2 Temmuz 2010 tarihli Agos'ta, hükümetin Türkiye Ermeni Patrikliği'ndeki seçime müdahalesi üzerine yazılan editör yazısını yayımlıyoruz.
Eğer gerçekten çözüm istemiyorsanız, eğer niyetiniz çözümsüzlüğün sürmesiyse, eğer çözümsüzlüğün size yarar sağladığına inanıyorsanız, atacağınız adımlar da, haliyle, sorunun derinleşmesine hizmet edecektir. Patrik II. Mesrob'un hastalığı ortaya çıktığından beri, Patriklik Ruhani Kurulu'nun izlediği yolu başka bir şekilde değerlendirmek mümkün mü?
Bu sürede neler yaşandı, kısaca hatırlayalım.
Önce, patriğin ilerleyen hastalığı kamuoyundan uzun süre gizlendi.
Ardından, sağlık durumunu açık bir şekilde ortaya koyan tıbbi raporlara rağmen, altı ay süreyle hiçbir şey yapılmadı. Sonra da, sanki yeni bir karar açıklanıyormuş gibi, Ermeni Kilisesi'nde patriklerin ömür boyu kaydıyla seçildiği hatırlatması geldi. Bu karar, toplumda, makamın uzun süre boş kalabileceği kaygısı uyandırıp tepki yaratınca, birkaç ay sonra, "gerekli görüldüğü takdirde" patrik seçimi yapılabileceği ilan edildi. Bir süre daha geçti ve nihayet, patrik seçimi yapılmasının uygun görüldüğü açıklandı; resmi başvurunun yapılması içinse yine birkaç ay daha geçmesi gerekti.
Bugün hepimiz, bütün bu gecikme ve oyalanmaların iyi niyetli hatalar olarak görülemeyeceğini biliyoruz. Oysa, Ermeni toplumunun ruhani önderi olmanın yolu belli. Episkopos mertebesine ulaşmış Türkiye doğumlu din adamları, eğer patrik seçiminde adaylıklarını koyar ve insanları en doğru adayın kendileri olduğuna ikna edebilirlerse, patrik seçilme onuruna kavuşabilirler. Zaten hangi din adamı, halkının teveccühü olmadan o makama oturmak ister ki?
İstanbul Ermeni Patrikliği Ruhani Kurulu, aralık ayında resmi bir açıklamayla, patrik seçimi sürecinin startını vermişti. Ancak, sonraki dönemde, "Patrik-eşpatrik" ayrışması başta olmak üzere, doğru bir hat izlenemedi. Son adım, hükümetin seçime izin vermeyen kararına hiçbir itirazda bulunmadan, mutlak bir itaatle, apar topar 'patrik genel vekili' seçmek oldu.
Bu durumda, bizler de soruyoruz: Madem patrik genel vekili seçilecekti, neden seçim kararı alındı? Madem seçim kararı alındı, neden bunun arkasında durulmadı?
Bütün bu oldubitti karşısında sizler de kendinizi aldatılmış hissetmiyor musunuz? Acaba, halkının iradesini hiçe sayan bir patrikhane, nasıl bir patrikhanedir? (A/TK)