“İnci Taneleri” dizisi ile yeniden gündeme gelen Ankara Pavyonları’nı bu kez pavyonda çalışan “Kara Mehtap” anlattı.
Mehtap, “Elimde bir meslek yok. Benim hayalimde narkotik ya da sokak polisi olmak vardı. Çok isterdim bunu yapayım. Ama yapabileceğim bir işim olsaydı, düzenim olsaydı tabii ki bu alemden çıkmak isterdim” diyor.
Kendinizi tanıtır mısınız?
Çok küçük yaşta babamı trafik kazasında kaybettim ben. O zaman bize sahip çıkan ne bir amcan ne bir dayı oldu. Biz 6 kardeşiz. En küçük kardeşim altı aylıktı. Kömürlüklerde yattık kalktık, yiyecek ekmeğimiz olmadı. Her evde bir kurban olur dediler ki olur, ben de kendimi kurban ettim. 14 yaşımdan beri bu ortamın içindeyim. Çocukluğumu, genç kızlığımı en güzel yıllarımı bu ortamda geçirdim ben.
Neden pavyonda işe başladınız?
1998 yılında kız kardeşim doğdu, 9 Eylül’ de on dört yaşıma girdim ve 16 Eylül’de babam vefat etti. Çaresizlik. Saçımızı sevip ‘’gel otur, şu yavan ekmeği de sen ye’’ demediler. Ama şöyle bir şey ben bu işi yaptığım için utanmıyorum. Ben hırsızlık yapmadım, kimsenin yuvasında gözüm olmadı. Ekmeğimi kazandım, evime ekmeğimi götürdüm.
Ben anneme hem koca hem anne-baba oldum. Ben altı kardeşime ablada oldum babada. Kardeşlerimi büyüttüm, üstüne kızımı da büyüttüm. Yeğenlerim oldu yeğenleri büyüttüm belli bir yaşa kadar. Anlayacağınız, Kara Mehtap büyürken on beş, yirmi kişiyi de beraberinde büyüttü diye bilirim.
Peki çıkmayı hiç düşündünüz mü?
Düşündüm. Sahip çıkanım, elimden tutup yol gösterenim olmadı ki benim. ‘’Sen çık gel, şu işi yapacaksın, sana işte şu kadar maaş vereceğiz ‘’diyen olmadı. On dört yaşında ortaokul birinci sınıfta okuldan alınmış bir çocuktum ben. Elimde bir meslek yok. Benim hayalimde narkotik ya da sokak polisi olmak vardı. Çok isterdim bunu yapayım. Ama yapabileceğim bir işim olsaydı, düzenim olsaydı tabii ki bu alemden çıkmak isterdim. Güvenebileceğim biri olmadığı için, sahip çıkan, yönlendiren biri olmadığı ayaklarımız bizi oraya götürdü.
Haftada kaç gün çalışıyorsunuz?
Önceden haftanın beş- altı günü çalışırdım ama artık eskisi gibi değil bedenim. Sağ bacağımda platin takılı, boynumda sorun var bu yüzden haftada üç-dört gün çalışıyorum. Pavyonda şimdi iyi para kazanılıyor. Cefasını ben çektim şimdi yeni nesil sefasını sürüyor. Benim zamanında çalıştığım yevmiyenin, sekiz dokuz katına çalışıyor şimdikiler.
Gün sizin için nasıl başlayıp, nasıl bitiyor?
Sizinkinin tersine gün akşam saatlerinde başlıyor. Sabahlara kadar orayı çekiyoruz, sabah eve gelip akşam saatlerine kadar ceset gibi uyuyoruz. Akşam saatlerinde kuaföre gidip hazırlanayım derken yeni mesai başlıyor işte. Ne gecemiz gece, ne gündüzümüz gündüz.
Bu benim çok merak ettiğim sorulardan biri, zorla çalıştırıldınız mı hiç ya da buna şahit oldunuz mu?
Ben kendimden mesulüm. Kendi yaşadıklarım üzerinden konuşuyorum sizinle. Zorla çalıştırılmadım hiç. Zorla çalıştırıldığını söyleyenler de varsa, madem zorla çalıştırılıyorlar neden bu alemden kazandıklarıyla kendilerini sıfırdan yaptırıyorlar?
Madem çok kötü bir yer, madem zorla çalıştırılıyorlar o zaman gitsinler, asgari ücretle çalışsınlar! Şimdi bu alemde ekmeğini kazanıp, bu alemi kötülememin bir anlamı yok ki. Bu mekanlar madem bu kadar kötü o zaman neden çalışıyorsunuz?
Senet imzalatıldığı için mekâna olan borcundan dolayı ayrılamayanlar oluyormuş…
Diyelim ki şu zamanın parası mekândan yüz bin lira borç para aldım (avans), bu benim borcum. Haliyle mekanın sahibinin bu parayı benden alması onun hakkıdır. Ben yıllarca 06 Pavyon ’da çalıştım şimdi başka bir yerde çalışıyorum. Ben oradan çıktım, benim oraya olan borcumu başka bir mekan karşıladı. Ben borcumu kabul etmiştim çünkü bu benim mekandan aldığım paraydı. O adam beni zorla çalıştırmadı, tehdit etmedi, başka bir yerde çalışamazsın diye kısıtlamadılar da. O senet imzalatma işleri yalan, öyle bir şey yok.
Masasına gittiğiniz insanlarla içki içmek zorunda mısınız?
Yok öyle bir zorunluluk. Adam şişe açtırıyor, içine elma suyu koydur bir damla viski damlattır kokusu olsun, sodayla iç.
Şarap içiyorum diye sulandırılmış vişne suyu, vokta-vişne içiyorum diye su-vişne suyu istiyor onu içiyorum. Bizim kadınlarımız alışmış ‘’kafam kaldırmıyor, çekemiyorum’’ diye içkiye veriyorlar kendilerini. Değil mekan sahibi, müşterinin bile zorladığı yok. Mekan sahipleri bazen diyor ‘’Müşteriden önce siz sarhoş oluyorsunuz.’’ Ben son bir yıldır zaman zaman kendi isteğimle alkol alıyorum. Kimsede şimdiye kadar ne içmedin demedi bana.
Diyelim ki müşteri sizi masasına çağırdı…
Şef geliyor beni çağırıyor ama ben o adamın çakal olduğunu fark ettiysem ya da kavgalıysam bunu söylüyorum ve gitmiyorum. Ya da masada beni bunaltıyorsa kalkıyorum. Zorlama vs yok öyle.
Müşteri profili nasıl?
Her kesimden insanı rahatlıkla bulabileceğiniz ender mekanlardandır. Aklınıza gelecek her meslek grubundan müşterisi vardır pavyonun.
Pavyona olan bu talebin nedeni ne?
Pavyona, Ankara’nın insanlarından, civar köylerinden talep hep vardı. Dediğim gibi bu bir kültür bozkır insanı için. Adam mekana geliyor loş ışık, bakımlı, elbiseli -pavyonda mini elbise giymek gibi bir zorunlulukta yok-, oynayan, dikkat çeken kadınlar varken, evde sürekli pijamalı, saçı topuz, bakımsız bir kadının var olması da talebin diğer bir nedeni.
Ama diziden sonra başı açık, kapalı her türlüsü geliyor mekana. Neden? Sadece fotoğraf çektirmeye. Bu garip bir talep!
"Burayı özendirmesinler daha fazla"
‘’İnci Taneleri’’ dizisini izlediniz mi? Ne düşünüyorsunuz diziyle ilgili?
Sadece bir bölümü izledim. Ankara oyun havası ne o dizide gördüğünüz gibi ne de bazı videoları görüyorum sosyal medya hesaplarında oradalar da izlediğiniz gibi bir şey değil. Ağır oynanır bir kere kaşık havası.
Pavyon, Ankara’nın bir kültürdür. Pavyonda çalışanlar olarak bu kültürü sürdüren biziz, emeği veren biziz ama bir dizi yapıldı, oyuncu ders alarak Ankara havasını oynadı bizden çok konuşuldu, bizden daha iyi kazanıyor. E bu haksızlık değil mi? Pavyon Ankara için yeni bir eğlence mekanı değil ki, Ankara haricindekiler için yeni.
Bakın, elbise satışa sunuldu, dans kursu açıldı, şimdi mekana turlar düzenleniyor bunlar yanlış. Genç kızları özendiriyorlar. Erkek arkadaşıyla gelenler var. İki meyve suyu iki meze söyleseler bile en az verdiği hesap iki bin lira. Para onların parası, cep onların cebi ama yazık değil mi?
Benim de kızım var istemem bu aleme girmesini. Bu alemde çalışmasını özendirmesinler daha fazla. Her türlü insanla karşılaşırsınız pavyonda. O gençlere özellikle genç kızlara özendirmesinler daha fazla. Benim de kızım var, değil çalışmasını bu aleme girmesini istemem.
Bir TV dizisi için kaç kez ceza verildi yakın zamanlarda. Bu diziye neden verilmedi? Neden bizi deşifre ediyorlar, buna izin veriyorlar? Bizi neden eziyorlar?
Karşılaştığınız garip teklifler, anormal durumlar oldu mu?
Bizim oraya gelenlerin çoğunun niyeti belatı. Sana harcar, sana yedirir ama bunun karşılığında onun istediğini verirsen. Vermezsen başkasına gider. Ben o zaman 19-20 yaşındayım, altmış yaşında bir amca bana,’’ erkek çocuğu doğur sana ev alayım, para vereyim’’ demişti. Sipariş mi veriyoruz diye terslemiştim adamı. Bacağımdaki platin nedeni, kendisiyle beraber olmak istemediğim bir adamın marifeti (!).
Onunla olmuyorum madem sahnede de oynamayayım diye yaptı bunu. Üç kurşun çıkartıldı bacağımdan! Müşterinin arabasına binmediğim için bana şiddet uyguladı, yüzümdeki kemikleri kırdı. Düğüne gittim, adam bana sarkıntılık yaptı karşılığını bulamayınca, yola çıktığımda trafik kazası yapmama neden oldu boynum kırıldı.
Pavyonda çalıştığınız için pişman oldunuz mu hiç?
Hiç pişman olmadım. Hazır paraya koşmadım, kötü bir alışkanlık edinmedim (madde kullanımı gibi), kimseyi de zehirlemeye çalışmadım, kimsenin çoluğunun çocuğunun hakkına, günahına girmedim. Hırsızlık yapmadım, katil olmadım. Gittim oynadım, alnımın terini aldım ben.
Dışarıdan ne kadar kötü görünürse görünsün umurumda değil, biz birçoklarına göre “anormal olanlar’’ onlara göre daha normaliz aslında, daha temiziz.
(GÇ/EMK)