"Bıyıklarım burada terledi, sakallarım burada ağardı"
Fabrikanın 25 yıllık işçisi Ali İvecen'in sözleri, ömürlerinin büyük bir kısmını Paşabahçe fabrikasında geçirmiş, fabrikayı yaşamlarının bir parçası olarak benimsemiş işçilerin durumunu açıklıyor.
İvecen, Başbakan Bülent Ecevit'e sesleniyor ve bizden sözlerini değiştirmeden yayımlamamızı istiyor:
"Benim bıyıklarım burada terledi, sakallarım burada ağardı. Eğer varsa Başbakan'a sesleniyorum... Madem 'benim yapacak çok işim var, bu işleri yapmadan görevi bırakmam' diyorsun, işte sana iş: Atatürk'ün kurduğu bu fabrikanın kapanmasını engelle..."
İşçileri mağdur etmeyeceğiz
Şişe Cam yetkilileri, Levent'teki İş Kuleleri'nde yaptıkları açıklamada, Paşabahçe fabrikasını "zarar ettiği" için kapatacaklarını ancak işçileri mağdur etmeyeceklerini belirtmişti.
Emekliliği gelen işçilerin "teşvikli emeklilik" ile haklarını alacakları, bir hafta içinde kendilerine başvuran işçilerin de tüm hakları saklı kalmak koşuluyla başka fabrikalara yerleştirileceği duyuruldu.
Aynı saatlerde Çimento, Cam, Toprak ve Seramik Sanayii İşçileri Sendikası (Kristal-İş) yetkilileri de fabrikada işçi temsilcileri ile görüşüyordu.
"Başka iş, işyeri istemiyoruz"
Fabrikada bekleyen işçilerden Yalçın Kızılkan, fabrikanın işçilerin emeğiyle yıllardır varlığını sürdürdüğünü hatırlatarak, işverenin "kendilerine rağmen" fabrikayı kapatmasından yakınıyordu.
İsmini açıklamak istemeyen bir işçi de, kapatma kararının Kristal-İş Sendikası ile görüşülmeden alındığını belirterek, bunu kabul etmeyeceklerini söylüyordu.
Her iki işçi de, gazetecilerin "Bir hafta içinde işverene başvurursanız, bir başka fabrikada iş bulabilirsiniz. Bu öneriyi değerlendirecek misiniz?" şeklindeki sorusunu tepkili karşıladı:
"Ömrümüzün çoğu bu fabrikada geçti. Fabrikamızı her zaman koruduk. Şimdi de hiçbirimiz Şişe-Cam'ın taleplerini dikkate almayacağız. Buradan cesedimiz çıkar ama biz çıkmayız."
İncirköy Parkı'nda "mevcutlu" gazetecilik
Fabrikada heyecanlı tartışmalar sürerken, fabrika çevresinde de artık "bildik" olan görüntüler sergileniyordu. Otobüsle ya da kurum araçlarıyla fabrika çevresine gelen haberciler, polis ablukasında "İncirköy Parkı"na götürülüyor, fabrika çevresine yaklaşmaları engelleniyordu. Gazeteciler, fabrikadan 500 metre uzaklıktaki İncirköy Parkı'ndan geçen işçilerle konuşmaya çalışırken, işçiler sendikadan bağımsız açıklama yapmaktan çekiniyordu.
Burası Afganistan değil ki...
Beykoz esnafı ise, soruları yanıtlamaya eskisi kadar hevesli değil. Çoğu, "bize sormanın ne önemi kaldı ki, kapattılar işte. Bundan sonra ne desek boş" diyor. Bakkal Hüseyin Demir ise fabrikanın kapatılmasının yanı sıra, işçi direnişi nedeniyle Beykoz'a yığılan polislerin tutumundan şikayetçi:
"Fabrika direnişte diye polis benim evimin yolunu kesiyor, gazetecimin haber almasına izin vermiyor. Burası Afganistan değil ki..." (BB)