Benazir Butto'nun ölümüyle Butto ailesinin tarihine bir başka acı bölüm daha eklendi. Onun olmadığı bir Pakistan'da bundan sonra neler olacağını şimdiden kestirmeye çalışmak şu anda anlamsız. Söylemeye gerek yok, bugünlerde görülebilen sadece duyulan acı ve kızgınlık olacaktır. Sonrasında, bir şeyler yapmak isteyenlerin, parçaları bir araya getirmeleri gerekecektir.
Pakistan'ın en "popüler" partisinin (1) başındayken azımsanmayacak kadar çok Pakistanlı arasında açıkçası pek popüler olmayan bir insanın ölümü sonrasında bütün ülkenin böylesine bir şoka girmesi belki de ironik bir durum. Benazir'in ölümünün ardından yaşanan yaygın yas ortamı, bütün kusurlarına karşın, onun gerçek hayattakinden daha etkili biri olarak varlığını sürdüreceğini gösteriyor. Ondan önce babası için olduğu gibi, ölüm onu daha destansı bir efsane haline getirecek.
Pakistanlılar Benazir'i öldürenin "içeriden" olduğuna inanıyor...
Şimdi kimileri, söz konusu kişinin, neredeyse on yıl kadar süren vahşi siyasal bir sürecin ardından, partisini yeniden iktidara taşımak için mücadeleye atılmış biri olduğunu unutma eğilimindeler. Evet o Pakistan'a geniş ölçüde Washington'un çabalarıyla geri döndü ve iktidara geldiğinde yapabileceklerinin sınırı konusunda, ülkedeki askeri yerleşik düzen ve Amerika'daki destekçileriyle kapalı kapılar ardında neler konuştuğuna ilişkin kuşkular vardı.
Ama şu da söylenmeli ki, Pakistan'da önde gelen politikacılar içinde belki de en dirençli olarak ayakta kalabilecek şekilde donanımlı olan Benazir'di. Ancak üzerindre durulabilecek bir başka konu da, bugünkü Pakistan Halk Partisi (PPP)'nin, 1960'ların sonundaki ve 1970'lerdeki radikal PPP ile aynı parti olmadığı ve Benazir'in, ordu egemenliğindeki mevcut sistem içinde kendisine ve partisine bir konum kazanmayaa çalıştığı kadar devleti ve toplumu yeniden yapılandırma doğrultusunda bir çabaya girişmediğidir. O ve onun gibi düşünenler, ordunun devre dışı bırakılmasının uzun erimli bir süreç olduğu kanısındaydılar ve Pakistan'da siyaseti daha geniş bağlamda ele aldığımızda, en fazla işe yarabilecek olan onun bu yaklaşımıydı.
Sonuç itibariyle Benazir'in yaklaşımı, iktidarda olması gerekenler için yeteri kadar tutucu değildi. Tasarlanmış ve profesyonel bir şekilde öldürüldü ve Bush, Müşerref ve batı medyası her ne kadar cinayetin sorumluluğunu genellikle "aşırı"lara yüklüyorsa da, çok sayıda Pakistanlının bunun içerden tezgahlanmış bir iş olduğuna inandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Ne olursa olsun, beklenildiği gibi, Benazir'i kimin öldürdüğü sorusu mitleştirilmiş "aşırı" güçlere yüklenmeye uygun bir gizem olarak kalacaktır. Unutulmaması gereken bunun, devletin bir temel görevini yerine getiremediğinin, yani vatandaşının yaşama hakkını koruyamadığının bir başka belirgin göstergesi olduğudur. Benazir, bu şekilde hayatını kaybeden ne ilk ne de sonuncu Pakistanlıdır ama belki de onun kişiliği, hala iktidardaki mevcut rejimin 'iyi niyeti'ne inanları, rejimin şiddet tehdidini azaltmakta başarılı olamadığını ve 'terörle savaş' için aldığı bütün para ve edindiği itibarın bir işe yaramadığını görmeye zorlayacaktır.
Generaller felaketin eşiğine getirdi...
Bütün dünyadaki sıradan insanlar ve özellikle Pakistanlılar, neredeyse her gün devlet terörüne maruz kalan masum ve silahsız insanlardan gelecek terör tehdidine ilişkin söylenenleri dinlemekten yorgun ve bitap düşmüşlerdir. Benazir, Amerika ile birlikte "teröre karşı savaş"a hazırlandığı bir sırada öldürüldü, ama açıkça belirtmek gerekir ki, iktidardaki askeri cunta ve uluslararası destekçilerine karşı tavrıyla onu 11 Eylül sonrası yaşanan gaddarlıklardan sorumlu tutmak mümkün değildir.
Burada Müşerref veya bir başka kişinin Benazir'in öldürülmesine doğrudan karışıp karışmadığını tartışmıyoruz. Önemli olan, Müşerref ve hala ona desteğini sürdüren üst komuta kademesinin, ülkeyi genel bir felaketin eşiğine getirmiş olmasıdır. Gene, bir kez daha, ülkeyi kurtarmaya söz veren bir generalin gerçekte tam tersini yapmış olması, kimse için artık bir sürpriz olmamalı. Ne söylediklerine bakılmaksızın, generaller siyaset sanatından hiç anlamamaktadırlar ve Benazir'in ölümü Genelkurmay'a bütünüyle hakim olan kötümserliğin açık bir işaretidir. Nihai tahlilde, üniformalı adamların tek derdi güç ve etkin konumlarını yitirmemektir.
Herkes şu anda Pakistan Halk Partisi'nin (PPP) ne olacağını merak ediyor (2) . Tarihinde ilk kez liderliği tartışmasız bir konumda yürütecek bir Butto yok ve parti, büyük bir ihtimalle bir kırılma noktasına geldi. Bu ya yeni bir liderliğin ortaya çıkmasına veya partinin dağılmasına yol açabilecektir. Her iki durumda da, partinin düzenle ilişkisi daha çatışmalı bir konumda olacaktır. Oysa Benazir, tersine bütün gücüyle düzen içinde bir tür yer edinmeye çalışıyordu.
Pakistan'ı kurtarıcılarından kurtarmak...
Bu noktada üzerinde durulacak bir konu da, yorumcuların ve siyaset alanındaki oyuncuların büyük bir çoğunluğunun Benazir'in katli karşısında endişeye kapılarak "Pakistan'ı kurtarma" nakaratına sığınmaları. Unutulmasın diye söyleyelim, bu slogan, 60 yıldır bu ülke üzerine egemen olan bütün askeri mekanizmaların kılavuzu oldu. Aralık 1971'den (3) sonra Zülfikar Ali Butto göreve getirildiğinde ve yıllar sonra alaşağı edildiğinde de dillerde aynı slogan vardı. Bu, bugün de devletin ulusal güvenlik söylemini belirleyen slogandır.
Şu açıkça görülmelidir ki, ne Belucilerin (4) ne de şu anda 'teröre karşı' verilen savaşın kurbanları olan Peştunların (5), Pakistan'ın kurtarılması, korunmasında bir çıkarları yoktur. Ve Zülfikar Ali Butto'nun öldürülmesinden dolayı bütünüyle Pakistan'a yabancılaşan Sindliler (6), 30 yıl sonra kızının da öldürülmesinin ardından bir kere daha bütün umutlarını yitirmişlerdir. Dolayısıyla birileri bize Pakistan'ın korunmasından, kurtarılmasından söz ettiğinde, aramızda bulunan çoğu kişinin, kendilerini devletin bekçisi ilan edenlerin bize zorla kabul ettirmeye çalıştığı bir Pakistan'a ilişkin hiçbir şey yapmak istemediğini açıkça söylemek gerekir.
Şimdi bir kere daha Pakistan'ı kurtarmaya uğraşmanın zamanı değil. Pakistan'ın toprakları üzerindeki egemenliğine ilişkin kahramanlık duygularının harekete geçirileceği zaman değil. Şimdi daha çok, Pakistan'ın ne olduğunu, kimler için varolduğunu, onu korumaya çalışmak için gerçekten ne yapılması gerektiği ciddi bir şekilde sorgulamanın zamanıdır. Benazir Butto ölmüştür ve geri getirilemez. Onun yitirilmesinin acısı içinde olanlar, PPP'nin başlangıçtaki ideallerine hala inanmakta olan emekçiler de dahil, sonunda onun ölümünü kabulleneceklerdir. Ama önemli olan geride kalan birikim içinde nelerin kalmış olduğudur.
Her zaman olduğu gibi, üniformalılar ve onların işverenleri, yapacakları ile işleri daha da kötüye götürecektir denilebilir. Müşerref iktidara ümitsizce sarılacaktır. Genelkurmay egemenliğini sürdürmek için Amerika'nın vereceklerine bağımlı kalmaya devam edecektir. Ve "kurulu düzenin politikacıları" emekçi halkı bağımlılık ve egemenlikleri altında tutacak yolları bulmaya devam edeceklerdir. "Pakistan'ı kurtarma" çağrısı bu güçlerden gelecektir. Biz geriye kalanlar sonunda bu Pakistan efsanesi ezberini bozmalıyız, çünkü eğer bu en karanlık günlerde ufak da olsa bir umut ışığı kaldıysa, ortadan kaldırılması gereken 60 yıllık bir devlet projesine karşı durma cesaretini gösterecek bizlerden gelecektir. (AŞ/EK)
_________________________________
Bu yazı Pakistan'da İngilizce yayınlanan The News gazetesinin 30.12.2007 tarihli "Ekonomi Politika" ekinde yayınlandı ve Arif Şentek tarafından Türkçeleştirildi. Yazar Asım Saccad Ahtar Lahor İdari Bilimler Üniversitesi öğretim üyesi. Pakistan'daki toplumsal muhalefet hareketi içinde aktif olarak yer alan Ahtar'ın ABD'de yayımlanan Marksist Monthly Review dergisinde yayınlanmış makaleleri de var.
Notlar:
(1) Pakistan Halk Partisi (Pakistan Popular Party –PPP-) 1967 yılında Zülfikar Ali Butto'nun başkanlığında kuruldu. 1977 seçimlerinde yüzde 58, son yapılan 2002 seçimlerinde ise yüzde 26 oy almıştı.
(2) Makale, yazıldığında henüz parti liderliğine Benazir'in kocası Asıf Ali Zerdari ile oğlu Bilaval Butto Zerdari'nin getirildiği açıklanmamıştı.
(3) 1971 genel seçimlerinde Halk Birliği (Awami League) partisi, Doğu Pakistan'da oyların tamamına yakınını alarak parlamento çoğunluğunu oluşturmuş, ancak parlamento toplanmaması üzerine Doğu Pakistan'da ordu güçleriyle çatışma çıkmış, Hindistan'ın da müdahalesiyle Pakistan ordusu önemli sayıda esir bırakarak bölgeyi terk etmiş ve bölgede bugünkü Bangladeş kurulmuştur.
(4) Beluciler, İran'a komşu Belucistan eyaletinde yaşamaktadırlar. Eyaletin yaklaşık nüfusu 12 Milyondur. 1970 yılında bölgede meydana gelen ayaklanma Pakistan ordusu tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bölgede özerklik yanlısı hareket ve ordu güçleri ile çatışmalar sürmektedir.
(5) Peştunlar (Paktun da denilmektedir) Afganistan'da ve Pakistan'da ağırlıklı olarak Afganistan sınırına yakın Kuzey Batı Sınır Eyaleti (North West Frontier Province)'de Aşiret Bölgesi (FATA)olarak adlandırılan bölgede yaşamaktadırlar. Genellikle kökten dinci militanların etkin olduğu bir topluluk olarak bilinmektedir.
(6) PPP ve Butto'lar en geniş desteği ülkenin güneyindeki Sind eyaletinde yaşayan Sindlerden almıştır.