Fotoğraf: pxhere.com
Döviz kurlarındaki yükseliş Türkiye’nin koronavirüsle birlikte en önemli gündem maddesi haline geldi. Pandemiye ekonomik kriz koşullarında yakalanan Türkiye’de lira, dolar karşında tüm zamanların en yüksek değer kaybı seviyesini gördü.
TL’nin alım gücü her geçen gün zayıflarken hükümet ve Merkez Bankası’nın adımları dövizin yükselişini durduramadı.
Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının açıklandığı 11 Mart’ta 6,15 seviyelerinde olan TL/dolar kuru 7 Mayıs’ta 7,20 seviyelerine ulaştı. Bir gün sonra Merkez Bankası’nın piyasayı fonlamasıyla birlikte 7,10 seviyelerine kadar düştü.
Yılbaşının hemen ertesinde 6,50 seviyesinde işlem gören Euro ise bu dönemde 7,77 TL’ye kadar yükseldi. Gram altın da tüm zamanların rekorunu kırarak 390 TL’nin üzerinde fiyatlanıyor.
Ekonomist Dr. Sabri Öncü’ye göre TL’nin diğer para birimleri karşısındaki değer kaybı daha uzun bir süre devam edecek. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin de dolar karşısında değer kaybettiğini ifade eden Öncü, yaşananın bir döviz krizi olduğunu belirterek TL’nin diğer ülke paralarına oranla daha kırılgan olduğunu söylüyor.
"TL en çok değer kaybedenlerden para birimleri arasında"
Son dönemde ekonomide yaşananlar hakkında düşünceniz nedir? Türkiye’de kur neden yükseliyor?
Öncelikle bunun oldukça derin bir kriz olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. 1929’daki Büyük Buhran’dan bu yana yaşanmış krizlerin en büyüğü.
Türkiye’nin bundan etkilenmesi kaçınılmaz. Gelişmekte olan ülkeler olarak sınıflandırılan ülkelerin paralarında da benzer düşüşler gözleniyor. Ancak Türkiye’ye özgü başka nedenlerden dolayı TL en çok değer kaybedenlerden para birimleri arasında.
Ama bu neden oluyor? Birileri mi saldırıyor? Hayır. Zaten olacaktı ama koronavirüs nedeniyle şimdi çok daha sert bir şekilde gerçekleşiyor.
"Para harcanmadığında ekonomi ölür"
Koronavirüs odaklı bir kırılganlıktan mı söz ediyoruz?
Tabii ki koronavirüsünün olay üzerindeki etkileri inkar edilemez. Nedeni de çok açık. Hepimiz evdeyiz. Sadece Türkiye değil, tüm dünya evde. Evet, üretim devam ediyor ama normal zamana oranla bu kıyaslanabilecek durumda değil. Evden çıkmayan insan az harcama yapar değil mi?
Bundan 4-5 ay öncesine kadar ben bankaya yatan parayı ay sonuna kadar bitirmiş oluyordum. Şimdi ise birikiyor o para. Eskiden yapmış olduğum harcamaların şu an yüzde 20’sini anca yapıyorum. Yani kendi bazımda ekonomide yüzde 80’lik bir daralmaya neden oluyorum. E herkesin aynı şekilde olduğunu düşünün, tasarruf etmek böylesi kitleselleştiğinde ekonomiye zarar verir. Çünkü kimse para harcanmıyor. Para harcanmadığında ekonomi ölür. Evet diğer etkenler bir yana koronavirüsün etkisi bir yana.
Virüs insanları dünyanın her yerinde evlere kapattı. Tedarik zincirleri koptu. Hem arz tarafında hem de talep tarafında üretim durdu. Ekonomik daralma birden bire oldu. Sadece ABD'de 33 milyon kişi işsiz kaldı. Şu an ABD’nin nüfusu zaten 330 milyon. İşsiz kişilerin sayısı ABD’deki çalışan nüfusun çok büyük bir yüzdesini oluşturuyor.
Bu nedenle de düşük ülkelerin paraları gömülüyor. Gömülüyor çünkü yatırımcılar, Türkiye gibi ülkelerden büyük miktarlarda paraları merkezdeki ülkelere ABD’ye, Almanya’ya, Japonya’ya, İsviçre’ye kaçırıyor.
Bunu da içeride olan yabancılar ellerindeki TL varlıklarını satıp dolar ya da Euro alarak yapıyor. Para ülkeden gidince de dolar yükseliyor. Yükselince de bizim gibi vatandaşların TL satıp dolar alması icap ediyor.
"Türkiye'nin cephanesi kalmadı"
Hükümet yükselişi durdurmak istiyor. Merkez Bankası bir takım adımlar atıyor. Piyasayı fonlamaya çalışıyor, ABD’yle swap anlaşması yapmak istiyor. Ama diğer yandan da politika faizini sürekli düşürüyor. Sizce Merkez Bankası’nın önlemleri yetersiz mi? Bu dönemde Merkez Bankası’nın adımlarını başarılı buluyor musunuz?
Önlemlerin yetersizliğinin de ötesinde başka bir konu var. Bir savaşa girdiğinizde cephaneniz kadar güçlü olursunuz. Cephanesizde kurşun kalmadığında kas gücüyle hiçbir şey yapamazsınız. Karşınızda nükleer silahları olan güçlü bir düşman var ve siz bu güçlü düşmana karşı tabancayla savaşmaya çalışıyorsunuz. Tabancanda da kurşun kalmamış.
Dolar satarak yani piyasadan TL çekerek TL’nin değerini yükseltemezsiniz. Merkez Bankası şu an bunu yapmaya çalışıyor ama böyle bir şeyi yapabilmek için kasanızda tonlarca dolar olması ve bu dolarları satabiliyor olmanız lazım. Cephanede kurşun kalmadı derken, kastettiğim buydu. Merkez Bankası'nın elinde satabileceği dolar kalmadı artık.
Merkez Bankası'ndaki rezervler gittikçe azalıyor. Cephanesi bitti yani. Cephane bittiğinde yeni kurşun almanız lazım. Nereden alacaksınız? Amerika Merkez Bankası yani FED.
FED bazı ülkelerle swap hatları kurdu. Swap hatlarıyla da ülkelere geçici olarak dolar veriyor. Ülkeler de aldıkları dolarları piyasaya satarak kendi ülke para birimlerine değer kazandırmaya çalışıyor. Ama Türkiye ABD’yle bir swap hattı açamadı henüz. Niye açamadı? Çünkü aralarında gerginlik var, politik nedenler var.
Oysa FED ülkelere ellerinde Amerika Hazine Bonoları olanlar için başka bir olanak sağlamıştı. Bonoları teminat gösterip yani FED’le repo yapıp, repo karşılığında dolar alınabilir diye bir opsiyon oluşturdu. Ama Türkiye’de Amerikan tahvilleri de yok. Çünkü hepsini sattık. Elimizde teminat gösterebileceğimiz bir şey kalmadı. Ee nereden bulucaz şimdi dolar. Özel bankalardan mı dolar borç alıcaz? Aldığımız borçları satarak mı liranın değer kaybetmesini engelleyeceğiz. Kaldı ki özel bankalar riskli gördükleri alanlara yatırım yapmazlar.
"Dolar bulamıyorsan borç ödemelerini yapamazsın"
Merkez Bankası’nın elindeki dolar rezervi sıfıra indiğinde ne olacak?
Görünen o ki Merkez Bankası’nın net rezervleri zaten eksiye geçmiş durumda. Net rezervler önemli ama aynı zamanda bürüt rezervler de önemli. Brüt rezervler Türkiye bankalarının Merkez Bankası’nda tutukları dolarlardır aslında.
Şimdi dünyada bize benzer ülkelerin yakın dönemde toplamda 3,9 trilyon dolarlık bir borç ödemesi yapması gerekiyor. Bu ülkeler aralarında Türkiye de var. Böyle olunca dünyada dolar likiditesi diye bir sıkıntısı türüyor. Yani piyasada dolar bulunamıyor ülkeler. Piyasadaki doların değeri artıyor ve dolar bulamıyorsan borç ödemelerini yapamayacaksın anlamına geliyor. Bu da yerel paranın değerini düşürüyor.
Türkiye ise bu olaydan nasibini diğer ülkelere oranla daha fazla alıyor. Çünkü Türkiye’nin kendine özgü bir takım sorunları var. Bu kadar büyük bir cari açığı bu kadar yıllar boyunca sürdürürsen, dışarıya da borçlanırsan haliyle.
Evet, Türkiye’de devlet değil özel sektör borçlanıyor. Herkes borç özel sektörün borcu, devletin değil diyor ama özel sektör yabancı para borçlarını ödeyemez hale geldiğinde onlar artık devletin borcu haline gelirler. Yani borç halkın tepesine biner.
Özel sektörden borcunu toplayamayan yabancı kreditör özel sektöre değil ‘Ödeyin bu borcunuzu’ diye devlete gelir. O zaman da bu borçlar devletin olmuş olur. Yani ortada devletimizin borcu yok diye sevinilecek bir durum söz konusu değil.
"Hükümet bankaları kredi vermeye zorluyor"
Peki, Merkez Bankası bu durum karşısında neden politika faizini yükseltmiyor?
Çünkü Merkez Bankası bir yandan faiz indirirken diğer yandan hükümet bankaları kredi vermeye zorluyor. Düşük faiz ortamında büyük krediler veriliyor. 2019’un son çeyreğinden bu yana Türkiye’de yaşanmakta olan kredi genişlemesi son 30-40 yıllık kredi genişlemelerinin hepsinden daha büyük.
Türkiye’de böylesine canavarca bir kredi genişlemesi yaratıldı düşük faiz ortamında. Zaten dışarısı senin faiz düşürmeni istemiyor, faiz düşürdüğünde de böyle dayak yiyorsun.
Bir de bu kadar çok lira üretilirse ne olacak? Bankalar verdikleri kredi aslında para yaratmaktır. Piyasadaki TL’nin miktarını arttırıyorlar çünkü. Her hangi bir malın arzını bu kadar çok arttırırsan ve ona talep yoksa malın değeri düşer.
Şöyle örneklendireyim, domates tüketicileri olarak biz Türkiye’de bin ton domatese ihtiyaç duyuyorsak ama domates üreticileri o yıl 10 bin ton domates üretmişlerse domatesin fiyatı 0’a kadar düşer.
"Yalnızca Türkiye değil bütün ülkelerin frenleri patlak"
Bu krizden çıkabilecek miyiz peki? Ekonomik koşullar nasıl düzelecek?
Valla düzelmeyecek. Şöyle düşün, freni patlamış bir araba öylece gidiyor. Yalnızca Türkiye değil bütün ülkelerin frenleri patlak. Ya birilerine ya da bir duvara çarpacaklar. Ondan sonra hep beraber inicez arabalardan ve hasar tespit etme aşamasına geçeceğiz. Evet bu kriz bir gün duracak ama bütün arabalar bir yere çarptığında. Şimdilik kimsenin bir şey yapabilecek durumu yok.
"Önümüzde daha en az 5-10 yıl var"
Yani tüm dünya ekonomisi düzeldiğinde mi Türkiye’nin ekonomisi düzelecek?
Ne dünya ekonomisi ne de Türkiye ekonomisi yakın bir zamanda düzelebilecek gibi durmuyor. Ama bir noktadan sonra bütün hareket durduktan sonra daha kötüye gidemez değil mi? O zaman görücez işte durumun ne kadar kötü olduğunu. Büyük Buhran 1929’da başladığında 1939’a kadar sürmüştü. Dünyadaki kriz şimdi başlamış olsa bile önümüzde daha en az 5-10 yıl var.
"Boş umut"
Hükümet koronavirüs nedeniyle Çin’deki üretimin Türkiye’ye kaymasını bekliyor. Sizce inandırıcı mı?
Türkiye’deki hükümetin söylediğine benzer şeyleri tüm ülkelerdeki hükümetler söylemek zorundadır. ‘Eyvah batıyoruz, her şey daha kötü olacak’ der mi bir hükümet? Demez. ‘Daha iyi olacak’ der. Görev tanımında vardır bu. Sen hükümetin başındaki bir kişi olarak böyle bir şey dersen zaten bozulmuş olan psikolojileri daha da çok bozarsın. Ekonominin gidişatı üzerinde de daha yıkıcı bir etkisi olur.
Onlar demeleri gerekeni diyorlar ama hepimiz biliyoruz ki gerçek onların dediği gibi değil. Dünyada tedarik zincirleri kırıldı. Merkezdeki üreticilerin bir takım şeylere ihtiyaç duyması için o ülkelerde ürüne talep olması icap eder.
Koronavirüs nedeniyle şu an kimsenin bir şeye ihtiyacı yok. Talep düştüğünde neden satamayacakları şeyleri Türkiye’den talep etsinler. Çok gerçekçi değil bu durum. Hükümet bırakın Çin’de sıkıntı var desin. Boş umut.
"Amaç Türkiye'ye zarar vermek değil, kar etmek"
Dolar kurunun 7 TL’nin üzerine çıkmasının ardından Anadolu Ajansı “Londra merkezli finansal kuruluşların Türk lirasına saldırıları sürüyor” şeklinde bir haber yaptı ve bu haber yaygın medyada geniş bir alanda görüldü. Gerçekten de TL’ye karşı bir saldırı mı var?
Bu gibi durumlarda Türkiye’ye benzer ülkelerin paraları değer kaybedecekleri bilindiğinden dolayı onların üzerlerine kumarlar oynanır. Bu saldırıyı yapan kişiler diğerlerine hiç yapmıyorlar da sadece Türkiye Cumhuriyetine ve parasına karşı bir düşmanlıkları var? Olay bu değil ki. Saldırırlar tabii.
Bunu yapan kişilerin işi zaten bu. Bu tür kısa dönemli hareketlerden yararlanarak para yapmak. Yapan kişinin elinde 1000 dolar para var bugün. Ertesi gün o 1000 doları 1200 dolar yapmaya çalışıyor. Spekülasyon bu işin parçası. Saldırıyorlar filan diyorlar ama bunu yapan kişilerin amacı Türkiye’ye zarar vermek değil, kar etmek.
Türkiye bir yandan ‘piyasacıyım’ diyecek, sermaye piyasaları çok önemlidir, derinleşsin, daha yeni ürünler olsun, zenginleşsin diyeceksin öte yandan da o zengin finans piyasalarında böyle şeyler olduğunda bize saldırı olmasın diyeceksin. Tutarlı değil.
Sistemin kendi yarattığı sıkıntılar bunlar. Birtakım kötü niyetli düşmanlar özellikle Türk Lirasını Türkiye’ye olan düşmanlıklarından seçip de saldırmıyor yani. Piyasalar öyle çalışıyor.
Swap nedir?Finansal piyasalardaki takas işlemlerini tanımlamak için kullanılan 'swap' iki tarafın bir varlık veya yükümlülüğe bağlı olan nakit akışını aralarında değiştirmelerine deniyor. Taraflar swap işlemleriyle faiz oranları ve döviz kurlarındaki değişimler nedeniyle ortaya çıkan riskleri en aza indirmeyi hedefliyor. |
Dr. Sabri Öncü kimdir?Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü'nden lisans (1984) ve yüksek lisans (1986) ve aynı üniversitenin Matematik Bölümü'nden lisans (1986) derecesi aldı. 1984-86 arasında yine Boğaziçi Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak görev yaptı. Ardından Alberta Üniversitesi Uygulamalı Matematik Bölümüne girdi, uygulamalı matematik dalında 1989'da yüksek lisans ve 1992'de doktora derecelerini aldı. Alberta Üniversitesi tarafından Kanada'nın en saygın ödülü olan "Killam Anısı " ödülüne 1990'da layık görüldü. 2006'da Stanford Üniversitesi'nden bir de işletme yüksek lisansı aldı. Drezdner-RCM Küresel Yatırım (Drezdner-RCM Global Investors) Şirketinde Sabit Gelir Araştırma Bölümü Direktörlüğü, Hindistan Merkez Bankası (RBI) İleri Finansal Araştırma ve Eğitim Merkezi (CAFRAL) Baş İktisatçılığı, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Gelişme Konferansı (UNCTAD) Kıdemli İktisatçılığı gibi görevler üstlendi. New York, Donau, Bilkent, Sabancı ve Kadir Has Üniversiteleri'nde finans ve iktisatın çeşitli dallarında lisans, yüksek lisans (MBA) ve doktora düzeylerinde dersler verdi. |
(HA)