*Adil Bali'nin yazısı ilk olarak, Adalı dergisinde yayımlandı.
adalı dergisi Eylül 2022 tarihli 207. sayısı çıktı. Bu ay dergide, Adalar Müzesi'ndeki bisiklet sergisi üzerinden bisiklet üzerine yazılar yer alıyor. 6-7 Eylül 1955'te Adalar'da yaşananlar hatırlanıyor. Paşabahçe Vapuru'nun yeniden hayat bulmasını ise Adil Bali kaleme aldı.
Paşabahçe Vapuru suya batırılma veya hurdaya çıkarılma aşamasındayken 2017'de change.org'ta başlattığım ve 10 bine yakın İstanbullunun desteğini alan bir imza kampanyasının ses bulmasıyla yüzer hale geldi. Kampanyayı adım adım takip eden medya, kentliler ve yeni yönetim; tarihine, anılarına sahip çıktı.
Kampanyanın yanı sıra İBB ve Şehir Hatları'na gönderdiğim başvuru dilekçeleri en sonunda 2019'da göreve gelen yeni İBB yönetimi tarafından dikkate alındı. Vapurun kurtarılması için gösterdiğim gayretlere ve kentlilerin sesine kulak veren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş, İBB ve Şehir Hatları yetkililerinin gayretleri sayesinde vapur adeta bir 'kurtarma operasyonuyla' denize kavuşturuldu.
"Korunmaya değer kent dokusu" tesciline rağmen 10 yıl Beykoz Belediyesi iskelesi önünde kaderine terk edilmiş halde bekletilen Paşabahçe, hurdaya çıkarılmaktan son anda kurtarıldı. Haliç tersanesinde Şehir Hatları tarafından restore edildi. 70 yaşındaki Paşabahçe Vapuru, 1 Eylül'den itibaren Büyükada – Kabataş seferlerine başladı. Öğle saatlerinde ise vapurun kültürel etkinliklerde kullanılması planlanıyor.
Paşabahçe vapurunun beş yıl öncesinden bugüne gelişinin hikayesini yeniden bir hatırlayalım:
2017 yazının ortalarında Büyükada'dan arkadaşım Veysel Bingöl ile çocukluğumuza Paşabahçe Vapuru'na gittik. Paşabahçe vapurunun içler acısı halini gördük. Paşabahçe vapurunu Beykoz Belediyesi'nin tam karşısında demir kapılarla çevrili bir iskeleye bağlamışlar, 'izinsiz girilmez' levhaları koymuşlar. Çocukluğumuza, vapurumuza dönmenin heyecanı ile fotoğraf çekmeye başladım. Az sonra bir güvenlik görevlisi yanımıza geldi. Fotoğraf çekmenin yasak olduğu, izin alınması gerektiği uyarısında bulundu. "İskeleye bağlı açık bir vapurun fotoğrafını çekmek nasıl yasak olabilir ki?" dedim. Neyse, izin almamız gerektiğini söyleyince "Peki alalım" dedik. Beykoz Belediyesi'ne doğru yöneldik. Paşabahçe Vapuru o günlerde Beykoz Belediyesi'nin envanterinde. İki farklı daireden izin alıp bir güvenlik görevlisi eşliğinde çocukluğumuza Paşabahçe Vapuru'nun içine girebildik.
1952 yılında İtalya'nın liman kenti Taranto'da inşa edilen, iki buçuk günde kendi motor gücüyle İstanbul'a gelen ve İstanbul'da 18 deniz mili hızla Galata Köprüsü'nden, Kabataş'tan Adalar'a ve Yalova'ya seyir yapan Paşabahçe Vapuru sanki 150 yaşındaymış gibi yıpranmış haliyle gözümüzün önünde duruyordu. Heyecan içinde bindiğimiz vapurun güverte tahtaları içinden otlar fışkırıyordu. Birçok bölümü daha önceki nikâh ve sergi salonu olarak kullanımından dolayı kapalı, o güzelim açık bej rengi koltuklar, masalar, lambalar ve muhteşem bar artık yoktu. Girişte sadece belki de en son seferini yaptığı Köprü, Büyükada, Kınalıada, Burgazada, Yalova yazısı duruyordu. Hüzünle dolaşıyoruz açık olan alanları. Heybeliada'ya yanaştığında Büyükada'dan duyduğumuz güçlü motorlarının sesi artık yoktu. Ne güzel sesi vardı Sulzer marka makinelerinin.
Yazının tamamını okumak için buraya tıklayın.
(AB/AÖ)