Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik "iki dil ve özerklik" tartışmalarını "Türkiye'deki demokratikleşme sürecine ve açık toplum arayışına yönelik siyasi bir suikast" olarak nitelendirse de Latin Amerika'da yerli halkların özgürlük mücadelesini izlemiş olan yazar Metin Yeğin aynı görüşte değil.
El Salvador, Guatemala ve Meksika'da uzun süren gerilla mücadelelerinden sonra yapılan ateşkesler ve barış anlaşmalarının sonuçlarını değerlendirdiği "Gerillanın Barışı" kitabının yazarı Yeğin'e göre, demokratik özerklik, bir radikal katılımcı demokrasi önerisi.
Demokratik özerkliğin aşağıdan yukarıya inşa edilen bir demokrasi talebi olarak öngörülmesi ve klasik devletçi anlayışlarla yorumlanmaması gerekiyor. Ancak Yeğin, taslağın iyi anlatılamadığı görüşünde:
"Herkes taslağı kendi bulunduğu noktadan algıladı, eline cetvel alıp sınır talepleri çizmeye başladı. Oysa bana kalırsa bu taslak aslında bir sınırdışılık talebi içeriyor. Bir bölgeye has değil her yere öneriliyor. Üç beş yılda bir yaratılan karikatür demokrasi yerine herkesin kendi yaşamını kurduğu ve denetlediği radikal katılımcı bir demokrasi önerisi içeriyor."
Ömer Çelik: Tartışmalar Türkiye için suikast girişimidir
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ise, özerklik ve iki dil tartışmalarını Türkiye'nin demokratikleşme sürecine yönelik bir suikast olarak nitelendiriyor.
Çelik, AKP Merkez Yürütme Kurulu toplantısına gelişinde basın mensuplarının 'iki dil' ve özerklikle ilgili sorularını cevaplarken şunları söylüyor:
"Türkiye bir açık toplumdur, demokratik toplumdur. Türkiye'de her şey tartışılır. Bu tartışmaların hangi zamanlama ile gündeme getirildiği, nasıl sevk ve idare edildiği önemlidir.
Demokratik Toplum Kongresi, ona yakın duran siyasi parti, demokratik kavramları Türkiye'deki demokratikleşmeyi yaralayacak şekilde işlevselleştiriyor.
Bazı değişik ülkelerde yapılmış tartışmaları buraya taşımak, tek başına demokratik kavramlardan bahsetmek demokrat olmak anlamına gelmiyor.
Özerklikle daha çok demokrasi arasında doğrudan ilişki vardır diye bir yaklaşım ortaya konulamaz. Siyaset açısından, mantık açısından özerkliğin olduğu, federasyonun olduğu ülkelerin farklı tarihsel koşulları var.
Özerklik ve resmi dilin iki dilli olması tartışmalarını, Türkiye'deki gerçek demokratikleşme sürecine, açık toplum arayışlarına suikast teşebbüsü olarak görüyorum.
Bahsettiğimiz kongre ve siyasi partiler, bir takım demokratik kavramları klişe olarak alıp, siyaseti ve kültürü radikalleştiriyor. Bunun da gerçek demokratikleşmeye hiçbir katkısı olmaz." (BB)