* Eko Siswono Toyudho - Endonezya / AA
Oxford Üniversitesi'nden küresel tıp tarihi profesörü Erica Charters'ın The Guardian için 28 Temmuz 2022'de kaleme aldığı "COVID-19 gerçekten ne zaman bitecek? Üç şey, pandeminin sonunun geldiğini gösterecek" başlıklı yazısının Türkçe çevirisini paylaşıyoruz.
***
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), COVID-19 salgınını pandemi ilan edeli iki yıldan fazla, COVID-19 aşıları yaygın bir biçimde uygulanmaya başlayalı 18 aydan fazla oldu. Halihazırda epideminin hangi aşamasında olduğumuz konusunda ise çok az fikir birliği varmış gibi görünüyor.
İngiltere'deki kısıtlamaların bir yıl önce kaldırıldığını ve havayolu ulaşımının arttığını düşünürsek, epidemi bitti mi?
Ya da yükselen vaka sayıları ve devam eden bireysel sağlık önlemleri epideminin bitmeye yakın olmaktan çok uzak olduğunu mu gösteriyor?
Sorun, epidemilerin hayal ettiğimiz gibi açık ve nesnel sonlarının olmaması. Bilimsel yeniliklerin hızlıca hayata geçirilmesiyle - sanki sihirli bir değnek değmiş gibi - hızlı ve kesin bir bitiş noktasına varma düşüncesi, çoğu zaman bir hüsnü kuruntu. COVID-19'da böyle bir şey görmemiz pek olası değil.
Farklı deneyimler, farklı beklentiler
Geçmişteki epidemileri tahlil etmek bize asıl sonların uzun, sürüncemeli ve tartışmalı olduğunu gösteriyor. Toplumlar, yalnızca hastalığın tıbbi gerçeklikleri, zararları ve tedavileri ile değil, aynı zamanda acil durum önlemlerinin siyasi ve ekonomik etkileri ile birlikte kimin epideminin sonunun geldiğini ilan etme yetkisi olduğu ve bu sürece rehberlik etmek için neyin dikkate alınması gerektiği ile ilgili tartışmalarla da baş etmek durumunda.
Bu yüzden de COVID-19'un mevcut durumu ile ilgili bu kadar çok belirsizlik var: Farklı gruplar, epideminin tıbbi, siyasi ve toplumsal boyutlarına ilişkin oldukça farklı deneyimlere ve epideminin sonunun neye benzeyeceğine ilişkin farklı fikirlere sahip.
Tıbbi son ve toplumsal son
Araştırmalar, bir epideminin sonunun sadece hastalığa ilişkin oranlardan daha fazlası ile ilgili olduğunu gösteriyor (tıbbi son). Buna karşılık, epideminin sonu aynı zamanda krizin ve düzenlemelerin sona ermesini de kapsıyor (toplumsal son).
Bu sonlar, birbiriyle bağlantılı ama farklı; dahası, birbiriyle zıt da olabilir. Geçmişteki bir dizi epidemiyi tahlil etmek, farklı türdeki bu bitiş noktalarını göz önünde bulundurarak bir epideminin birden fazla sonu olduğunu tespit etmenin daha doğru olduğunu ortaya koyuyor.
H1N1 (domuz gribi) ve HIV/AIDS gibi yakın zamanda ortaya çıkan epidemilerin tarihi de bunu kanıtlıyor. Çoğu epidemi, hastalığın ortadan kalkmasıyla değil, vaka oranları artık tıbbi bir kriz ile sonuçlanmadığında, yani oranlar, normal, beklentiler dahilinde veya yerel olarak kabul edilebilir seviyelerde olduğunda bitiyor.
Örneğin, DSÖ Ağustos 2010'da 2009'daki H1N1 pandemisinin "pandemi sonrası dönemde" olduğunu ilan etmişti. Bu, H1N1 vakalarının sonuna işaret etmiyordu; DSÖ, vakaların ve salgınların meydana gelmesinin hala beklentiler dahilinde olduğunu, fakat bunların mevsimsel grip örüntülerini izleyeceğini açıkladı. Bu da belli bir yerde belli bir yeni hastalık için neyin normal, kabul edilebilir ve yönetilebilir bir seviye olduğu sorusunu beraberinde getiriyor.
COVID-19 hastalık oranlarına nasıl tepki verileceğine ilişkin fikir ayrılıkları, yani kamu sağlığı önlemlerinin yeniden uygulanmaya başlanıp başlanmayacağı ve söz konusu önlemlerin ne zaman gevşetileceği, bir enfeksiyonda neyin kabul edilebilir bir seviye olduğu ve buna kimin karar vermesi gerektiği ile ilgili tartışmaları ortaya koyuyor.
Toplumsal, ekonomik, siyasi öncelikler
Sonuç olarak, bitiş süreci farklı otorite türleri müzakere edip birbirleriyle rekabet ettiğinde, çoğu zaman tıbbi veriler kadar temel toplumsal, ekonomik ve siyasi öncelikleri tartıştıklarında oluyor.
(İster H1N1 ister COVID-19 olsun) hastalığın ısrarlı bir şekilde dolaşımda olduğu durumda bile savaş ve siyasi istikrarsızlık gibi olaylar, halkın telaşını ve siyasi kaynakları başka krizlere yönlendirebiliyor; bu da yerel yönetimlerin ve yerel toplulukların "normal, beklenir veya yerel olarak kabul edilebilir" addettiği hastalık seviyelerini değiştiriyor.
Ukrayna'daki savaş ve yükselen enerji fiyatlarına ilişkin endişeler, vaka oranları ne olursa olsun COVID-19 ile ilgili haberleri geri plana itti.
Örneğin, vakalar bitmemiş olsa da HIV/AIDS pandemisi kamuoyunun dikkatinden kayboldu. Buna karşılık, tıbbi tedavi hastalığı hayli duyulmuş bir öldürücüden yönetilebilir, kronik bir duruma çevirdi.
Fakat tedaviye erişim değişiklik gösteriyor; sözde küresel güneydeki pek çok kişi tedavi olanaklarına erişemiyor. Esasında, tıbbi müdahalelerin başarısı küresel kuzeydeki HIV/AIDS epidemisini bitirdi; böylece, küresel bir son gözden ve erişimden daha da ırak bir hâl aldı.
Siyasi ve toplumsal bağlam
Siyasi ve toplumsal bağlamlar, esas olarak pandeminin tıbbi sonunu şekillendirir. COVID-19, Kenya gibi yerlerde HIV/AIDS, Ebola, kolera ve verem gibi devam eden salgınlar ile etkileşim halinde. Epidemilerin sonunu, ilgi azaldıktan sonra bile hastalığın devam ettiği sürüncemeli bir süreç olarak anlamak epidemilerin uzun vadeli ve küresel örüntülerini açıklıyor.
John Snow'un 1854'te Londra'daki kolera salgının bitirmek için Broad Sokağı'daki tulumba kolunu çıkarması gibi salgınları bitirmek için hızlı ve etkili çözüm hikayeleri bizi cezbetse de bu tür hikayeler çoğu zaman masaldan ibaret: Sadece Snow kolu çıkarmamıştı; kolera başka sebeplerden gerilemeye başlamıştı. Londra'daki kolera salgınının sona ermesinin gerçek kıssası, tek bir kişinin keskin bir içgörü ve karalı hareketinden ziyade, kademeli ilerleyen, yavaş toplumsal iyileştirmelerin yanında şehrin altyapısının ve sağlık koşullarının nasıl gelişmiş bir şekilde uygulanabileceğine ilişkin siyasi müzakere gerektiren bir süreçti.
Dahası, HIV/AIDS'te de olduğu gibi, modern epidemiyolojik bilgiye bakmaksızın kolera salgınları bugüne kadar devam ediyor; bu siyasi ve toplumsal krizler ile bağlantılı.
Epidemiler, hastalığın ortadan kaybolmasıyla öylece tarihe gömülen bir dizi münferit biyolojik olaylar değil. Bunlar, aynı zamanda sosyal uyum ve güveni sınayan ahlaki krizler. Bu, şimdi COVID-19'da gördüğümüz gibi, bitiş süreci, "ders alındı" tartışmaları ve kahramanlar ile kötü insanlar üzerine yazılacak söylemlerin de olduğu ahlaki bir kaygı süreci.
Tıp uzmanlarının kabul edilebilir enfeksiyon oranlarını ele aldığı, siyasetçilerin kısıtlamaları kaldırmanın sonuç ve etkilerini tartıştığı ve bizim de yakınlarımız, arkadaşlarımız ve komşularımızla hayatımızı nasıl en iyi şekilde yaşayacağımızı konuştuğumuzu düşünecek olursak şu anda böyle bir sürecin içindeymişiz gibi görünüyor. (SD)