TURÇEK'in 1999 yılından beri DNDH etkinlikleri "Türkiye Manevi Sponsorluğu"nu gönüllü olarak üstlendiği bildirildi. Bu yıl ana tema "Nüfus Artışı ve Kentlerin Geleceği" olarak açıklanmıştı. 86 Sivil Toplum Kuruluşunun katılımı ile gerçekleşen kampanyanın amacı; bilimsel verilere ve mevcut istatistiklere dayanarak dünya çapında ve ülkemizde kaydedilmekte olan nüfus artışının ve kentlere göçün getirdiği çevresel, sosyo-ekonomik ve politik gerçeklere kamuoyunun ve yöneticilerin dikkatlerinin çekilmesi olarak belirlenmişti.
13 yılda bir, 1 milyar artan nüfus
Nüfus artışı, tüm dünyanın, özellikle ülkemiz dahil tüm gelişmekte olan ülkelerin en sessiz ancak en ciddi sorunu durumunda. Dünya nüfusu 2001 yılı itibarıyla 6.1 milyara ulaştı. Uzmanlar önümüzdeki her 13 yılda bir dünya nüfusunun yaklaşık bir milyar daha artacağını öngörüyor. Başta en yoksul olanlar olmak üzere, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde nüfus artış hızları rekor düzeylere ulaşıyor.
Eldeki verilere göre, dünyada her 20 dakikada 3500 bebek doğarken, bir veya birden fazla bitki ya da hayvan türü yok oluyor.
Günümüzde yeryüzünde yaşayan insanların yaklaşık 1.5 milyarı yani dörtte biri "mutlak yoksulluk düzeyinde" yaşıyor. Nüfusun yoğun olduğu ülkelerde, hiç okula gidemeyen 130 milyon çocuğun büyük çoğunluğunu da kız çocukları oluşturuyor.
Avrupa nüfusu: 1 yılda 2 milyon azaldı
Yaşlı kıtadaki 43 üye ve 3 üye olmayan ülkenin demografik yapısıyla ilgili olarak Avrupa Konseyi'nin hazırladığı yıllık rapora göre, Avrupa'nın nüfusu son bir yıl içinde 2 milyon azalmış bulunuyor.
Rapora göre, 2001 yılı başında 46 ülkedeki toplam nüfus 785 milyon. Rapora göre Türkiye, diğer yıllarda olduğu gibi, Avrupa'da en fazla nüfus artışının gözlendiği ülkelerin başında yer alıyor.
Nüfus arttıkça ormanlar azalıyor
Küreselleşen dünyada, nüfusun aşırı artışı, yarattığı çevresel ve sosyo-ekonomik sonuçlar nedeniyle yalnız bu nüfusun yaşadığı geri kalmış yada az gelişmiş ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de yaşamı ve kalitesini olumsuz etkiliyor.
Nüfus artışı ve kentleşmenin en büyük maliyeti doğal kaynakların büyük oranda israfı, biyolojik çeşitliliğin azalması, hava, toprak, su kirliliği, ormansızlaşma, iklim değişikliği olarak yaşanıyor.
Bunun en somut göstergeleri arasında orman tahribatı geliyor. Dünyanın ve dünyalının ortak hazinesi olan ormanların, insanlık tarihinin hiçbir evresinde bu kadar yüksek oranda tahrip edilmediği ileri sürülüyor. Nüfus arttıkça ormanlar daha çok azalıyor. En hızlı azalma da dünya nüfusunun en hızla arttığı Asya kıtasında yaşanıyor. Halen dünyada mevcut olan biyolojik çeşitliliğin yüzde 50'sini barındıran "yağmur ormanları" olarak bilinen tropikal ormanlar gelecek 50 yıl içinde büyük ölçüde tahribata uğrama tehlikesi ile karşı karşıya.
Artan nüfusun yaşadığı bir diğer sorun da yeterli içme suyu bulunmamasıdır. Dünyada 1.5 milyar insanın yeterince sağlıklı içme suyu kaynağından yoksun olduğu biliniyor.
Nüfusun dörtte üçü kentlerde
Dünyada yaşanan nüfus patlaması sonucunda "çarpık kentleşme" olgusu ortaya çıkıyor. Çünkü artan nüfus zorunlu gereksinimlerini karşılayabilmek üzere kentlere yöneliyor.
Günümüzde kentler ve kentsel yerleşim alanları yeryüzünün sadece yüzde 2'sini kapladığı halde, dünya nüfusunun yüzde 50'sini barındırıyor ve dünya kaynaklarının yüzde 75'ini tüketiyor.
Önümüzdeki 20 yılda da en hızlı büyümenin, 250 bin ile 1 milyon nüfuslu kentlerde ortaya çıkacağı, dünya nüfusunun dörtte üçünün kentlerde yaşamakta olacağı öngörülüyor.
Kentlerin hızlı büyümesi insanlara bazı kolaylıklar getirmekle birlikte, aşırı nüfus artışı nedeniyle enerji temini, alt yapı, sağlık, eğitim, sosyal hizmetlerin aksaklığı, yoksulluk, işsizlik, suç oranlarının ve çevre kirliliğinin artışı olarak ortaya çıkmasına yol açıyor.Yeryüzündeki kentli nüfusun yakın gelecekte çok daha artacağı öngörülüyor.
OECD'de nüfus artış hızı an yüksek ülke
Türkiye halen OECD ülkeleri arasında nüfus artış hızı en yüksek ülke durumunda. Ülkenin en büyük kenti İstanbul'un nüfusu 10.7 milyonu aşmış durumda ve Avrupa'nın en hızla kalabalıklaşan kenti olarak biliniyor.
Ekim 2001 uluslararası nüfus verilerine göre en kalabalık kentler sıralamasında İstanbul dünyanın 20, Avrupa'nın ise 2. en büyük kenti olarak yer alıyor. Son nüfus sayımının yeni açıklanan sonuçlarına göre İstanbul için verilen nüfusu birçok çevre, güvenilir bulmuyor ve nüfusun daha fazla olduğunu ileri sürüyor.
İstanbul'da 2 milyon kişinin açlık sınırında yaşadığı belirtiliyor. İş ve ekmek bulmak umuduyla göç edenlerin ilk tercihi olan İstanbul'un, yaşanmakta olan ekonomik bunalım nedeniyle artık "işsizliğin ve açlığın merkezi" olduğu ifade ediliyor. Belediyelere yardım talebiyle binlerce kişi başvurduğu İstanbul'un periferisinde çok sayıda "küçük kent" olduğu iddia ediliyor.
Neler yapılmalı?
Uzmanlar ülkelerin hem ulusal hem de çevre güvenlikleri yönünden, nüfus istikrarını sağlamak üzere gönüllü olarak yapılan, kültürel ve dini inançlara saygılı, güvenilir aile planlama yöntemlerinin eğitim yoluyla yaygınlaştırılmasının gerektiğini vurguluyorlar.
Uluslararası DNDH 2001 etkinlikleri için tema "Nüfus Artışı ve Kentlerin Geleceği" olarak kabul eden gönüllü kuruluşlar Türkiye'de nüfus artışı sorununu ele alırken bu yıl "Nüfus Artışı ve Kentleşme" temasını öne çıkardılar. Başta yetkililer olmak üzere tüm toplumun nüfus patlamasının ardında yatan çarpıcı gerçekleri görmesi, özellikle doğal kaynakların durumunu; enerji, su, işsizlik, sağlık, eğitim gibi sorunların çözümü için uğraşması gerektiğini vurguladılar. (MS/NU)