Fotoğraf: Muhammed Selim Korkutata / AA
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin büyük bir buhran yaşadığını belirterek, bir yanda ekonomik kriz, diğer yanda devlet krizi ve bir de bunun üstüne gelen salgının, vatandaşı perişan ettiğini söyledi.
Öztrak konuşmasında ekonomi, açıklanan enflasyon rakamları, yeni anayasa tartışmaları, İnsan Hakları eylem Planı, parti kapatma tartışmalarına değindi.
Anadolu Ajansı’nın (AA) aktardığına göre Öztrak’ın açıklamaları özetle şöyle:
“Merkez Bankası’nda 42,5 milyar dolar açık var”
"Merkez Bankası kasasında duran, milletin hini hacette kullanılacak yedek akçesi, döviz rezervleri de bu keyfilikten nasibini aldı. Merkez Bankası'nın kasasındaki 128 milyar dolar, buhar oldu. Bu işlerden sorumlu damat bakan da istifa edip yok oldu.
"Dün açıklandı. 26 Şubat itibarıyla Merkez Bankası'nın net rezerv hesabı 42,5 milyar dolar açık veriyor.
“Yetkililer, 'rezervler istikrar kazandı' diyormuş. 40 milyar dolardan fazla açık veren bir rezerv hesabı söz konusuysa, istikrar bunun neresinde?
“7 yılda 241 milyar dolar uçtu”
“Bu buhran bir günde olmadı. Bu millet Erdoğan'ın istediği her yetkiyi kendisine verdi. Ama Erdoğan'ın şahsım hükümetiyle beraber, hem ekonomik kriz hem de devlet krizi her gün daha da derinleşti.
“Bunu ben demiyorum. Erdoğan'a bağlı TÜİK'in rakamları diyor. Tek adam vesayet rejiminin inşasına başlandığı 2014'ten bu yana, milli gelirimiz tepetaklak aşağı gitti. 2013'te 958 milyar dolar olan milli gelir, 2020'de 717 milyar dolara kadar düştü. 2008'deki milli gelirin bile gerisine düştük. Milli gelir sürekli geriledi, milletin cebinden 7 yılda 241 milyar dolar uçtu.
“Milletin enflasyonu yüzde 50-55”
“Yeni sistem, milletin sadece aşını değil, işini de elinden aldı. 2018'de çalışan sayısı 28 milyon 834 bin kişiyken, şimdi bu sayı 27 milyon 140 bine düştü.
“Milletin hayat pahalılığı altında inim inim inliyor. Tabeladaki enflasyon yüzde 15'in üzerine çıktı. Türkiye dünyada enflasyonu en yüksek 15 ülke arasına girdi. Rakiplerimiz Nijerya, Haiti, Etiyopya.
“Ama bu da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla. Resmi enflasyon yüzde 15 ama bağımsız iktisatçıların enflasyonu bunun iki katı. Milletin hissettiği enflasyon ise yüzde 50-55.
“Son bir yılda, ayçiçek yağı yüzde 55, mısırözü yağı yüzde 54, portakal yüzde 54, yumurta yüzde 50 zamlandı. Bugün marketlerde bebek mamalarına alarm takılıyorsa, ayçiçek yağı tek taş pırlanta muamelesi görüyorsa, millet hayat pahalılığı altında inim inim inliyorsa, bunun sorumlusu Erdoğan ve onun şahsım hükümetidir.
“Ne zaman ‘anayasa’ dese millet kaybediyor”
"Hiçbir kural tanımayan Erdoğan, şimdi çıkmış, 'Gelin anayasayı bir kez daha değiştirelim' diyor.
“Sayın Erdoğan, ne zaman anayasa derse, kazanan o oluyor, kaybeden ise milletimiz oluyor.
“Milletimiz sabırlıdır. Ama artık milletimizin istiap haddi doldu, taştı. Tek adam vesayet rejiminin ve Erdoğan'ın hükümetinin raf ömrü doldu.
"Millet İnsan Hakları Eylem Planı'na bakmadı bile"
“Bu hafta İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. Millet dönüp, bakmadı. Tınmadı bile. Çünkü milletimizin artık lafa karnı tok. İcraat görmek istiyor.
"Esnafımız borç değil, gelir desteği istiyor. Çiftçilerimiz borçlarının faizsiz yapılandırılmasını istiyor. İşçilerimiz insanca yaşayacağı bir ücret istiyor. İşsizlerimiz iş istiyor. Gençlerimiz bu ülkede güzel bir gelecek istiyor. Bu 19 yılda ülkemizde, insan haklarına saygı yoksa, adalet yoksa, hukukun üstünlüğü yoksa, millete hesap verme yoksa, bunun sorumlusu kim? Elbette Erdoğan.
“Partileri millet açar, millet kapatır”
"Sayın Erdoğan, kibre düşüp, kimseye ömür biçmeye kalkmayın. Hele hele CHP'ye ömür biçmeye hiç kalkmayın. CHP, avukatlık bürolarında kurulmadı. Sürekli gömlek değiştirenler tarafından da kurulmadı.
“Şunu hiç unutmayın partileri millet açar, millet kapatır. Demokrasiye inanan milletimizle, kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi dışlamadan, herkesi kucaklayarak, yeni ve güçlendirilmiş demokratik parlamenter rejimi mutlaka bu ülkeye getireceğiz.”
"Kim çiçek, kim gül"
Öztrak, AA’nın abonelerine aktarmadığı, ANKA’da yer alan habere göre özetle şunları da dedi:
“(…) 19 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan, insan haklarından, adaletten dem vururken, çiçek ile dikeni ayırmaktan bahsediyor, ‘çiçeğe su vermek adalet, dikene su vermek zulüm’ diyor.
“Kimin çiçek, kimin diken olduğuna karar vermek kimin haddine? Hz. Mevlana ne güzel demiş: Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin, gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.”
Erdoğan ne demişti?Erdoğan, 2 Mart Salı günü "İnsan Hakları Eylem Planı"nı açıklarken, çiçek ve diken metaforlarını kullanarak şunları demişti: "Bir çiçeğe az su vermek onu kuruturken, fazla su vermek de soldurur gerçeği, adaletin kuyumcu titizliğiyle uygulanmasını gerektiriyor. Ayrıca öyle her gördüğümüz çiçeğe su vermeyeceğiz. Susuzluktan boynu bükülmüş bir çiçeğe su vermek adaleti yerine getirmek olurken, dikene su vermek zulüm anlamına gelebiliyor." |
"'Seni başkan yaptırmayacağız'ı duydu, masayı dağıttı"
“2014’ten itibaren de Erdoğan’ın tek bir önceliği oldu: Tek adam vesayet rejimini inşa etmek. Bunun için İmralı’da, Dolmabahçe’de masalar kuruldu. Erdoğan masalarda kimin nerede oturacağına kadar ilgilendi.
“(…) Erdoğan ne zaman ki, ‘seni başkan yaptırmayacağız’ çıkışını duydu. Kendi kurduğu masayı dağıttı.
7 Haziran sonrası
“7 Haziran 2015 seçimlerinde, milletimiz kendisine tek başına iktidarı vermedi. Erdoğan, koalisyon görüşmelerini yokuşa sürmek için, elinden geleni yaptı. Bir yandan da ülke tarihinin, en karanlık ve kanlı dönemlerinden biri yaşandı.
“Başkentimizde Gar Meydanı’nda bombalar patladı. Ülkemiz kana bulandı. Milletin güvenlik endişeleri, özgürlük ve refah taleplerinin önüne geçirildi.
“Kasım ayında seçim tekrarlandı. Erdoğan demokrasinin genleriyle oynayarak, kaybettiği seçimi 5 ay sonra kazandı.
“OHAL koşullarında 100 yıllık sistem değişti”
“Bir yıl sonra da Erdoğan’ın eski yol arkadaşları, hain bir darbe girişimine yeltendi. Milletimiz o gece devletini sokaklardan topladı. Türkiye görülmemiş bir devlet krizinin içine düştü.
“Erdoğan tarafsız bir cumhurbaşkanı olarak, tüm milletle kucaklaşmak yerine, tek adam vesayet rejimini inşa etmek, partisinin genel başkanlığını almak, şahsım hükümetini kurmak için, 15 Temmuz’u siyasi bir lütuf olarak gördü.
“Şerden hayır çıkarmak yerine, 20 Temmuz’da OHAL ilan edildi, sivil darbe oldu. Tüm evrensel demokrasi kurallarına aykırı olarak, OHAL koşullarında yapılan, 16 Nisan 2017 mühürsüz, şaibeli referandumuyla, anayasamız bir kez daha değiştirildi. Anayasa ile beraber en az 100 yıllık hükümet sistemi de değişti. (EKN)