Fotoğraf: TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu toplantısı, 2022
Küresel büyük sermayeyle ortaklık halinde, neo-liberal ekonomik politikaları ve AB entegrasyonunu destekleyen sermaye gruplarının sözcüsü Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) Cuma günkü Yüksek İstişare Kurulu toplantısından yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in savunduğu "makro-ekonomik politikalar"a destek geldi.
"Şimşek'in 'rasyonel zemin'i"
Enflasyon, cari açık ve işsizlikte artış ve Merkez Bankası döviz ve altın stoklarındaki hızlı düşüş ile kendisini gösteren makro-ekonomik bozulmayı onarmak üzere Erdoğan tarafından göreve çağrılan Mehmet Şimşek, bakanlığı Nureddin Nebati'den devralırken "Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır" demiş ve ekonomik politikalarda "şeffaflık ve öngörülebilirlik"e vurgu yapmıştı.
Şimşek, "Sosyal refahı artırmak" için, "enflasyonla mücadele[nin] temel politikası olacağını" söylemişti.
Erdoğan ise, yeni bakanın görevi devralmasının ardından, Şimşek'in "rasyonel olmadığını" söylediği politikaları için, "Bazı arkadaşlar 'Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor' gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım." diyerek, Şimşek'in bakanlığının esaslı bir farka işaret etmeyeceği anlamına gelen bir yorumda bulunmuş, ancak, "Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası'yla atmasını kabullendik" demişti.
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu toplantısında Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan'ın yaptıkları konuşmalar, büyük sermayenin Mehmet Şimşek'in birkaç cümlede özetlediği genel yönelimiyle aynı doğrultudaydı.
Özilhan: Ekonomi son 10
yılın en sıkıntılı döneminde
Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan konuşmasında, rejim üzerine tartışmaların ekonomik sorunların görülmesini zorlaştırdığını vurguladı.
"Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken artık bazı değerlerin oturmuş olduğunu görmekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz. 100 yıllık Cumhuriyet tarihimize bakınca, Cumhuriyet değerlerine bağlı olmanın, çoğulcu demokrasiye sahip çıkmanın, laiklik ilkesine sadakatin, kaynak dağılımının piyasa ekonomisi ile düzenlenmesinin, kurallara dayalı liberal dünya düzeninin parçası olmanın, ülkemizde derinlere kök salan bir geleneği olduğunu görüyoruz. Zaman zaman tartışmalara konu olmasına rağmen, Türkiye'nin yönetim anlayışında hep bu temel değerlere geri dönülüyor. Fakat bu temel değerler üzerinde yapılan tartışmalar, kafalarda soru işaretleri oluşturuyor." dedi.
Erdoğan hükümetine seslendi: "Bu yüzden temel değerler konusunda netleşmeli ve çoğulcu demokrasiyi, laikliği, piyasa ekonomisini ve kurallara dayalı liberal dünya düzeninin parçası olmayı artık tartışma dışına itmeliyiz. Bu netleşme, ülkenin istikametinin belirgin olmasını sağlayacak. Bu istikameti tüm dünya görecek. Bu tartışmayı geride bırakınca bugün çözmekte zorlandığımız sorunları çok daha kolay çözebilir durumda olacağız."
"İkiz açık" ve
"üç ayaklı program"
TÜSİAD sözcüsü sorunları şöyle özetledi: "Göstergeler ekonomimizin belki de son 10 yılın en sıkıntılı döneminden geçtiğine işaret ediyor. Buna göre, ihracat geriliyor, cari açık artıyor, net rezervler eksiye geçiyor, bütçe açığı büyüyor, hayat pahalılığı satın alma gücünü düşürüyor, yüksek enflasyon bilançoları bozuyor ve işlem maliyetlerini artırıyor, mevduat ve kredi faiz oranları yükseliyor, politika faiz oranının düşüklüğüne rağmen yatırımlar canlanmıyor, TL değer kaybediyor, yabancı yatırımcı gelmiyor. Uzun süredir ilk defa 'ikiz açık' yaşıyoruz."
Özilhan, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın göreve gelişlerini, "ekonomik programın makroekonomik istikrar yönünde katkı sağlaması" açısından bir imkan olarak gördüklerini dile getirdi ve "Türkiye ekonomisinin sorunlarının çözümü için üç ayaklı bir program gerek[tiğini]" söyledi.
Özilhan "Bu üç ayağı makroekonomik istikrar, yapısal reformlar ve hukuk devleti oluşturuyor. Bu başlıkların üçüne de eş zamanlı başlamak gerekiyor. Bu durumda her birisi diğerlerinin etkinliğini artıracak ve sorunların daha kısa sürede ve daha az maliyetle çözülmesi mümkün olacak." dedi.
"Üretim ve tasarruf artışı"
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı "Özellikle üretim hamlesi açısından etkisi sınırlı, henüz planlama aşamasında olan, çevresel etkileri yüksek olabilecek projeler"in ertelenmesini, "ayrıca, kamunun satın almalarında ve sağladığı hizmetlerde haksız rekabete yol açabilecek uygulamalar konusunda hassas olunmasını", ülkedeki üretim ve yatırım ortamının sağlıklı işlemesi açısından" önemli saydıklarını vurguladı.
"Cari açık sorunu"nu çözmek için "ithalata bağlı üretim yapısını [...] dönüştürmek gerekiyor. Bu, eğitimden teknoloji politikalarına, dış ekonomik ilişkilerden adalet mekanizmasına kadar uzanan geniş bir alanda bir dizi reformu gerektiriyor. Bu reformlar olmadan, dünyada talebin güçlü olduğu ürünlerde, yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli bir üretim yapısına geçmeden, cari açık sorunu çözülmüyor."dedi.
"Makroekonomik istikrar
ve yapısal reformlar"
"Sadece TL'nin değer kaybetmesi[nin], cari açığı fazlaya dönüştürme[diğine]" dikkat çeken Özilhan "hem cari açığı azaltmanın hem de enflasyonu aşağı çekmenin, işe yaradığı teoriyle olduğu kadar tecrübeyle de bilinen tek yolu[nun] üretim ve tasarruf artışı" olduğunu hatırlattı. "Üretimi ve tasarrufları artırmadan tüketim artışının sonu cari açığın bozulması oluyor. Bunun sürdürülebilir olmadığı aşikar." dedi.
"Üretimi ve yatırımı artırmak için önce makroekonomik istikrarı sağlamak gerek[tiğini]" dile getiren Özilhan, bununla birlikte "eğitim, bilim, teknoloji, bölgesel kalkınma, kayıtdışı ile mücadele, vergi ve teşvikler, Kobilerin kurumsallaşması, ölçek ve verimlilik artışı temelinde dönüşümü, yeşil ekonomi gibi başlıklarda yapısal reformlar[ın] hayata geçir[ilmesini]" istedi.
Hukuk devleti
Özilhan "Yatırımların artması için elverişli koşullar, hukukun üstünlüğünün ve yargı bağımsızlığının şüphe götürmediği, güçler dengesinin sağlandığı, çoğunlukçuluğun değil çoğulculuğun esas olduğu, ifade özgürlüğünün tam olarak korunduğu, şeffaflığın ve hesapverebilirliğin tesis edildiği, atamalarda liyakatin esas olduğu, özerk kurumların bağımsızlığının güvence altında olduğu, politikalarda ve kararlarda sürekliliğin sağlandığı bir yönetim modeli ile sağlanır." dedi ve "Türkiye'nin rekabetçi olmak dışında başka bir seçeneği yok ve aslında bu durum çoğulcu demokratik bir sistemin vazgeçilmezliğini de güçlendiren bir unsur" diye ekledi.
Dış politika: "Demokratik ülkeler
topluluğu içinde yer alınmalı"
Özilhan, Türkiye dış politikasını hiç şüphesiz kendi menfaatleri doğrultusunda belirlemeli. Hem bölge ülkeleriyle hem de küresel güçlerle ilişkilerini ilkeler ve kurumsal yapılar üzerinde geliştirmeli. Jeopolitik gerilimlerin arttığı, küresel dengelerin hassas olduğu günümüzde, Türkiye açısından demokratik ülkeler topluluğunun içinde yer almak önemlidir." dedi.
"Ekonomik ilişkilerimiz açısından en önemli partnerimiz olan Avrupa'nın dijital ve yeşil dönüşüm projelerinin dışında kalma[nın] düşün[ülemeyeceğini]" söyleyen TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı "inisiyatifi ele alarak AB müktesebatını uygulamaya dönük ev ödevlerimizi yapmaya başlayabilir, özel sektörümüzün ısrarla beklediği gümrük birliğinin dekarbonizasyon ve dijitalleşme süreçlerini destekleyecek şekilde güncellenmesi için müzakerelerin önünü açabiliriz." diyerek "siyasetçilerimizi de iktidarı ve muhalefetiyle aynı sorumluluk duygusuyla hareket"e ve "Uluslararası kabul gören, sınanmış politikaları kararlılıkla uygulayarak; ortak aklı devreye sokarak; istişare ve görüş alış-verişini yürüterek bu zor günleri el birliğiyle aşmaya davet etti."
Orhan Turan: "İstanbul
Sözleşmesine geri dönülsün"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da konuşmasında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "rasyonel politikalara dönüş vurgusu"nun altını çizdi.
"Sayın Bakan'ın da ifade etmiş olduğu gibi, kolay çözümler ya da hızlı sonuç verecek yöntemler bulunmuyor olsa da, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve öngörülebilirlik prensipleri doğrultusunda, kural temelli politika yapımına bağlı kalınması, ekonomideki bu zor durumun aşılmasını sağlayacaktır." dedi.
Turan konuşmasında Özilhan'la aynı doğrultuda, yapısal reformlar, hukuk devleti, saydam ve öngörülebilir bir politik ve idari yönetim konusunu ısrarla dile getirdi.
Turan'ın konuşması, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin vurgularıyla dikkat çekti. TÜSİAD Başkanı İstanbul Sözleşmesine dönülmesini istedi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu'na "daha sıkı sarılmak ve en etkili şekilde uygulamak" zorunda olunduğunu söyledi.
TÜSİAD Başkanı, "Kadınların ve erkeklerin ekonomik yaşama, karar alma mekanizmalarına, siyasete ve toplumsal hayata eşit katılımı olması gerektiğine inanıyoruz." dedi: "Parlamentodaki kadın oranının yüzde yirmiye yükselmesine rağmen, toplumun yarısının temsili açısından maalesef yetersiz düzeyde olması, eşitlik yönünde daha fazla çaba gösterme konusundaki sorumluluğumuzu artırıyor."
"İkinci yüzyılımıza girerken, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusunu tartışma dışı bırakmalıyız. Eğitime erişim, işgücüne katılım, siyasette ve çalışma hayatında karar alıcı pozisyonlarda yer alma ve bakım sorumlulukları alanlarındaki kadın-erkek eşitsizliklerini ortadan kaldırmalıyız."
(AEK)