Projenin seçim sloganları kadar aldatıcı bir parıltıyla formüle edildiği izlenimi uyandıran "pamuk kadar beyaz gelecek" sloganı, aslında çocuk işçiliği gibi son derece somut, gerçek VE yakıcı bir probleme işaret ediyor.
MEB, geçtiğimiz günlerde söz konusu projenin başarıyla tamamlandığı açıkladı. Projenin başarısından önce eğildiği sorunun boyutlarına ve yürütüldüğü iki yıl boyunca yapılanlara bakmakta fayda var.
Mevsimlik tarım işçiliği ülkemizde Çukurova ile sınırlı olmasa da en çok yoğunlaştığı yer, bu bölge. Tarım iş koluna ilişkin özel bir yasa bulunmadığından ve sağlıklı istatistik tutulmadığından, bu sektördeki net rakamlara ve tarım işçilerinin çalışma koşullarına ilişkin güvenilir bilgilere ulaşmak zor.
Yapılan değerlendirmeler daha çok tahminlere ve gözlemlere dayanıyor. Ancak geçmiş yıllarda daha çok yarıcı ve ortakçı durumundaki yoksul köylülerin başvurduğu ve Çukurova ile sınırlı durumdaki mevsimlik tarım işçiliğinin, 1990'lı yıllarda Doğu'daki köy boşaltmalar sonucunda, kentlerin yeni ve en alttaki yoksullarını oluşturan yerinden edilenlerle birlikte, hem sayısal açıdan büyüdüğü hem de ülke sathına yayıldığı biliniyor.
Sadece Çukurova özgülünde çapada 200 bin, pamuk toplamada ise 300 bin işçiye ihtiyaç duyulduğu ve bunların üçte ikisinin mevsimlik tarım işçilerinden karşılandığı, ayrıca pamuğun çok ekildiği yıllarda bu rakamların iki katına çıktığı dile getiriliyor.
Şubat-Mart aylarında Adana'da pamuk çapası ve karpuz fidesi ekimi ile başlayan mevsimlik tarım işçiliği sezonu, Osmaniye'de yer fıstığı hasadı, Amik Ovası'nda soğan, İç Anadolu'da pancar, nohut ve patates, Ege'de incir, üzüm ve zeytin, Karadeniz'de ise fındık hasadı ile sürüyor. İşçiler, Ağustos ayından itibaren yeniden Çukurova'ya dönerek pamuk toplamaya başlıyorlar. Pamuk hasadı bir kerede sona ermiyor. İkinci ve üçüncü filizlerin toplanması Ekim hatta bazen Kasım ayını buluyor.
Çukurova'da pamuk toplamaya başladılar bile
Sosyal güvenceden yoksun olan ve yılın dokuz ayını çadırlarda geçiren mevsimlik tarım işçilerinin pek çok sorunu var. Bunlardan en önemlisi ise bu çalışma döngüsünün, ilk öğretim çağındaki çocukların eğitiminin yarıda kesilmesine, bir kısmının ise okula hiç başlayamamasına neden olması. İlk öğretimde okullar daha yeni tatile girecek ama Urfa, Antep, Diyarbakır, Siirt, Batman ve Nevşehir gibi kentlerdeki binlerce çocuk, en az bir aydır okul önlüklerini çıkarıp Çukurova'daki pamuk tarlalarının yolunu tutmuş durumdalar.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) ILO desteği ile iki yıl boyunca yürüttüğü projenin hedef kitlesini bu çocuklar oluşturuyordu. Proje ile tarım işçisi çocukların Çukurova'daki en yakın ilk öğretim okullarına ya da Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'na (YİBO) yerleştirilmeleri öngörülüyordu. Görevliler tarla tarla, çadır çadır gezerek okul çağına gelmiş çocukların okul kaydını yapmaya, tarlalara çalışan ilk öğretim çağındaki çocukların okula gönderilmesi için ailelerini "ikna" etmeye çalıştılar.
Aslında ILO tarafından desteklenmiş olmasına ve iki yıl boyunca hatırı sayılır bir çaba harcanmasına rağmen, projenin sloganına denk bir sonuç alındığı söylenemez. Çünkü küçük tarım işçilerinin, çalıştıkları tarlaların kıyısında kurulan çadırlardan çıkıp, en yakındaki ilk öğretim okullarına gitmeleri hiç de kolay olmadı. Okulun yerleşik öğrencileri onları kabullenmekte zorlanırken onlar da temiz içme suyunun bile doğru düzgün bulunmadığı zor yaşam koşullarında, tarladan çıkıp akça pakça kentli çocukların içine girmekte zorlandılar.
Görevlilerin, çocukların okula toplu olarak taşınmaları talebi, tarla sahipleri ve elçiler tarafından sıcak karşılanmadı. Dahası aileler, çocuklarının gündeliğinden mahrum kalmaya "ikna" olamadılar.
Çözüm yoksulluğun ortadan kaldırılması
Projenin başarısının daha doğrusu başarısızlığının asıl kritik noktası da buydu zaten. Zira çocukların pamuk tarlalarında çalışmayı sürdürmelerinin nedeni "ikna" sorunu değil, yoksulluktu. Sloganın yanıltıcılığı da burada. Zira rakamlar, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çocuk işçiliğinin ailelerin ikna edilmesiyle değil, düpedüz yoksullukla alakalı olduğunu kanıtlıyor. Aileleri küçük işçilerin gelirine muhtaç durumdan çıkaracak destek politikaları uygulanmadığı takdirde çocuk işçiliğinin önüne geçmek güç. Pamuk kadar beyaz bir gelecek, yoksul ailelerin ikna edilmesinden değil, yoksulluğun ortadan kaldırılmasından geçiyor.
Dünyada 250 milyon çocuk işçi var
Bugün dünya çapında yaklaşık 250 milyon çocuk işçi olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de ise resmi rakamlara göre altı buçuk milyon çocuk işçi var. Tarım, sanayi ve hizmet sektöründe çalışanların sayısı yaklaşık 1 milyon 7 yüz bin. Kayıt dışı çalıştırılanlar hesaba katıldığında, bu rakamın çok daha yüksek olduğu tahmin edilebilir. İlk öğretim çağında olup okula gidemeyen çocuk sayısı bir buçuk milyon dolayında.
Çocukların yoksulluk nedeni ile eğitimden mahrum kalmaları yoksulluğu kuşaktan kuşağa geçen bir kadere dönüştürüyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2005 verilerine göre Türkiye nüfusunun beşte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyorken, çocuk nüfusunun yoksulluk oranı daha yüksek (yüzde 27). Kırsal alanda 15 yaş altı çocukların yüzde 40.6'sı yoksul. Ana babalarının eğitimleri ve düzenli bir işleri bulunmayan bu çocukların okula gidememesinin temel nedeni; okul giysilerinin, ulaşımın, öğle yemeğinin ve okul malzemelerinin maliyeti, yani özetle yoksulluk.
Türkiye'de özellikle ILO ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu 'nun da (UNICEF) katkılarıyla sanayideki çocuk işçiliğinde kısmen gerileme oldu. Türkiye şu anda Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslar arası Programı'nın(IPEC) uygulandığı atı ülkeden birisi durumunda.
2005'te ilk kez Çocuk Koruma Yasası çıkarıldı
2005 yılında Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye uygun olarak ilk kez bir Çocuk Koruma Yasası çıkarıldı. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen Çocuk Yoksulluğu Konferansı da bu doğrultuda yeni adımların atılmasına vesile oldu.
2007-2013 yıllarını kapsayacak bir mücadele stratejisinin geliştirilmesi kararı alındı. BM Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda çalışmalar yapılıyor. Fakat tüm bunlara rağmen çocuk yoksulluğu ve tarım sektöründe çocuk işçiliği sorunu, azalmadığı gibi artma eğilimi gösteriyor.
Ülke nüfusunun büyük bölümünü etkileyen ve özellikle yerinden edilenler açısından kritik boyutlara ulaşan yoksulluk orta yerde dururken, belirli bir bölge ile sınırlı projelerle çocuk işçiliğinin önüne geçilemeyeceği açık. Sorunun kapsamı ve boyutları, bu tür lokal ve tekil projelerin yerine yoksullukla mücadeleyi ve ailelerin desteklenmesini öngören makro programların oluşturulması zorunlu kılıyor. Aksi takdirde "pamuk gibi beyaz bir gelecek" sloganının, seçim sloganlarının kofluğunu aşması mümkün görünmüyor.(HÇ/NZ/EÜ)