* Görsel: Pexels
Koronavirüs salgını hayatımıza gireli neredeyse bir sene oluyor.
Bu bir sene içinde hayatımızda çok şey değişse de alışmak zorunda kaldığımız en büyük değişimlerden biri de şüphesiz insanlarla olan temasımızın azalması, hatta belki de tamamen ortadan kalkması oldu.
Temas ve dokunma eskiden insanlara duyduğumuz sevgi, ilgi veya şefkatin bir göstergesiyken korona günlerinde hem bizim hem de onların sağlığını, hatta hayatını tehlikeye atabilecek bir risk faktörü haline geldi.
Hal böyle olunca, dokunma içeren hemen her kişisel ve sosyal aktivite gibi cinsel hayatımız da ister istemez bu değişimlerden nasibini aldı.
Bu yüzden olsa gerek, "Korona günlerinde cinsel hayatınız nasıl değişti" diye sormak için görüştüğümüz insanlardan, "Cinsel hayat kaldı mı? Ya da seks neydi? Galiba unuttum" diye yakınan cevaplar duyduk.
Peki, uzmanlar bu durum için ne diyor? Korona günlerinde insanların cinsel hayatı nasıl değişti? Bu durum genel olarak psikolojilerini nasıl etkiledi? Ve belki de daha önemlisi, ne yaparsak bu etkileri hafifletebiliriz?
Cinsel Eğitim ve Tedavi Araştırma Derneği (CETAD) Eğitici Terapisti ve CETAD İkinci Başkanı Psikiyatr Dr. Aytül Gürbüz Tükel ile korona günlerinde cinsellik üzerine söyleştik...
"İlk dönemde bilinmezlikler, kaygılar çok fazlaydı"
Korona günlerinde insanların cinsel hayatı nasıl değişti? Kapanmanın nispeten kısa süreceğinin düşünüldüğü salgının ilk dönemleri ile şimdi arasında, yani salgın başladıktan neredeyse bir sene sonrası arasında sizce bu açıdan bir fark var mı?
Öncelikle, ilk dönemde koronavirüs ile ilgili bilinmeyenler ve kaygılar çok fazlaydı. Yani, koronavirüsün bulaşma yolları ilgili kaygılar, koronavirüsten nasıl korunacağımız, nelere dikkat edeceğimiz ile ilgili bilgi yetersizliği vardı. Koronavirüs ile ilgili tüm bu belirsizlikler ve bilinmezlikler insanlarda yakın temas kurmak ile ilgili kaygılar yarattı.
İlk zamanlarda hastalardan da öpüşmeyle bulaşır mı, cinsel yolla bulaşır mı gibi sorularla çok fazla karşılaşıyorduk. Koronavirüs yakın temas ve solunum yoluyla bulaştığından çiftlerden birinde Covid-19 varsa diğerine bulaştırma olasılığı çok yüksek ama cinsel birleşme yoluyla bulaşmadığı araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.
Özellikle çiftlerden biri evin dışına çıkıyor, işe gidip geliyorsa, Covid-19 olmakla ve bulaştırmakla ilgili kaygı çiftin cinsel ilişkiden kaçınmasına yol açıyor. İkisi de aynı evde yaşıyor, çevrimiçi çalışıyorlar ve evden çıkmıyorlarsa bu kişiler biraz daha rahattı.
Yaz aylarında Covid-19 vakalarının azalmasıyla birlikte herkes biraz daha rahatlamış oldu. Ama özellikle Ekim'den itibaren vaka sayılarının tekrar çok fazla artması koronavirüs ile ilgili kaygıları da artırmaya başladı.
"Şimdi ise depresif ruh hali, ekonomik kaygılar"
Tekrar kapanmayla birlikte, sürecin belirsizliği ve ne kadar süreceği ile ilgili endişeler kişilerde keyifsizlik, neşesizlik ve depresif ruh hallerini beraberinde getirdi. Hastalığın ilk ortaya çıktığı zamanlarda daha çok Covid-19 ile ilgili kaygılar görülürken, özellikle Ekim ayından itibaren bu ikinci kapanma ile birlikte depresif ruh halleri ve gelecek kaygıları daha fazla ortaya çıkmaya başladı. Ekonomik kaygılar, iş kaybetme korkuları gelecek kaygıları oluşturuyor.
Depresyon kişinin yaşama karşı isteğini, motivasyonunu ve neşesini etkilediği gibi cinsel yaşamını da etkiler, depresyonda en sık görülen cinsel sorun cinsel isteksizliktir. Bu süreçte çalışmayan veya çevrimiçi çalışan kişilerde depresyon ve cinsel isteksizlik işe gidenlere göre daha fazla görülüyor.
"Artan iş yükü cinselliğe olumsuz yansıyor"
Burada başka etkenler de girdi işin içine. Çocuklar evde ve online eğitimdeler. Bütün aile bireylerinin evde kaldığı yemek, temizlik ve çocuk bakımı gibi ya kadının görünmez emeği ile ya da dışarıdan ücretli destekle halledilen işler bu süreçte kadının omuzlarına kaldı.
Kadın evin hem aşçısı hem temizlikçisi, çocuğunun hem bakıcısı hem öğretmeni rollerini üstlenmek durumunda kaldı. Kadınlar hem bedensel hem zihinsel olarak yoruluyor hem de duygusal olarak zorluklar yaşıyor pandemi sürecinde. Bu durum da kadının cinselliğine olumsuz yansıyor.
"Çevrimiçi platformlara, sanal sekse yöneliyorlar"
Konuştuğumuz kişilerin anlatımları insanların koronadan korunmak için çeşitli stratejiler geliştirdiklerini gösteriyor: Örneğin belli bir süre boyunca kendilerini karantinaya almak gibi ya da partnerleri ve kendilerinin görüştüğü insan sayısını sınırlamak gibi... Sizin bu konuya ilişkin izlenimleriniz nelerdir?
Aynı evde yaşayan kişiler için ev içinde karantina uygulamak oldukça zorlayıcı oluyor, genelde kişiler kendilerinin ve partnerlerinin görüştüğü kişileri kısıtlıyor, yani aynı evde yaşayanlar hariç kimseyle görüşmüyor ama işe gidip gelen kişilerde bunu uygulamak mümkün değil.
Ayrı evlerde yaşayan çifterde ise gece saat 21.00'den sonra ve haftasonu sokağa çıkma kısıtlamalarının olması görüşme oranlarını azaltan etkenler oldu. Bu durum bazen birbirlerini 1 ay boyunca görememelerine, birlikte vakit geçirememelerine, cinsel ilişkilerinin olmamasına yol açıyor.
Partneri olmayan kişiler de hem Covid-19 hastalığı kapma endişesi yüzünden hem de restoran, kafe gibi birisiyle tanışma, yakınlaşma ve buluşma ortamlarının kapalı olması sebebiyle ilişki kurmakta zorlanıyor, bu dönemde daha çok çevrimiçi platformlardan arkadaşlık ve flört ediyor ve sanal sekse yöneliyor.
"Ekrandan görüşmenin tatmin etmediğini gördük"
Bir yandan da aslında ne kadar önlem alınsa da bulaş riski tamamen ortadan kalkmaya biliyor. Peki insanlar bu riski neden alıyor? Korona günlerinde başka bir insanın fiziksel yakınlık ve temasına duyulan ihtiyaç mı? Ya da başka bir sebebi var mı?
İlk zamanlar herkes arkadaşlarıyla bireysel veya grup olarak çevrimiçi programlar aracılığıyla görüşmeler yapıyordu. Ama ekrandan görüşmenin hiç bizi tatmin etmediğini de gördük. Aslında hepimiz sosyalleşmeye ve fiziksel yakınlığa ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuzu, arkadaşlarımızı, ailelerimizi sevdiklerimizi görmek, onlarla sohbet etmek istediğimizi görmüş olduk.
"Esnek çalışma neredeyse 24 saat köleliğe döndü"
Tabii bir de hayatımıza esnek çalışma denen kavram girdi ki bu esnek çalışma denilen şey, aslında neredeyse 24 saat köleliğe döndü. İnsanlarda eskiden bir mesai saati kavramı vardı, akşam işten çıktığında işle ilgisi orada bitmiş oluyordu. Şimdi her saatte işveren veya amiri işle ilgili bir talepte bulunabiliyor. Dolayısıyla da insanlar aslında daha fazla çalışmaya başladı.
İlk başta trafikte boşa zaman ve enerji harcanmaması daha sağlıklı besinler tüketilmesi gibi nedenlerle insanlara çekici geldi. Diğer eşin de evden çalıştığı durumlarda rahat çalışma ortamı oluşturamama, evin daha çok dağılması, yemek ihtiyacının olması, ev içi sorumlulukların, işlerin eşit paylaşılmaması, sosyalleşmenin kısıtlanması çiftlerin çatışmalarını artıran etmenler oldu.
Pandemi döneminde beslendiğimiz, bize haz veren, bize iyi gelen şeyler de ortadan kalktı hayatımızda. Dolayısıyla bu da genel olarak keyfi azalttı ve keyifsizlik cinselliğe de yansıyan bir şey oldu.
"Cinsellik olmadığında bu ihtiyaçlar karşılanmıyor"
Genel bir değerlendirme yapmanız gerekirse, kişilerin cinsel yaşamındaki bu değişimler psikolojileri üzerinde nasıl bir etki yarattı?
Cinsel yaşamın sağlıklı olması, bir kişiyle yakınlık içinde olmak insana iyi gelen şeylerdendir. Kadınlara neden seviştiklerinin sorulduğu bir araştırmada kadınlar birinci sırada yakınlık için olduğunu belirtmişler, daha sonraki cevaplar fiziksel memnuniyet, gerilimi azaltmak olmuş. Cinsellik olmadığında bütün bu ihtiyaçlarımız karşılanmamış oluyor.
"Bazı ilişkilerde dayanışma arttı"
Bu değişimlerin psikolojimiz üzerinde yarattığı olumsuz etkileri nasıl en aza indirebiliriz? Siz bunun için okurlarımıza ne önerirsiniz?
Tabii zor süreçlerden geçiliyor. Bir yandan Covid-19 ile ilgili kaygıların bir yandan da ekonomik kaygılar ve gelecekle ilgili kaygıların olduğu, ev içi iş yükünün arttığı, çocukların eğitimleriyle ilgili kaygıların arttığı bir dönemdeyiz.
Bu dönem bazı ilişkilerde de dayanışmanın arttığı bir dönem oldu. Ev işleri veya çocuk bakımı için ücretli çalışan alınamaması nedeniyle özellikle iletişimi iyi olan çiftlerde ev içi işler ve çocuk bakımı gibi sorumlulukların paylaşımı gibi dayanışmayı arttıran şeyler de oldu. Bunun tersi örnekler de çok fazla tabii ki.
"Birlikte vakit geçirmek için çaba sarf etmeli"
Kadının cinsel isteğinin ortaya çıkmasında ilişkisel nedenler ve bilişsel nedenler çok önemlidir. Yani duygusal yakınlığı olan, birbirlerine güven veren, sevgi ve saygı duyan bir çiftin cinselliği de daha iyi oluyor.
Bunun dışında çiftin birlikte vakit geçirmek için çaba sarf etmeleri, birlikte yemek yapmaları, masayı birlikte kurup, kaldırmaları, birlikte film, dizi izlemeleri, sohbet etmeleri, birlikte yatağa gitmeleri paylaşımları ve yakınlıklarını artırıyor.
Olumlu bir şey olarak şunu söyleyebilirim, bu dönem birçok çiftin yardım arayışı veya yardım almayı erteledikleri cinsel sorunları için tedavi girişiminde bulunmasına yol açtı, çiftin pandemi sürecinde daha fazla birlikte zaman geçirmesi, seyahatlerin olmaması gibi faktörler de cinsel terapiye çiftin odaklanabilmesini ve tedavilerin daha başarılı sonuçlanmasını sağladı.
Aytül Gürbüz Tükel hakkındaPsikiyatr, Cinsel Eğitim ve Tedavi Araştırma Derneği Eğitici Terapisti ve CETAD İkinci Başkanı, TTB Kadın Sağlığı Kadın Hekimlik Kolu Yürütme Kurulu Üyesi CETAD hakkındaCinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD), 1998 yılında cinsellik alanında çalışan 11 psikiyatrist ve psikolog tarafından kuruldu. Bugün 130 üyesi bulunan derneğin amacı, cinsellik alanında çalışan farklı disiplinlerden profesyoneller arasında eşgüdümü sağlamak, sağlık profesyonellerinin cinsel tedaviler konusunda eğitmek, cinsel tedavilerin bilimsel standartlara ve etik kurallara uygun yapılmasını sağlamak ve toplumun cinsel eğitimine katkıda bulunmak şeklinde özetlenebilir. |
(SD)