*Fotoğraf: Ferid Demirel
Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) İstanbul Cem Karaca Kültür Merkezi'nde düzenlediği Demokratik Cumhuriyet Konferansı, "Cumhuriyet'in kuruluş dinamikleri-1" başlıklı ikinci oturumu ile devam etti.
Ayşegül Devecioğlu'nun moderatörlüğünü yaptığı oturumda, Hamit Bozarslan "Cumhuriyetin kuruluşunda Kürtler", Tanıl Bora "Demokratik bir milliyetçilik – Neden olamadı?" ve Barış Ünlü "Cumhuriyet bir sözleşme miydi?" başlıkları üzerinden sunum yaptı.
Akademisyen Hamit Bozarslan, ‘Cumhuriyet’in kuruluşunda Kürtler’ başlıklı sunumunda, Kürtlerin yenilgiden özgürleşmeye doğru bir süreçten geçtiğini söyledi:
“Yüz yıl sonra Türkiye’de bugün esir olan kim, özgür olan kim? Türkiye’de bugün Kürtler özgür. Hapishanelerde büyük bir baskı altında. Kürtlük, kendi düşüncelerinde, tarih okumalarında, kendi geleceklerini kurmada, sanatsal yaratıcılıkta özgür ama esir olan Türtlük. ‘Kumaş ancak şehit kanıyla sulanırsa bayrak olur’ diyen bir Türklük özgür olabilir mi? Türkiye’de Türklüğün özgür olmadığını görmekteyiz. Türkiye’de bugün esir olan Türklük.”,
Bora: Geçmiş milliyetçilik dahi yok
Yazar Tanıl Bora ise, ‘Demokratik bir milliyetçilik-Neden olamadı?’ sorusu üzerine yaptığı sunumda şöyle konuştu:
"Milliyetçilik, milli varlığıyla var olmaktan öte bir tasarım koymaz. Bir toplum tasarımı, kendinden memnun olmaya sığmayan bir toplum tasarımı iddiası var.
“Süleyman Demirel 1960’larda ‘Milliyetçilik Urfa’nın susuz köyüne su götürmektir’ diyor. Bir vatan yapmaktan söz ediyor. Hamaset ile değil kalkınmayla olabileceğini söylüyor. Gerçek milliyetçiliğin bu olduğunu söylüyor. Turgut Özal güçlü olduğu dönemde ‘Yavuz Selim, Fatih Sultan ile övünmeyelim. Bugün yaptığımız bir icat, dünyaca ünlü bir sanatçımız var mı? Milliyetçilik budur’ diyor.
“Buna benzer sözleri güçlü olduğu dönemlerde söylüyorlar. Başka bir dönem bunu duyamazsınız kendilerinden. Beni en karamsar kılan şey bugün muhalefetteki iyi milliyetçilerin dahi yukarıdaki örneklerden uzak olmasıdır. Üzücü olan bu."
Ünlü: Sömürge açıkça egemenlik kuruyor
“Cumhuriyet bir sözleşme miydi?” sorusuyla konuşmasına başlayan akademisyen Barış Ünlü de “İktidarın sözleşme mantığı milletin üzerinde görünmez bir egemenlik kurarken, sömürge açıkça egemenlik kuruyor. Halk egemenliği devletin tanrısal hak, karizma, şiddet gibi temellerini değiştiriyor.
"Sözleşme ve sömürge devletinin içinde şiddet var. Sömürge devletinde şiddet ve şiddet tehdidi kesintisizdir. Türkiye’de imtiyazlı yaşamak için Türkleşmek gerekiyordu. Türklük Sözleşmesi kurulurken Kürdistan bir sömürge olarak görüldü.
“Şiddet ve tehdit, kültürel baskı, hukuksuzluk, cezasızlık, olağanüstü hal egemendir. Bu iki mantık bir birinden bağımsız değil. Çalışmalara göre bir bumerang etkisi var. Hukuksuzluklar gelip sözleşmeyi de vurabiliyor."
Öztürk: Değiştirecek gücümüz var
Konferansın “Cumhuriyet’in kuruluş dinamikleri-2” başlıklı üçüncü oturumunda iktisatçı akademisyen Özgür Öztürk, feminist yazar Hülya Osmanağaoğlu ve siyaset bilimci Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, Zerrin Kurtoğlu moderatörlüğünde sunum yaptı.
Akademisyen Öztürk, ‘Türkiye’de kapitalizmin 100 yılı’ başlıklı sunumunda, “Kapitalist üretim meta üretim biçimidir. Sadece mal üretim sistemi değil, ücretli emeğin de yeniden üretildiği bir sistem. Tekelleşme demek kısa sürede yüksek kâr elde etmek demek. 12 Eylül işçi sınıfı, emeğe karşı sermaye darbesiydi. Günümüz kapitalizmi demokrasi, özgürlük, refah vadetmiyor. Biz bu cehenneme hiçbir şekilde mecbur değiliz. Bunu değiştirecek gücümüz var. Bunun farkına varalım” dedi.
Osmanağaoğlu: Kadın aileye mahkum ediliyor
Osmanağaoğlu, ‘Cumhuriyet’in kuruluş dinamiği olarak patriyarka ve feminist mücadele’ üzerine sunum yaptı.
AKP iktidarının en son aile yasası üzerinden bir kutuplaşma yaratmaya çalıştığını vurgulayan Osmanağaoğlu, şöyle konuştu:
“Patriarkayı korumak için İstanbul Sözleşmesi’nden imza çektiler. Kadın kazanımlarının patriarkayı sıkıştırdığı yerde İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekildi. Şimdi bir Anayasa değişikliği ile kadınlar aileye mahkum edilmeye çalışılıyor.
“LGBTİ+’lar üzerindeki baskıları artırmaya çalışıyorlar. AKP ile kadın meselesi her gün gündemde. Cumhuriyet öncesinde çok güçlü bir feminist hareket var. 1980-90’lara baktığımızda kadınların evdeki kocadan izin almaksızın ücretli emek gücüne katılması ya da iş kurması önündeki yasak 1990 yılında kalktı.”
Yalçınkaya: Devlet diyanetin kendisi
Oturum son konuşmacısı Prof. Dr. Yalçınkaya ise, “İnançlar ve Cumhuriyet” üzerine yaptığı sunumda “din ile devlet ilişkisine” değindi:
“Din ile devlet arasındaki ilişki uzlaşmaz çatışmalar ile yüklü bir ilişki biçimi değil. Tam tersine iç içine geçmiş durumda. Din düşmanlığı devlet düşmanlığıdır. Din üzerine susma imkanımız yok.
“Devlet şu anda Diyanet’in ta kendisi. Devlet tam olarak onda cisimleşiyor. Din ile devlet aynı iddia peşindedir. Din önünde sonunda devlet içindir.
“Devlet, din için yoktur. Cumhuriyetin doğrudan yaptığı şey Sünniliğin yeniden inşası ve topluma deli gömleği gibi giydirilmesidir.”
Konferansın son oturumu "Cumhuriyetin anayasal serüveni" başlığında gerçekleşti. Sevilay Çelenk moderatörlüğündeki oturumda, hukukçu akademisyenler Murat Sevinç, Dinçer Demirkent ve Levent Köker sunum yaptı.
(RT)