"22 Temmuz seçimlerinden önce yaratılan türban korkusu ve laik-anti laik saflaşması zorlamaydı. Seçim öncesinde gerçek iktidar Genelkurmay ve laik cepheydi bugünse Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP). Bir gerginlik siyaseti Genelkurmayın kaybettiği mevkiyi kazanabilmesi için lazım. Bu yazılar da gerginliği sürdürmek için."
Feminist aktivist Filiz Karakuş, Ertuğrul Özkök'ün köşe yazısını, Tarhan Erdem ve Şerif Mardin röportajlarını bianet'e değerlendirdi. Karakuş türban sorununun toplum üzerinde baskı yaratacağını ifade ederken laik cephede de hata olduğunu belirtti.
"Eskisinden farklı bir din baskısı olduğuna katılıyorum. Diğer taraftan da laik-anti laik tartışması yeniden üretilmek isteniyor. Türban artık basit bir sorun değil. Verilmesi gereken bir hak ve laik cephe bu konuyu kadınları nesneleştirerek tartışıyor."
AKP'nin güçlü olduğu bölgelerde türban baskısının yaşanacağını söyleyen Karakuş, "bu baskı şiddetten çok hegemonya olacak" dedi.
Tuksal: Tedbir için baskı sürdürülmez
Öte yandan Başkent Kadın Platformu Kurucu Başkanı Hidayet Tuksal Özkök'ün Türkiye'de din çok güçlüymüş gibi yazdığını ifade etti. Tuksal'a göre yazılan yazılarla başörtülü kadınlar üzerinde süregelen baskı meşrulaştırılıyor.
"Elbette olası bir baskıya karşı tedbir almak lazım ama tedbir baskıyı sürdürmek şeklinde olmaz. İnsanların arasını bulmak ve dostlaştırmaya çabalamak lazım."
Sirman: Bu tartışmalara karşı çıkıyorum
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nükhet Sirman'sa antropolog sıfatıyla kadın bedeni üzerinden yürütülen tartışmaları normal bulurken, bir feminist olarak karşı çıktığının altını çizdi. Sirman "Kadınların korkması en çok muhafazakların işine yarıyor" dedi.
Kadınlar ne diyor?
Hicran Karabudak (Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi): "Başı açık kadınlara bugün baskı yok, ama ya yarın?"
Özkök'ten hazetmiyorum ama yazdıklarının da kötü olduğunu düşünmüyorum. İran örneği Türkiye için de tehlikeli. Yakınımda başı açık kadınlara karşı bir baskıya şahit olmadım ama bu karşılaşmayacağım anlamına gelmez. Üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılması diğer kadınların sorun yaşamasına neden olacak.
Gül Yılmaz Çetin (Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme ve Kadın Danışma Merkezi): "Bir yanda şiddet öte yanda ayrımcılık..."
Bu ülkede birçok kadının dini ve toplumsal baskılar nedeniyle şiddete maruz kaldıklarını biliyoruz. Ama kadınlar bununla mücadele ederken diğer taraftan da türbanlı ve türbansız olarak ayrı bir şiddete ve ayrımcılığa maruz bırakılıyor. Bu tartışmanın yine kadın üzerinden yapılıyor olmasını doğru bulmuyoruz.
Emine Baz (Van Kadın Derneği): "Burada baskı yok..."
Başörtüsü serbest olsun. İsteyen taksın, istemeyen takmasın. Van'da başı açık kadınlar üzerinde baskı yok.
Süheyla Doğan (Balıkesir Küçükkuyu Kadın Dayanışma Grubu): "İslamcı erkekler nasıl okuyorsa İslamcı kadınlar da okusun"
Yaşadığım yerde genç kadınlar arasında "kapanma"da ciddi bir artış gözlemliyorum. Bundan mutlu değilim. Öte yandan açık kadınlarla bu kadınların karşı karşıya getirilmesini ve başörtüsünün üniversitede yasak olmasını onaylamıyorum. İslamcı erkekler nasıl üniversitede okuyorsa İslamcı kadınlar da okuyabilmeli.
Kapanışın nedenleri konusunda araştırma yapmak lazım. Kadın bedeni üzerinden politika yapılması ve kadınların da buna teşvik edilmesi açık bir kadın olarak beni korkutuyor. Bu da kadına yönelik şiddet. (GG/NZ)