Yaklaşık yirmi beş yıldır kadın hareketi içinde yer alan Necla Akgökçe, deneyimli bir gazeteci.
Muhalif gazete ve dergilerde, kadın emeği üzerine yazılar yazmayı sürdüren Akgökçe’nin bu yıl yayın hayatına başlayan Tez-Koop-İş Kadın Dergisi’nin editörlüğünü üstlendiğini sevinçle öğrendik.
Derginin ilk sayısı 8 Mart’da elimize taze taze ulaşmışken Akgökçe’yle dergicilik deneyimi, bu dergiyle ilgili beklentileri, kadın emeği üzerine söyleştik…
Uzun yıllar Petrol-İş Kadın Dergisi’nde emek verdikten sonra bu dergi fikri nasıl oluştu?
Fikir benden çıkmadı. Sendika genel başkanı Haydar Özdemiroğlu’nun epey uzun zamandır böyle bir arzusu varmış. Petrol- İş Kadın Dergisi yayın hayatına başladığında sendikanın eğitim sekreteriymiş ve çevresindekilere “Aslında bizim böyle bir dergi çıkarmamız lazım” demiş. Genel Başkan olunca da fikri eyleme dönüştürme imkânı doğmuş. Öneri yönetim kurulunda tartışılmış ve dergiyi çıkarma kararı almışlar. Petrol-İş Ankara eski Şube Başkanı Mustafa Özgen Tez- Koop- İş’te örgütlenme departmanına giriyor o sıralar. Onun önerisi üzerine beni çağırdılar, gittim. Başladık.
Petrol-İş Kadın Dergisinin her sayısında kadın işçilerle yaptığınız söyleşiler bizi çok bilgilendiriyor ve onlarla temasımızı sağlıyordu. Örneğin Novamed grevini ilk bu dergi aracılığıyla duymuştuk. Bu gelenek devam edecek mi?
Evet, edecek. Yalnız Tez- Koop- İş’te söyleşileri tek başıma yapmıyorum artık. Sendika genel merkezinde çalışan uzman kadın arkadaşlar da bu muhabirlik görevini yerine getirecekler. Zaten ilk sayıdan anlamışsınızdır. Tek bir kalem yok Tez- Koop- İş Dergisi’nde.
Söyleşilerde yine kadınların salt ücretli emek alanındaki deneyimlerini değil, ev içinde harcadıkları emeği de görünür kılan bir yöntem izlemeye devam edeceğiz. Çünkü evde kadınların harcadığı ücretsiz emeğin onların ücretli emeğinin değerini nasıl etkilediğini biliyoruz. Mesela sektörde taşeron olarak çalışıp daha düşük ücretlerle yetinmek zorunda kalan kadına “eşiniz ev işlerine katılıyor mu?” diye sorduğumuzda, onun verdiği “yardımcıdır, sofrayı kurar salata yapar, çocukların ödevlerini yapar” biçimindeki cevaplar, toplumsal cinsiyet temelli işbölümünün işleyiş ve yeniden üretim mekanizmaları hakkında bize bilgi verir. Kadın emeği ve onun değerlendirilmesi açısından bu cevaplar hayati öneme sahip. Ayrıca kadınların aldıkları ücret, meslek hastalıkları, kaza riskleri sendikanın kadın politikasını belirlerken, sadece o işyerinden hareketle bir sonuca varamayacağımızın delillerini de sunar bizlere.
Ev içlerine bakmadan kadın emeği hakkında düzgün bir sendikal politika oluşturamazsınız. Batı sendikaları bu sorunu yıllardır konuşuyor. Bunun liberal bir yorumu “ev işleri ile çalışma yaşamının” uyumlulaştırılması şeklinde karşımıza çıkıyor, biliyorsun.
Kadınların emek hareketi açısından da küresel ölçekte haberleri alabilmemiz, dünyada ne olup bittiğini aktarmanız ayrıca çok önemli. Dergi, kaç kişilik bir ekiple çıkıyor?
Dünya sendikalarından kadın haberleri hep olacak. Biraz daha geliştirmeyi düşünüyoruz önümüzdeki sayılarda. İlk sayıda künyede “katkıda bulunanlar” diye bir bölüm var. Üç sabit köşe dışında katkıda bulunanlar listesinde sıralı sekiz isim bulunuyor. Bu arkadaşlarımıza bir bakıma derginin “yayın kurulu” diyebiliriz. İçimizde gazeteciler de var araştırmacılar da, sendikanın hukukçu kadınları da… Ama hayatında hiç söyleşi yapmamış arkadaşlarımız da vardı mesela. İlk yaptıkları söyleşilerde o kadar iyi işler çıkardılar ki, anlatamam. Gençler, heyecanlılar, merak duyguları gelişkin ama her şeyin ötesinde kitap okuyorlar. Bu sendika dünyasında pek rastlanan bir özellik değildir; kendini yetiştirmek, yenilemek için okumak… Düzelti işini de onlar yürüttü, şimdi dergi dağıtımını da onlar yapıyorlar. Üstelik sendikanın örgütlenme, basın- yayın, hukuk, dış ilişkiler gibi çeşitli uzmanlık alanlarında çalışıyorlar. Yani başka işleri de var. Şimdi mesela gençlik dergisi için çalışıyorlar. Dışarıdan kadın arkadaşlarımızdan destek de geldi. Bir ivme, bir heyecan yakaladık. Umarım devam eder.
Dergide önemli bulduğum noktalardan biri de AVM ile üniversite çalışanının aynı dergide buluşmaları…
Tez- Koop- İş Sendikası hizmet alanında örgütlü bir sendika. Biliyorsunuz Türkiye’de kadın istihdamının büyük bir bölümü hizmet işkolunda. O nedenle AVM emekçilerinden, üniversitelerde çalışan öğretim üyelerine (üniversite emekçilerine) kadar çok değişik alanlarda çalışan kadınların deneyimlerini, ezilme ve karşı çıkış pratiklerini bu dergide görmeniz mümkün. Çeşitli kadın emek türlerinin bu karşılaşması, bizi bölmek isteyen sermaye ve erkek egemenliğine karşı gerçekten de ortak bir kadın emek politikası zemini oluşturabilir.
Kampüs emekçileri diye adlandırdığımız üniversite öğretim üyesi kadın da “bakımlı, güleryüzlü ” olmak zorunda, AVM emekçisi kadın da. Hem bedene hem de akla ait olan bu duygulanımların, Hardt ve Negri tarafından tanımlanış biçimi duygulanımsal emek. Ama elbette erkekler bunu tanımlamadan önce de kadın emeği söz konusu olduğunda bu asırlardır böyle, biz yaşıyorduk her gün. Hele hele eviçi emek alanında. Kadınlar içleri kan ağlasa da yemeklerde, misafirliklerde, düğünde, nişanda -aileyi temsil görevleri onlara ait olduğu için- yüzlerinde güller açarak ziyafet sofraları da hazırladılar, bayram sofraları da, gelin ve damada altın da taktılar. “Kan kus, kızılcık şerbeti içtim de”. Bu laf genel olarak evde olup bitenleri dışarıya yansıtmama bağlamında kullanılır. Mahremiyetin ötesinde bu atasözü-ata olduğu kesin- bir kapatma, gizleme, bir patriyarkal denetim biçimine denk gelir.
AVM çalışanları ile yaptığım söyleşilerde arkadaşların büyük bir bölümünün “Evde çok üzülmüş olabilirim. Ama oradaki üzüntü orada kalır. İşyerine hiçbirini yansıtmam” dediğine şahit oldum. Duyguların bastırılmasının işçiye yüklediği yük ve bundan kaynaklanan hastalıklar en dolaysız çıkarım. Fakat bu bir yandan da bize, hizmet sektöründe kamusal alanla özel alanın ne kadar iç içe olduğunu, bir yere dair politika üretirken diğer yerin ihmal edilmemesi gerektiğini gösteriyor. Patronlar patriyarkal denetim biçimlerini sömürüyü artırmak için rahat bir şekilde işyeri denetim biçimlerine eklemleyebiliyorlar.
Fakat sendikaların işin ayırdında olduğunu söyleyemeyiz. Tez- Koop- İş Kadın Dergisi olarak gözden kaçırılan, ihmal edilen her alana dair politika üreterek bunu sendikal gündeme dâhil etmek gibi bir hedefimiz de var. “Boşa gitmiş tüm inceliklerin” hesabını sormaya talibiz yani.
Kadın tarihi, görsel sanatlar, edebiyat, kadın emeği… Sendikanın dışından kadınların da derginin mutfağında olması önemli gözüküyor. Tabii bir de bu dergide yeni olan erkeklerin yazması ve bakım emeği, ev emeği ile ilgili yazması…
Haber toplantısında konuşurken çıktı, yemeği bir erkek yapsın kararı. “Erkek hazırlasın yemek köşesini. Biz de bakın yemek köşemizi okuyun, eşlerinize, annenize, sevgililerinize, kız arkadaşlarınıza, böyle güzel yemekler yapın diyelim” dedik. Yemek köşesini hazırlamak isteyen bir erkek de olunca… İhale ona kaldı. Eleştirel erkeklik çalışmalarından hareketle ve bir sendikada toplumsal cinsiyet çalışmalarının parçası olarak çıkan dergi olduğumuzu da göz önünde bulundurarak, erkeklere de iki sayfa ayırdık. Bu iki sayfa erkeklik rollerini eleştiren, onunla derdi olan erkeklere ayrıldı. Yoksa kadın ezilmesini bize anlatmaya çalışan yani tereciye tere satanlara değil. Fazlası olmaz herhalde. Bu sayfalar da devam edecek.
“Erkek mesleği” olarak görülen örneğin kasaplık gibi mesleklerde kadın olmak anlatılıyor… Bu arada yazdığınız kavramlar bölümü çok zenginleştirici olmuş.
Evet, o yeni bir fikir. Erkeklerin ağırlıklı olduğu meslekleri yapan kadınlar üzerine bir iki sayfa yapalım mı ilginç olur, demiştim. Yazı kurulunda bulunan aynı zamanda sendikanın örgütçüsü de olan kadın arkadaş “Bizim sektörde kasap kadınlar var, hocam” dedi. İlk sayı için güzel bir haber oldu.
Kadın kurtuluş hareketinin ve sendikalarda uzun süredir varlığını sürdüren kadın emeği ve hakları çalışmalarının belli bir birikimi var. Burası bir bilgi alanı aynı zamanda.
Fakat bu alanın kavramlarını pek bildiğimiz söylenemez. Türkiye’de özellikle sendikalarda yerli yerinde kullanılmıyor. Pek çok durumu onlar vasıtasıyla açıklamaya çalıştığımız kavramların doğru kullanılması, zaman içinde geçirdiği değişiklikler, sendikal harekette kullanılma biçimleri çok önemli. Böyle bir köşeye ihtiyaç olabileceğini düşündük. Epey de rağbet gördüğünü söyleyebilirim.
HAYAD (Hasta ve Hasta Yakınları Derneği) başkanıyla yaptığınız söyleşi sonucunda çıkan portre farklı bir üslup denemesi olmuş…
Dikkatinizi çekmiş. Her söyleşi esasında kadınlar arası bir karşılaşmadır. Siz karşınızdakinin hikayesini alırken, o da sizin hakkınızda bir şeyler öğrenir. Bazen hikâyeler öyle benziyor ki. Söyleşide Leyla Hanım kendi hikayesini anlatırken ben de kendimi hikayenin içinde buluverdim. Eşini hekim hatası sonucu kaybeden bir kadın, başkalarının da canı yanmasın diye kendisiyle benzer deneyimi yaşayan insanlarla bir dernek kurup, hak aramaya başlıyor. Benim de geçmişimde bir hekim hatası var…
Esasında kadın araştırmalarında bilirsiniz, anlatıcı ile anlatan arasında kendiliğinden ortaya çıkan hiyerarşik ilişkiye bile iyi gözle bakılmaz. Söyleşilerde de öyle bunu kıran, örseleyen mekanizmalara ihtiyaç var. Kendinizi de olaya katmak, hiyerarşileri zedelediği gibi belki ağırlığı hafifletir, diye düşünüyorum. Fakat bazen hangi hikaye nerede başlıyor, kiminki nerede bitiyor sorunu oluşturabilir. Dergiyi ilk okuyan arkadaşlar bu gidiş- gelişler konusunda biraz zorlanmışlar sanıyorum.
Kadın işçiler açısından ne anlam taşıyor kadın dergisi?
Derginin çıkış etkinliğinde çok sevindiklerini gördüm… Sendikada kadın üye oranı yüzde 38’i geçiyor. Hemen hemen herkesin içinde okuyacağı bir yazı olan güleryüzlü, keyifli bir dergi yapmaya çalıştık. Hedefimiz sendika üyesi tüm kadınların bulundukları yerlerdeki deneyimlerini bizlere aktarması, hikaye yazanın hikaye, haber geçmek isteyenin de muhabir olarak bu dergi içinde kendini konumlandırmasıdır. Bu açıdan epey şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Kadın sayısı fazla olunca yazmak isteyen kadınların sayısı da doğal olarak fazla oluyor.
Sendikanın bazı şubelerinde de kadın çalışmaları yapılıyor, birkaç şubede kadın komisyonu da kurulmuş. Derginin sendikada ciddi bir rüzgâr estireceğini düşünüyorum. Bir de kadın dergiciliği alanında da bir boşluk var. Bir yönüyle o alana da bir şeyler aktarabileceğimizi düşünüyorum. Bekleyip göreceğiz…
Özellikle mizah bölümünü çok sevdim. Dergi için başka yeni sayfalar düşünüyor musunuz?
Bu konuda şanslıyız. Müberra gerçekten de kadın mizahı yapmada çok usta…
Sendika dergisiyiz, sınırlarımız da var elbette. İsteğe göre yeni sayfalar eklenebilir. Mesela “mandala” diye bir şeyden haberim yoktu benim. Ama genç kadın kuşağından bunu bilen ve çok hoşlanan kadınlar varmış. Merve, en gencimiz, ben böyle bir şey yapmak istiyorum dedi, yaptı. İyi de oldu. Bu anlamda, her fikre açığız.
Derginin bir kadın dergisi olarak feminizm açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Feministlerin dergiyi takip etme, üzerine tartışma, daha da ötesinde destek vermeleri anlamında ne söylemek istersiniz?
Teşekkür ediyorum. Tabii feminizmin tüm konularını kapsayan bir dergi olamayız biz. Çünkü bir sendika dergisiyiz. Ama feminist hareketin kamusal emek alanındaki eksikliklerine hizmet sektörü bağlamında katkıda bulunabiliriz, diye düşünüyorum. Mesela geçtiğimiz dönemde siyasal iktidarın kadın emeğini esnekleştirerek, güvencesizleştirme girişimleri bağlamında pek çok yasa; bunların yönetmelikleri, bazı hallerde de belli yönergeler çıktı. Siyasi iktidarın kadın istihdamı politikasını izliyoruz.
Gündem sayfalarımızda şu anda meclis komisyonunda bulunan yeni torba yasa ile getirilmeye çalışılan ve kreş yardımını (hakkını) bu hakkın öznesi olan kadından koparıp, patronun seçeceği kreşle, kreş patronu arasındaki ilişkiye dönüştürecek olan bir uygulamaya değiniyoruz. Kadınların, kadın emek hareketinin kadınların kazanılmış en eski haklarından biri olan kreş yardımının ortadan kaldırılmasına yönelik bu yasayı iyi okumalarında yarar var. Konuyu tartışmaya açıyoruz…
Necla Akgökçe hakkında |
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Maliye Bölümü’nden mezun olduktan sonra bir süre Almanya’da yaşadı. Gazeteciliğe başlaması, 1990’da Sabah Gazetesi’nde yer alan “Bir kadın gazetesi için Almanca çeviri yapacak çevirmenler aranıyor” iş ilanı ile gerçekleşti. Burada Melodi ekinde çalışmaya başladı. Daha sonra pek çok gazete ve dergide çalıştı. İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi açıldığında ilk öğrencilerden biri oldu. Aynı bölümde “Kadın Bakış Açısıyla Mutfağın Tarih içinde Evrimi” başlıklı yüksek lisans tezini tamamladı. Serpil Çakır’la birlikte Farklı Feminizmler Açısından Kadın Araştırmalarında Yöntem adını taşıyan bir derleme kitabını yayımladıktan sonra Aynur İlyasoğlu ile birlikte Yerli Bir Feminizm’e Doğru derlemesini hayata geçirdi. Bir süre Pazartesi Dergisi’nde de yer aldı. 2003 yılında Türkiye’de sendikacılık tarihinde, bir sendikanın kadınlar için çıkardığı tek kadın dergisi olan Petrol-İş Sendikası Kadın Dergisi’ni çıkarmaya başladı; sendikada yönetimin değişmesi ile birlikte 2016’da buradaki görevinden ayrıldı. |
(FS/AS)