Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dokuzuncu duruşmasına, hukuk devletinin sağlanması amacıyla avukat dayanışmasını öngören uluslararası avukatlar sözleşmesine dayanarak Fransa, Paris Barosu'ndan beş avukat da katılıyor.
Avukatlardan Ermeni Asıllı Fransız Avukatlar Birliği (AFAJA) Başkanı Alexandre Couyoumdjian, Paris'ten İstanbul'da davayı izleme sürecini şöyle özetledi:
"Hrant Dink zaten Türkiye sınırları dışında da kişiliğiyle biliniyor. Dünya değerlerine bağlı biriydi o. Zaten evrensel insan hakları bildirgesinin 60. yıldönümünde Paris Barosunun davetlisi olarak avukat Fethiye Çetin'le de Paris'te görüşmüştük. Başlangıçta Ogün Samast'ın yaşının 18'den küçük olması ve buna benzer kimi engeller yaşıyorduk. Ancak 6 Aralık 2008'de İstanbul Barosu adına Muammer Aydın'ın imzacısı olduğu ve Paris Barosuyla birlikte 98 baronun daha imzaladığı Uluslararası Avukatlar Sözleşmesi bu ziyareti yapmamızı mümkün kıldı."
İki yıl üç ayın adaletin sağlanmasında uzun bir süre olup olmadığı sorusunu cevaplarken Couyoumdjian, soruşturma unsurlarının bir soruşturma hakimince toplandığı Fransa'daki hukuk sitemine göre Türkiye'deki hukuk sisteminin farklı olduğunu söyledi.
"Prosedürler uzun sürebilir. Sonuca gidiliyorsa sorun yok. Ancak belli meselelerin etrafında dönülüyorsa iki yıl üç ay çok uzun bir süre."
İstanbul Barosu: Gözlemci olarak katılmanız yargısal sürece zarar verecektir
Paris Barosu Başkanı Christian Charrıere Bournazel tarafından İstanbul Barosu Başkanı Av. Muammer Aydın'a Dink ile ilgili olarak yapılacak oturuma gözlemci olarak katılma istemi ile ilgili 14 Nisan'da mektup göndermişti.
Bournazel mektubunda şu isimlerin davaya gözlemci olarak katılmalarını sitiyordu:
Paris Barosu Ceza Hukuku Komisyonu Sekreteri Vincent Niore, Konferans Sekreteri Matthieu Brocher, Ermeni Asıllı Fransız Avukatlar Birliği (AFAJA) Başkanı Alexandre Couyoumdjian ve birlik üyeleri Rose-Marie Frangulian Le Priol ve Alexandre Aslanian.
Baro Başkanı Aydın ise cevabında şu ifadelere yer vermişti:
"Öncelikle gazeteci Hrant Dink cinayetinin önemi konusundaki görüşünüze katıldığımızı ve bu davayı Baromuzun da önemsediğini ve takip ettiğini bilmenizi isterim. Ancak bu önem, menfur bir cinayete kurban giden Hrant Dink’in etnik kimliğinden değil, bir insan olmasından kaynaklanmaktadır.
"Hrant Dink bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve etnik kimliğe bağlı olmaksızın her yurttaş kadar değerli ve önemlidir. Dolayısıyla bu cinayet her cinayet gibi nefret uyandıran ve uyandırması gereken bir eylemdir.
"Bu kapsamda failler yakalanmış ve haklarında kamu davası açılmış olup bu dava halen yürümektedir. Her demokratik ülkede olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti'nde de yargı bağımsızlığı esas olup Anayasa'mızın 138. maddesinde de hüküm altına alındığı üzere hiçbir organ, makam, merci ve kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Bu çerçevede bu şekilde gözlemci gönderme talebiniz, bu esasları zedeleyebilecek ve içişlerine bir müdahale oluşturabilecek bir nitelik taşıyacağından dolayı yönetim kurulumuzca yerinde görülmemiştir.
"Kaldı ki, yazınızda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Hrant Dink’in etnik kimliğinin ön plana çıkarılması gene gözlemci olarak gelecek avukatların önemli bir ölümünün aynı etnik kökene ve bu etnik kökene dayalı bir derneğe mensup olması, ırk ayrımcılığı yasasına aykırı olduğu gibi, davayı izlemenin hukuki bir gözlem olmaktan ziyade, siyasi bir nitelik taşıdığı anlamına da gelebilecektir. Nihayet bu özellikteki bir katılma, hukuki alanda kalması gereken davayı siyasi bir zemine çekerek, yargısal sürece de zarar verebilecektir."(EÖ/EZÖ)