Önümüzdeki ay 12. yılını dolduracak olan olayla ilgili dava ancak üç yıl sonra açılabilmişti.
Bianet'e konuşan davanın müdahil avukatı Kahraman Özçağın, "Adil yargılanma hakkının ihlali, yargılama süresinin uzaması ve yaşam hakkının ihlali" gerekçeleriyle AİHM'ye müracaat edeceklerini söyledi.
Özçağın, yaşanan tüm olumsuzluklara karşın bugüne dek Türkiye yargısının vereceği karardan umutluyken artık bu umutlarının da kalmadığını söyledi.
Olayla ilgili emniyet kuvvetlerinin çektiği görüntü kayıtlarının çözümünün dahi yapılmadığını söyleyen Özçağın, "Üç aydır kasetler RTÜK'te bekliyor. Emniyetin görüntüleri olmasına karşın, o kasetlerde dahi olayın bir katliam olduğunu gösteren görüntü ve tanıklıklar olduğunu biliyoruz" dedi.
Kitleye ateş açıldı
Digor'da, PKK'nin kuruluş yıldönümü nedeniyle 14 Ağustos günü ilçe merkezine doğru dört ayrı yerde gösteriler yapılmıştı.
Üç grup, yerel yöneticilerin gayretleriyle herhangi bir olay çıkmadan dağılırken ilçeye bağlı Başköy, Varlı, Yağlıca, Bacalı ve Arpalı köylerinden yaklaşık 3 bin kişilik son grup ilçe merkezine doğru yürüyüş yapınca, özel timciler konumlandıkları tepeden kitlenin üzerine ateş açtı.
17 kişinin öldüğü 63 kişinin de yaralandığı olayda bir çok kişi de gözaltına alındı.
Olayın hemen ardından ölen ve yaralananların yakınları güvenlik kuvvetleri hakkında 15 Ağustos günü suç duyurusunda bulunurken, göstericilerle ilgili de 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na muhalefetten soruşturma açıldı.
Bu soruşturma sonunda 160 kişi aleyhine açılan dava ise Şartlı Salıverme Yasasıyla af kapsamına girerek ertelendi.
8 özel timciye dava açıldı
Olayın ardından ölenlerin yakınları 15 Ağustos 1993'te Digor Cumhuriyet Savcılığı'na Özel Timler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Suçu işleyen görevliler Kars Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı oldukları için Digor Savcılığı, şikayet başvurusunu Kars Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletti.
Bunun üzerine kimlikleri belirlenen Kars Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Özel Harekat Timi üyeleri Tuncay Yasa, İsmail Yıldız, Mustafa Demir, Yunus Alper, Sezai Özyurt, Atila Yıldız, Suat Kaymak ile Sıraç Birol hakkında soruşturma başlatıldı.
Süleyman Taş, Faruk Aydın, Kıyasetin Çalışçı, Tutiye Talan, Zarife Boylu, Necla Geçener, Gücan Çağdavul, Selvi Çağdavul, Hasan Çağdavul, Nurettin Orun, Cemil Özvariş, Suna Çidamal, Erdal Buğan, Yeter Kerenciler, Zeynet Çağdavul, Fatma Farlak ile Tuncer Hacıoğulu isimli köylülerin ölümüne ilişkin, dava ancak üç yıl sonra 22 Nisan 1996'da açılabildi.
Sekiz özel timcinin Kars Ağır Ceza Mahkemesi'nde, "kasten adam öldürmek" ve "adam öldürmeye tam teşebbüs" suçlamalarıyla yargılandığı davada bugüne dek 40'ın üzerinde duruşma yapıldı.
PKK'liler ateş açtı dediler
Tutuksuz yargılanan özel timler duruşmalar süresince suçlamaları reddederek, sadece ikaz ateşi açtıklarını, yürüyüş yapan köylüler arasında ellerinde roketatar ve değişik ağır silahlar olan PKK militanlarının bulunduğunu, onlar tarafından açılan ateş sonucu ölümlerin meydana geldiğini iddia etti.
Sanık avukatı Can Aydın da, savunmalarında köylülerin geçtiği güzergahta roketatar mermilerinin parçalarının bulunduğunu kaydederek, köylülerin PKK'lilerin silahlarından çıkan kurşunlarla vurulmuş olabileceğini ileri sürdü.
Aradan 12 yıl geçmesine karşın hala olay yeri keşfinin yapılmadığını belirten müdahil avukatı Kahraman Özçağın, "Bugüne dek yapılan tüm duruşmalarda keşif talebinde bulundum yerine getirilmedi. Olayın üzerinden uzun bir süre geçtiğini belirterek, keşfe gerek olamadığını söylediler. O zaman niye bu kadar beklendi?
Kitlenin içinden ateş edildiği söyleniyor. Grubun bulunduğu yer düzlük bir alan, kitlenin sağ tarafında ise askeri birlikler bulunuyor. Eğer kitle içinde ateş edilse askerlere yönelik ateş edilirdi.
Öte yandan asker ya da polislerden bir tek kişi dahi yaralanmış değil. Olaydan sonra kitle denetim altına alınarak tek tek kimlik kontrolünden geçirildi. Madem silahlı PKK militanları vardı o zaman niye bulunamadı?" dedi.
Dava AİHM yolunda
Özçağın olayla ilgili bir kısım mağdur yakınının 2003 Aralık ayında AİHM'ye başvurduğunu belirterek, "Önceden iki ayda bir duruşma yapılıyordu. AİHM'ye müracattan sonra yargılama 40 günlük ya da aylık periyotlara düştü. 40'ın üzerinde duruşma oldu ama hala bir sonuç yok.
Mahkeme hiçbir talebimizi yerine getirmiyor. Bugüne dek böylesine açık bir katliam olması nedeniyle Türkiye yargısının bu işi çözeceğini düşünüyordum. Ama olayla ilgili emniyet kuvvetlerinin çektiği görüntü kayıtlarının çözümü dahi yapılmadı.
Emniyetin görüntüleri olmasına karşın, o kasetlerde dahi olayın bir katliam olduğunu gösteren görüntü ve tanıklıklar olduğunu biliyoruz. Yıllardır ellerinde olan kasetler daha 3 ay önce RTÜK'e gitti. Ama şimdi de orada bekliyor. Artık umudum kalmadı. Kendi müvekkillerimle ilgili olarak da, 'Adil yargılanma hakkının ihlali, yargılama süresinin uzaması ve yaşam hakkının ihlali' gerekçeleriyle ben de AİHM'ye müracaat edeceğim" dedi.(AŞ/EÜ)