Söz konusu gelişme herkesine ağzına pelesenk hale gelen Yargıtay Birinci Başkanı Eraslan Özkaya'nın Çakıcı'nın Yargıtay'da kollanması karşılığında villa masraflarının karşılanması amacıyla yine devletin önemli bir kurumu olan MİT elemanı Kaşif Kozinoğlu aracılığı ile yaptığı görüşmeler yoğun bir tartışmanın konusu haline geldi.
Her ne kadar Sayın Yargıtay Başkanı Özkaya, kendisinin ve MİT'in kirli ilişkiler ağına bulaştırılmak istendiğini savunsa da, basına yansıyan bilgiler adeta aksini iddia ediyor. Doğrusu konu ile ilgili gelişmeler artık yargının konusu haline gelmiş, belirli soruşturmaların ardından gerçeklerin ortaya çıkacak olmasına karşılık, meselenin önemli ve altı çizilmesi gereken boyutları var.
Birinci belki de dikkate değer olanı -soruşturma sonucu açığa çıktığı takdirde- devletin iki saygın kurumu bir kanun kaçağını korumaya ve kollamaya çalışmaktadır ki, devletin âli kişiliğini rencide etmek gerekirse bundan daha büyük bir cürüm düşünmek dahi mümkün değildir.
Bu nedenle Yargıtay, Birinci Başkanı Özkaya'nın kanun kaçağı Alaattin Çakıcı davası nedeniyle teamüllere aykırı gerçekleştirdiği görüşme sonucunda büyük bir töhmet altına girmiş bulunmaktadır. Yargı bu görüşmeler dolayısıyla güvensizlik gibi son derece büyük bir girdabın içine düşürülmüştür ki; sonuçlar toplum bazında ve devlet bazında büyük olacaktır kuşkusuz.
Gerçekte bozulmaması gereken bir kurumdur yargı. Bozulan düzeni, usulsüzlükleri adalet terazisi ile yargılayıp hak dağıtan yargının, kendisinin bozulması halinde artık tuz da kokmuş demektir. Yargının bozulması değil, ihtimali, şüphesi, bozulmasından bahsedilir olması dahi kabul edilemez. Bu nedenle Sayın Özkaya, bu duyarlılık içinde, "... Bu konu kişisel karalama sınırlarını aşar ve belli bir camiayı hedef alırsa; ülkemiz de, sistemimiz de yaralanacaktır." demektedir.
Hakimlerin gerçekte bağımsız olması yetmez, ayrıca da bağımsız olduklarına inanılması da önemli bir meseledir. Yani halkın gözünde de tarafsızlıkları konusunda şüpheli bir gölgenin olmaması gerekir. Görünürdeki bağımsızlık kavramı, geçen yıl Avrupa'da sempozyum konusu olacak derecede önemli görülmektedir.
MİT, Eraslan Özkaya'yı yalanlıyor
Sayın Özkaya, MİT elemanı Kaşif Kozinoğlu ve evini inşa eden müteahhit Hakkı Süha Şen ile Çakıcı konusunu konuştuğunu kabul ediyor. Yani olayın vakıa olarak gerçek olduğu kabul ediliyor.
Nitekim Özkaya, basına yansıyan açıklamalarında, 'Kozinoğlu bana 'Bu adam kaçarsa, hapse girerse elindeki bilgilere ulaşamayız. Bize bir iki ay lazım. Bir şey yapılabilir mi?' dedi'' demektedir. Ancak olayın başlangıcı, konuşmaların içeriği ve boyutu konusunda Sayın Özkaya'nın açıklamaları ile basına yansıyan iddialar arasında önemli uçurumlar bulunmaktadır.
Başsavcı Nuri Ok'un tatilini yarıda kesip işleme koyduğu dosya, Özkaya'nın "MİT, Çakıcı davasının geciktirilmesini istedi.' sözünü doğrulamıyor. Kayıtlar, kulisteki ana amacın Çakıcı lehine karar almak olduğunu, bu olmazsa, geciktirme istendiğini gösteriyor. (Radikal, 14 Ağustos 2004) Önemli bir diğer ayrıntı ise Özkaya, evinin tadilatı için 10 Haziran ve 1 Temmuz'da son iki ödemeyi yapmış; yani Hakkı Süha Şen (müteahhit) 1 Haziran'da gözaltına alınıp dinlendiklerini öğrendikten sonra...
Özkaya, Çakıcı'nın villasının tadilat masraflarının alınmaması için müteahhide talimat verdiği iddiasını daha önce reddetmişti. Bir önceki günkü açıklamasının ekine de hem villayı satın almasına hem de müteahhide yaptığı ödemelerin dekontlarını koydu.
Buna göre Özkaya, müteahhide ilk ödemesini 28 Nisan 2004 (10 milyar), ikinci ödemesini ise 18 Mayıs 2004 (3 milyar), üçüncüsünü 10 Haziran (5 milyar) son ödemesini ise 1 Temmuz'da (7 milyar) yapmış. İşte bu son iki ödeme tarihi dikkat çekici. Bu tarihler Hakkı Süha Şen'in Çakıcı'nın firarı ile ilgili soruşturma çerçevesinde gözaltına alınması dolayısıyla Başkan Özkaya'nın bu çerçevedeki telefon dinlemelerine takıldığını öğrenmesinin sonrasına rastlıyor.
Müteahhit Hakkı Süha Şen, 1 Haziran'da gözaltına alınıp serbest bırakılmıştı. Bu sorguda Yargıtay, MİT ilişkileri ile ayrıntılı sorular sorulduğu ortaya çıkmıştı. (Radikal, 14 Ağustos 2004)
Öte yandan MİT Başkanı Şenkal Atasagun, söz konusu gelişme üzerine bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Atasagun, basına yansıyan açıklamasında Sayın Özkaya'nın 'Çakıcı'nın dava dosyasını bekletmek için MİT görevlisi benden ricada bulundu.' şeklindeki iddialarını ise yalanlıyor.
Atasagun, 'Başkan doğru söylemiyor. Kozinoğlu bana görüşme talebinin, Yargıtay Başkanı'ndan geldiğini söyledi. Ben de 'git görüş' dedim. Kozinoğlu'nun ifadesini aldık, arkadaşımız Yargıtay Başkanı ile Çakıcı hakkında bir şey konuşmadığını söylüyor'. Söz konusu çelişkiler, bu dosyanın epey süre gündeme damgasını vuracağını gösteriyor.
Sayın Özkaya'nın, çok sayıda gerçekleştirdiği görüşmeler hukuk terminolojisi ve etiğini de bir kez daha gündeme getirdi. Yargıtay'daki dosyada basına yansıdığı kadarı ile MİT'in Çakıcı davası ile ilgili yalnızca karar tarihinin değil, olası kararın ne yönde olacağına ilişkin sorulara yoğunlaştığını gösteren ayrıntıların bulunduğu da dile getiriliyor ki bunun hiçbir şekilde açıklanabilir yönü bulunmamaktadır.
Başkanın MİT adına bir şahısla bir dava hakkında görüşmesi, değerlendirme yapması ise kabul edilemez bir durumdur. Bir dava dosyası hakkında ancak taraflar işlem yapabilir ve söz söyleyebilir. Bunun dışında hiçbir kurum, kişi ve makam, yargıya telkinde dahi bulunamaz.
Tarafların söylediklerini değerlendirmek hakime ait bir yetkidir ve ancak mahkeme gerekli görürse ilgili kurumlardan bilgi ve belge istenebilir. Anayasamız, mahkemelerin bağımsızlığı nedeniyle bu yönde düzenleme yaptığı gibi görülmekte olan dava hakkında TBMM'de dahi bir görüşme yapılamayacağını belirtmektedir.
Hukukun işleyişi bellidir ve bir dava hakkında ancak avukatlar danışmanlık hizmeti verebilir. Yargıtay Başkanlığı görevi idari bir makamdır. İdari görevler nedeniyle kurumlar arasındaki protokol usul işleyişi bellidir.
Yargıtay Başsavcılığının konuyla ilgili ihbar yazısı ile soruşturmayı başlattığı basında yer almıştır. Bu nedenlerle ve etik yönden sayın Özkaya'nın istifa seçeneğini de düşünmesi gerekir. Yargıyı her türlü şüpheli gölgeden korumak için bazen istifa kurumu da işletilmelidir.
* Ankara Barosu'ndan avukat Hacı Ali Özhan'ın "Özkaya-Çakıcı-MİT İlişkisi Türkiye'yi Sallıyor" başlıklı yazısı Zaman gazetesinde 15.08.2004'te yayımlandı.