Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ndeki basın toplantısı TESEV Demokratikleşme Programı Direktörü Etyen Mahçupyan'ın sunuşuyla başladı, raporun hazırlayıcısı Prof. Dr. Basın Oran'ın raporu tanıtmasıyla son buldu.
Prof. Oran, "Küreselleşme ve silahlı Kürt milliyetçiliğine tepki olarak etnik milliyetçiliğin yargının işleyişine etki edecek derecede yükselişe geçtiğini ve Derin Devlet'in tekrar baş gösterdiğini bildirdi.
Prof Oran: 2005 çok üzücü bir yıl oldu ama, umutluyum
Avrupa Birliği müzakere sürecinde demokratikleşme çabaları zorluklarla da olsa sürdüğünü belirten Prof. Oran, 2004 sonunda ve yeni Ceza Yasası' nın yürürlüğe sokulmasından önce insan hakları örgütleri ve kamuoyunun büyük umutlar beslediğini hatırlattı; buna karşılık 2005'te insan hakları açısından son derece üzücü bir yıl geçirildiğini söyledi.
2006 yılında 301. maddeden açılan davalarda beraatlar yaşanmaya başlandığını, milliyetçi muhbir vatandaşların ifade özgürlüğüne karşı Ceza Yasası'na dayanarak açtıkları davalarda müdahillik taleplerinin savcılarca artık reddedildiğini ifade eden Prof. Oran, "İyi Yargıç varsa kötü kanun yoktur" kuralı tam işlemediği halde iyimser olduğunu söyleyerek, "2006'da durum daha iyi olabilir" dedi.
"2006'da geçtiğimiz yıl yaşadığımız sürecin zıddını yaşayacağız" diye öngören Prof. Oran, bulgulardan hareketle raporun sonuç bölümündeki şu tespite yer verdi:
"Devlet odaklı Türkiye'den İnsan odaklı Türkiye'ye geçiş beklentisi içindeki bir Türkiye'nin, yükselen Sevr Paranoyası ortamı hesaba katılmadığı için büyük hayal kırıklığına uğradı. İfade özgürlüğünün bugüne kadar engelleyen 141, 142, 159, 163, 312 gibi maddelerin 216, 288, 301 gibi maddelerle kendini baştan yarattı."
"İnsan haklarına saygı ile güvenlik kuvvetlenir"
TESEV Demokratikleşme Programı bünyesinde sürdürülen Anayasal Vatandaşlık ve Azınlık Hakları projesinin bir ürünü olarak hazırlanan raporun tanıtımında, her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de bir sarkaç bulunduğunu ifade eden Prof. Oran, bu sarkacın "milli güvenlik" kavramına doğru salındığı zaman insan hakları devletinin ortadan kalktığını ancak "insan hakları" kavramına doğru salındığı zaman milli güvenlik devletinin ortadan kalkmadığını, tam tersine kuvvetlendiğini hatırlattı:
"Çünkü insan hakları demek yurttaşların alt kimliklerinin devletçe tanınması ve saygı görmesi demektir ki, yurttaşlar devletlerine mutsuz edildikleri zaman değil mutlu edildikleri zaman sadakat gösterirler."
Rapor, 1215 Magna Carta'dan beri dünyada ve 1808 Sened-i İttifak'tan beri Türkiye'de insan haklarının tarihsel gelişimine özet olarak yer veriyor.
"Küreselleşme ve milliyetçilik" unsurlarına değindikten sonra, üçüncü bölümde, 2005'te insan hakları alanında yaşananlar "Adalet ve Emniyet Mekanizmalarının Durumu", "Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun Azınlık Raporu", "Din, İnanç, Dil, Kimlik", "Gayrimüslim Azınlık Hakları", "Davalar Furyası", "İşkence, Derin Devlet, Faili Meçhuller" ve "Uluslararası Mahkemeler ve Örgütler" başlıkları altında inceleniyor.
"İşkenceye ceza yok, şikayet edilenler Polis ve Yargı"
Raporda polisin durumuna ilişkin olarak, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'nın Nisan 2005'e dair; "1634 insan hakları ihlali başvurusunda en çok şikayet edilen konu işkence; en çok şikayet edilen kurum da Emniyet ve Adliye oldu" tespitine yer veriliyor.
İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) 1999-2003 döneminde açılabilen işkence davalarıyla ilgili araştırmasına da değinen raporu, bu davaların yüzde 23'ünün zamanaşımına uğradığı belirtildi.
Adaletle ilgili kısımda ise Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın tutukluluğu, tutuklunun en kısa sürede yargıç karşısına çıkarılması kuralı ihlal edildiği kaydedildi.
Rahip cinayeti ve gayrımüslin hakları
"Gayrimüslimlerin Azınlık Hakları" başlıklı bölümde ise, Trabzon'da rahip cinayeti eleştirildi.
Geçmiş yıllarda nüfus cüzdanlarındaki din hanesine "Yezidi" yazdırabilmiş olan yurttaşların, son zamanlarda "bilinmeyen din"yazan veya "X" işaretli nüfus cüzdan taşımak zorunda kaldıkları açıklandı.
1970'lerin başından beri devam eden "1936 Beyannamesi" sorunu yüzünden ellerindeki taşınmazları birer birer yitiren gayrimüslim vakıflarından Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı'na ait Beyoğlu İstiklal Caddesindeki İGS binası, Hazine tarafından bir üçüncü şahsa satıldığı belirtildi.
Raporda ifade özgürlüğü
Düşünce ve ifade özgürlüğüne açılan davaların yoğunluğuna dilkkat çeken rapor, Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak, Milli Gazete yazarları Selahattin Aydar ve Mehmet Şevket Eygi, gazeteci Hrant Dink, yayıncı Ragıp Zarakolu,gazeteci-yazar Fikret Otyam, yazar Orhan Pamuk, gazeteciler İsmet Berkan, Murat Belge, Erol Katırcıoğlu, Haluk Şahin, Hasan cemal, yazan Altemur Kılıç, yazar Murat Papuç ve pek çok kişinin mahkemede ve sokakta yaşadığı kısıtlamalara örnekler veriyor.
Raporda yer alan diğer gelişmeler arasında Başbakan Erdoğan'ın "Cumhuriyet", "Sakarya" ve "Günlük Evrensel" gazeteleri ve "Penguen" dergisine açılan karikatür davaları da var.
Ayrıca, Trabzon'da 6 Nisan'da beş gencin yaşadığı linç girişimi, 25-27 Mayıs'ta Boğaziçi Üniversitesi'nde toplanacağı ilan edilen üç günlük "İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri" konferansının iptal edilmesi ve bu gelişmelere karşılık hükümet ve diğer yetkililerin tutumları raporda eleştiriliyor. (EÖ)