Anayasanın 20. maddesine göre; "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." Bu ilkenin ihlali halinde, yani özel hayatın gizliliği ihlal edilirse artık yeni Ceza Kanununa göre fiil suç sayılacaktır.
Yeni Türk Ceza Kanununda (TCK) kabul edilen "Özel hayatın gizliliğini ihlal" suçu, eski TCK'de olmayan yeni bir suç tipidir. Anayasanın 20. maddesinin yaptırımı artık 5237 sayılı Ceza Kanunundadır.
Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile veya adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz (Madde 134/1).
Başkasının gizli yaşam alanına girilmesi ve kayda alınması suç sayılmıştır. Görüntü ya da ses kaydı yapılması halinde ceza en az bir yıl olacaktır. O halde görüntü ya da ses kaydı ağırlaştırıcı hal olarak kabul edilerek cezanın daha fazla olması benimsenmiştir.
Özel yaşamın ihlali suçunda; eğer kişi bu duruma "rıza" gösterirse, kendisi özel yaşamının öğrenilmesine ya da özel yaşamına karışılmasına muvafakat ederse bu durum hukuka uygunluk yaratacağından ceza verilmeyecektir.
Gazetecilik mesleği de bir hakkın kullanılması niteliğinde bir meslek olduğundan; gazeteciler karşısında kişi "rıza" göstermişse bu durumda hukuka uygunluk yaratılmış olacaktır.
Zaten bu hukuka uygunluk nedeniyle de hakkını kullanan kimseye, yani gazeteciye ceza verilmeyecektir. Kaldı ki bu suçun soruşturması veya kovuşturması da şikayete bağlıdır. Özel yaşamına karışılan kişi, özel yaşamı öğrenilmiş olmasına rağmen şikayetçi olmadığı sürece savcı kendiliğinden soruşturma açamaz. Yani soruşturma açılamayacağından savcı da kendiliğinden iddianame düzenlenemeyeceği için; kovuşturma da yapılamayacaktır.
134. maddenin ikinci fıkrasına göre; kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır. Eğer bu fiil basın yayın yoluyla işlenirse, özel yaşam basın yayın araçlarıyla kamuoyuna duyurulursa verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
Özel yaşama ait elde edilen kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya başkalarının bilgi edinmeleri hali ya da yayın yoluyla açıklanması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.
Kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrıca suç olarak tanımlanmıştır. Özel hayatın ifşası suçu; elde edilmiş olan ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz üçüncü kişiler tarafından öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olmalıdır.
Yani, özel hayata ilişkin ses veya görüntü kayıtlarının, savcılığa veya mahkemeye verilmesi, duruşmada görüntülerin izlenmesi veya seslerin dinlenmesi halleri suç sayılmaz. İfşanın, yayın yoluyla yapılması, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun nitelikli unsurudur.
Görüldüğü gibi, TCK'nin 134 üncü maddesinde "özel hayat" tanımı yoktur. Kanun koyucu doğrudan "özel hayatın gizliliği"ni kabul etmiş ve bu gizliliğin ihlalini suç sayarak cezalandırmıştır.
O halde; acaba "özel hayat" veya "özel hayatın gizliliği" nedir? "Mahremiyet" ile "özel hayat" arasında bir bağ var mıdır?
Osmanlıca-Türkçe sözlükteki anlamına göre; "Mahremiyyet; mahrem olma hali, mahremlik" (Mustafa Nihat Özön. Osmanlıca Türkçe Sözlük. 1. b.s. Ankara: Bilgi Yayınevi, 1971. s. 440) şeklinde geçmektedir. Mahrem kelimesi ise; "1. Şeriatın yasak ettiği, 2. Evlenmeyi şeriatın yasak ettiği, nikâh düşmeyen, 3. Yakın akrabadan olduğu için kadınların kendisinden kaçmadığı, 4. Biriyle içli dışlı, her türlü işlerini bilen, 5. Gizli, herkese söylenmez; herkesçe bilinmemesi gerek" anlamına gelmektedir (Özön. A.g.e., s. 440). Türkçe sözlükte ise mahrem; "1. Yakın akrabadan olduğu için nikah düşmeyen, 2. Başkalarına söylenmeyen gizli, 3. Sırdaş" olarak geçmektedir. (Doç. Dr. Mustafa Canpolat. Türkçe Sözlük. Cilt 2, L-M. 7.b.s. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1983. s. 799)
Güncel Türkçe Sözlüğe göre de "mahremiyet" kelimesinin yanı sıra bir de "mahremiyetine girmek" diye bir terim bulunmaktadır ki bu da; "Bir kimsenin özel hayatını öğrenecek kadar ona yakın olma" anlamına gelmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 8. maddesinin ilk fıkrası "Her şahıs özel ve aile yaşamına, konutuna ve muhaberatına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir" şeklinde düzenlenmiştir. İkinci fıkrada ise "Bu hakların kullanılmasına resmi bir makamın müdahalesi demokratik bir toplumda ancak milli güvenlik, kamu huzuru, ülkenin iktisadi refahı, düzenin korunması için zorunlu ölçüde, kanunun izin vermesi şartıyla gerçekleşebilir" hükmü vardır.
Sözleşmenin 8. maddesinde garanti altına alınan mahremiyet hakkı insanları sadece kamu otoritelerinin müdahalelerine karşı değil, fakat aynı zamanda kişilerin müdahalelerine ve kitle iletişim kuruluşlarının da içine girdiği özel kuruluşların müdahalelerine karşı da korumayı zorunlu kılar.
Ulusal yasalar da bu korumayı garanti edecek hükümler içermelidir. (Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin 428 (1970) sayılı kakarında kabul edilen Deklarasyon ve Hukuk İşleri Komisyonu Raporu, paragraf 7)
AİHS'nin 8. maddesince korunduğu şekliyle mahremiyet hakkı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarağından 428 (1970) sayılı kararı ile kabul edilen Kitlesel İletişim Araçları ve İnsan Hakları Bildirisi ile "bir kişinin hayatını minimum müdahaleyle yaşama hakkı" olarak tanımlamıştır.
Bildiriye göre "mahremiyet hakkı"; esas olarak kişinin kendi hayatını en az müdahale ile sürdürmesinden ibarettir. Bu hak özel hayat, aile ve ev hayatı ile kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü, onur ve itibarını, kişiyi olduğundan farklı göstermekten kaçınmayı, gereksiz ve utandırıcı şeylerin açıklamasını, özel fotoğrafların izin alınmadan yayınlanmamasını, casusluğa karşı korumayı ve haklı görülemez ve kabul edilemez yerli yersiz konuşmayı, özel iletişimin kötüye kullanılmasına karşı korumayı, kişi tarafından gizli olarak iletilmiş ve elde edilmiş bilgilerin ifşa edilmesine karşı korumayı da içerir. (Fİ/EÜ)