Mahkeme, "Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği üzere ağır, sert veya incitici nitelikte de olsa eleştiri hakkı kullanıldığında kişiye yaptırım uygulanamayacağı, çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir" görüşüne yer verdi.
Mahkeme Başkanı Ahmet Zeki Durmuş, 24 Ekim'de, "Paşalar sermaye düzeninin koruyucusu, sıradan neferleri, aktörleri ve figüranları" ifadeleri nedeniyle üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan gazeteci Yıldırım hakkında beraat kararı verildiğini açıklamıştı.
Başsavcılık beraat kararını temyiz etti
Bu arada, Genelkurmay Başkanlığı'nın suç duyurusu üzerine davayı açan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteci Yıldırım hakkındaki beraat kararını temyiz etti.
Yeni Ceza Yasası' nın 301. maddesi kapsamındaki bu ilk beraat ile ilgili Yargıtay'ın vereceği karar, öteki davalar için de emsal oluşturacak.
Kararın gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesiyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM), "İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir, bu toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini geliştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur" görüşüne yer veren Lingens-Avusturya Kararı; "10.maddedeki koruma küçük gruplar veya tek bir kişi tarafından dile getirilen bilgi ve kanaatleri de, bunlar çoğunluğa sarsıcı gelecek türden bile olsa bunları da kapsar" tespitine yer veren On Liberti-1859 Kararı'ndaki görüşlerinin daima gözetilmesi gerektiğini açıkladı.
"Keskin ve abartılı fikirler de koruma altındadır"
AİHM'nin sadece olumlu karşılanan ya da kimseye saldırgan gelmeyen yada insanların kayıtsız kalabildiği bilgi ve fikirleri değil saldırgan gelen, sarsıcı nitelik taşıyan yada rahatsız eden fikirlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) güvencesi altında olduğunu açıklayan mahkeme, bunun "demokratik toplumun vazgeçilmez özellikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri" olduğunu bildirdi.
Mahkeme, "...Keskin veya abartılı dille ifade edilen fikirler de koruma altındadır, görüşüne yer verilerek korumanın kapsamı eleştirinin bağlamına ve amacına bağlı tutulmuştur. Kamunun tartıştığı veya kamu yararına giren konularda politik tartışma esnasında kamu otoritelerine yöneltilmiş eleştiriler söz konusu olduğunda, saldırgan sözcükler kullanılması, sert eleştiriler yapılması beklenen şeyler olduğu ifade edilerek bunlara daha fazla hoşgörü gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır" diyerek buna Thorgeirson İzlanda 1992 Kararını örnek gösterdi.
Buna göre, Thorgeirson davasında, söz konusu edilen makalede polisler "üniformalı canavarlar" olarak nitelense, "polislerin ve bar fedailerinin zalim bir doğallıkla öğrendiği ve kullandığı kurt kapanı uygulaması sonucunda zihinsel yaşı yeni doğmuş bir bebeğinkine kadar geri giden kişiler" benzetmesi yapılsa ve polisler hakkında "kabadayılık etmek, sahtekarlık, kanun dışı tutumlar, boş inançlar, cüretkarlık ve beceriksizlik" gibi çok sert ifadeler kullanılsa da açıklamaların amacının polisin reformdan geçirilmesini teşvik etmek olduğu için kullanılan dil aşırı görülmedi. (EÖ/KÖ)