Yargının yargılarında yer alabileceği düşüncesiyle anımsatmakta yarar gördüğümüz Deklarasyona göre;
"AİHS'nin 10. maddesinde belirtildiği üzere her bireyin gelişmesi için temel olan ifade ve bilgi özgürlüğü, 1982 tarihli İfade ve Bilgi Özgürlüğü üzerine Deklarasyonda tekrar temel haklar hatırlatılmıştır. 15 ve 16 Haziran 2000 tarihinde Cracow'da Bildiride yer alan temel haklarla geleceğin medya politikası 6. Avrupa Bakanlar Konferansı'nda benimsenmiştir. Bireyin basına karşı pozisyonu ve cevap hakkına ilişkin (74) 26 sayılı karara istinaden seçim kampanyalarındaki medyanın kapsamı hakkındaki önlemlere ilişkin (99)15 numaralı tavsiyeye istinaden;
"Tavsiyenin No. R (97) 20. maddesi hatırlatılarak nefret konuşmaları ve özellikle politik özgürlüklere ilişkin tartışmalar ırkçı düşünce, nefret kışkırtıcılığı, yabancı düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı ve hoş görüsüzlük içermemelidir.
"Özel hayata ilişkin 1165 (1998) no'lu kararın bilincinde olarak; ifade ve bilgi özgürlüğünün üstün önemini teyiden özelliklede özgür ve bağımsız medyada halkı ilgilendiren konularda halkın bilgi edinme hakkını garanti etmek ve halkın kamusal ve siyasi konularda bilgi edinmesini sağlamak ve aynı zamanda siyasi yapıların ve kamu kurumlarının denetlenebilirliğini ve şeffaflığını sağlamak; ki bunlar demokratik bir toplumda hiç şüphesiz üye ülkelerin kamu görevlilerinin sorumluluklarına ilişkin yasal düzenlemelerde yer alıyor olacaktır.
"İfade özgürlüğünün uygulanması beraberinde görev ve sorumluluklar da getirir. Medya profesyonellerinin hatırlaması gerekir ki, hakkın kullanımı ile diğer temel hak ve özgürlüklere saygı konuları arasındaki denge Sözleşme tarafından korunmakta olup, hukuki kısıtlamalara gidilebilir.
"Şunun bilincinde olunmalıdır ki, siyasi yapılardan aday olmuş ve olan, seçilmiş olan veya emekli olan gerçek şahıslar yerel, bölgesel, ulusal veya uluslararası düzeyde siyasi bir işleve sahiptirler veya siyasi bir etkinlikleri olabilir (Politik Figürler/ Politikacılar). Aynı zamanda bu seviyelerde kamu yetkisine sahip olan gerçek kişiler (Kamu Görevlileri) medyada kendi haklarında muhtelif konularda bilgi verilmesi ile ihlal edilen hakları konusunda titizdirler.
"Bilincinde olunmalıdır ki, bazı yerel hukuk sistemleri; politik figürler/politikacılar ve kamu görevlilerine medyada kendi haklarında yayınlanan şayialara karşı yasal imtiyazlar sağlarlar ki, bu Anlaşmanın 10. maddesinde teminat altına alınan ifade ve bilgi özgürlüğü ile kıyaslanabilir değildir.
"Yine bilincinde olunmalıdır ki, kamusal olaylar üzerine kamu araştırmaları yapma hakkı politik figürler ve kamu görevlileri dışındaki bireylerin haklarındaki bilgilerinden (kaynaklanan) şayialarına neden olabilir.
"Üye ülkelerin bu deklarasyonu geniş şekilde yaymalarına ilişkin çağrılar uygun bir çeviri eşliğinde ve bunu siyasi yapıların kamu yetkililerinin ve adli makamların dikkatine sunmaları ve gazetecileri ve diğer medya kuruluşlarına bildirmeleri için çağrı yapılmıştır."
Deklarasyonda siyasi figürler ve kamu görevlileri hakkında medyada bilgi ve kanaatlerin yayılmasına ilişkin bazı prensiplere dikkat çekilmektedir. Çoğulcu demokrasi ve politik tartışma özgürlüğü gerektirir ki; kamuyu ilgilendiren olaylarda medya aracılığı ile; olumsuz bilgi ve eleştirel görüşlerde dahil olmak üzere politikacılar ve politik figürler hakkında bilgi alınmasını içerir.
Bu demokrasinin bir sonucu kabul edildiğinden medya kanalıyla ifade ve bilgi özgürlüğü sağlanmış olur. Özellikle siyasi kişiliklerin, politikacıların "mal varlıklarını" kamuoyu bilmek ister.
Politikacılar, siyasete açılmadan önce sahip oldukları ve sonrasında edindikleri varlıklarıyla kendilerini kamuoyunun izlemesine sundukları ölçüde "şeffaf" davranmış olurlar. Günışığında yönetimin sağlanması için gazeteciler kamuoyunun bekçiliği görevini sürdürmekle yükümlüdürler.
Bu nedenle; politikacılar mal varlıklarını kamuoyuna açıklamadıkları sürece, gazeteciler açıklanması için haber ve eleştiri yazılarıyla kamuoyu oluşturacaklarıdır. Bu anlamda kamuoyu baskısını oluşturmak gazetecilerin görevidir. Çünkü medya kanalıyla herkesin gerçekleri öğrenme hakkı vardır.
Kamu oyunun güveni ile işbaşında bulunan siyasetçiler, hükümetler, başbakanlar kısacası ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olan hükümet edenlerin ya da politikacıların tümü kendi istekleriyle siyasi tartışmaları ve buna bağlı olarak medya üzerinden şiddetli eleştirileri daha başından kabul etmişlerdir.
Çünkü; kendi haklarındaki eleştirilerin özellikle medya yoluyla yapılmasını kabul etmelerinin en önemli nedeni, yerine getirdikleri ya da getirecekleri görevlerinde gerekli olan şeffaflık ve görev sorumluluğunun bir sonucudur.
İşte bu yüzden de; medya tarafından kamuoyu yanlış yönlendirilmemek koşuluyla, politikacılar hakkındaki ağır eleştiriler, alaycı, nüktedan, ve hatta provokasyona kadar varabilen, abartılı yorumlar AİHS'nin 10. maddesiyle korunur. Basın Yasasının 3. maddesinde yer alan "eleştiri" özgürlüğü de bu korumanın bir sonucudur.
Politikacılar, kendilerini koruma amaçlı yasalar üretmek için politika yapmamalıdır. Kendi saygınlıklarını korumak için diğer bireylere oranla medya üzerinde daha şiddetli yaptırımlar uygulanmasını talep etmemelidirler.
Politikacıların, başbakanların, milletvekillerinin, siyasetçilerin, kamu görevlilerinin özel ve aile yaşamları da AİHS'nin 8. maddesinin koruması altındadır.
Buna rağmen; onların özel yaşamlarına ilişkin bilgi, eğer yaptıkları veya yapacakları görevleri ile ilgili olarak kamuoyunu ilgilendiriyorsa, bu bilgi kamuya açıklanmalıdır. Kamuoyu politikacıların ve kamu görevlilerinin özel yaşamları ile ilgilidir ve medyanın da bu konuda araştırma yapma hakkı vardır.
Siyasi kişilikleri olan herkes, kamuoyuna yapacakları açıklamalarla ne kadar malları bulunduğunu, mal varlıklarının kaç para ettiğini ve varidatlarının ne olduğunu gözler önüne sermelidir. Böylelikle biz varidatları ve mal varlıkları belli olanlarda; kimin kaç paralık adam olduğunu görmeliyiz ve bilmeliyiz...
Gün ışığında yönetim herkesin gerçekleri bilme hakkıdır. (Fİ/BA)