Türkiye'de 1960'lı yıllarda başlayan dönüşüm sürecini müzikteki yenilikler üzerinden anlamaya çalışan, Derya Bengi'nin hazırladığı "Uzayda bir elektrik hasıl oldu: 1960'larda müzikli Türkiye" sergisi kapsamında gerçekleştirilen söyleşi serisinin ilki 20 Eylül'de DEPO'da yapıldı.
Etkinlik Sweet Confusion, uluslararası araştırma projesi Sweet 60s (tATLI 60'LAR) kapsamında; Eurasia Partnership Foundation, USAID, Erste Stiftung ve Allianz Kulturstiftung desteğiyle gerçekleştiriliyor.
Sweet 60s, güncel sanatsal ve teorik bakış açıları aracılığıyla 1960'ların, "romantik devrimci dönem" büyük anlatısına dâhil edilmemeleri nedeniyle bilinmeyen, azımsanan, saklı bağlam ve sınırları inceliyor.
Etkinliğin ilk ayağı 17-19 Mayıs 2012 tarihlerinde 60'lardaki sinema üzerine yapılmıştı.
Açık Radyo'nun kurucusu, gazeteci ve yazar Ömer Madra, "1960'larda genç olmak", İstanbul Üniversitesi Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Mehmet Ö. Alkan ise "plaklar ve 61-71 siyasi darbeler parantezinde genç olmak" hakkında konuştu.
Ömer Madra, 60'larda yaşamın ritmini belirleyen iki unsurun, sürekli sigara içmek ve müzik olduğunu söyledi.
"Sigara o kadar çok içiliyordu ki; hararetli konuşmaların başında ve sonunda, konuşma sırasında es vermek için gibi... Dev tütün şirketleri ise o dönemde kitle katili olarak sigaranın ne kadar mükemmel bir şey olduğunu reklamlarıyla vurguluyorlardı."
Madra, müzikle ilgili olarak; "Rock and roll'un, Batı dünyasını kasıp kavurduğu dönemde Türkiye'de bu müziğe bakış soluktu. Devrimci sol ve Türkçü sağla birlikte ülkede türküler önemli boyut kazandı" dedi.
"Batı'da o dönemde yaşayan gençlerin genel özellikleri ise şöyleydi: Olağanüstü derecede saf olmaları, kafalarının karışık olması, dünyanın kaderiyle ilgili fikir sahibi olmamaları, büyük ölçüde cahil olmaları, düşünce tembelliği..."
"Öğrenci ve işçi gücünün patlamasıyla beraber umut vadeden gelişmeler yaşandı. Sivil, azınlık, kadın, eşcinsel haklar elde edilmeye başladı. Gelecek nesiller için hayati önem arz eden çevre hareketi de önem kazandı.
"Türkiye'de ise serbestçe ifade özgürlüğü ve daha iyi yaşam uğruna kendi hayatlarını feda eden gençler olmuştur. Bunun en büyük örneği İsmail Beşikçi'dir."
Propaganda aracı plaklar
Plakların, tarih için sesli birer kaynak olduğunu vurgulayan Mehmet Ö. Alkan, Türkiye'de ilk örneğini 1909'da İttihat ve Terakki'nin iktidarını pekiştirmek için hazırlattığı propaganda plaklarında görüldüğünü söyledi.
Sonraki dönemlerde yine propaganda unsuru olarak ABD ve Türkiye'nin kardeş ülke gibi yansıtıldığına dikkat çeken Alkan, Atatürk ve Roosevelt'in konuşmalarının bir arada bulunduğu plakların mevcut olduğunu belirtti.
"Adnan Menderes'in idam edilmesinin ardından Milli Birlik Komitesi, Menderes isminin kullanılmasını yasaklamıştır. Bu süreçte eski başbakanı propaganda unsuru olarak kullanmak isteyenler, Menderes ırmağından feyzalarak plaklar hazırladı. Bu plaklarda Yassı Ada ise 'Yaslı Ada' olarak yer bulmuştur.
"Çetin Altan da 1965'te milletvekiliyken 23 Nisan ve Vietnam Savaşı'nı eleştiren plaklar yapmıştır. 1967'de Türkiye'de Robert Francis Kennedy suikasti sonrası bir ağıt plağı hazırlanmıştır."
Mehmet Ö. Alkan, plakların çok tercih edilmesinde, ülkeye sözlü kültürün hakim olması ve okuma-yazma oranının düşük olmasının temel etken olduğunu söyledi.
"O dönemde, şu anda elektronik merkezi olan Doğu Bank plak merkeziydi. Burada hazırlanan plaklar bölge temsilcilikleri ile Adana'ya oradan da Güneydoğu'ya yayılırdı. Doğal afetleri anlatan plaklar ise komediden ziyade trajedi kültürüne yönelen halkın ilgisini çekmekteydi."
"Günümüzde bile kendilerini dışa vurmakta zorlanan Aleviler, o dönemde 'Ben Aleviyim ve gururluyum' şeklinde plaklar yapmışlardır. 60'lı yıllara kadar kırsal bir hayat süren Aleviler, göçlerle birlikte kentlerde kendilerini demokratik ortamlarda ifade etmeye başladı."
"60, 70 ve 80'li yıllardaki toplumsal duyarlılık günümüzde yok. 12 Eylül'ün bu kadar başarılı olacağını tahmin edemezdim. Başkaldırı, demokrasi ve özgürlük savunuculuğunun olmadığı bir ortam yaratıldı." (TAA/HK)