tecavüze, cinayete, şiddete suç ortağı oluyor.
Tehdit, darp suçları ile şikâyet edilen erkekler salıveriliyor. Salıverildikten sonra da Ayşe Paşalı, Necla Yıldız, Nahide Topuz örneklerinde olduğu gibi eşlerini, sevgililerini öldürüyor.
Mahkemeler 'haksız tahrik' indirimini öldürülen kadın, öldüren erkekse neredeyse istisnasız uyguluyor.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Başbakanlığa bağlı KSGM, 81 ilden oluşan bir ülkede yalnızca 65 sığınmaevi olduğu acı gerçeğini yazmaktan hicap duymuyor.
Her şeyden önce özelde Selma Aliye Kavaf'ın, genelde ise devletin ve tüm temsilcilerinin kadına yönelik şiddetin 'münferit' değil, sistematik olduğunu idrak etmesi gerekiyor.
Tüm Türkiye'de sığınmaevlerinin açılması ve Türk Ceza Kanununda kadına yönelik şiddetin özel ve nitelikli hal olarak düzenlenmesi gerekiyor. Haksız tahrik indiriminin kadın cinayetlerinde uygulanmaması yönünde özel bir düzenleme yapılması şart.
Yalnızca eğitim vererek, 'sertifikalı' hâkimler, doktorlar, imamlar ve polisler ile kadına yönelik şiddetle/kadın cinayetleri ile mücadele edilemeyeceği ortada." (BB)
* Ankara Kadın Platformu'nun Başbakanlığa gönderdiği dilekçeye ulaşmak için tıklayın.
* Başbakanlık KSGM'nin yanıtına ulaşmak için tıklayın.