Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve partisinin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamenin kamuoyuna açıklanmasının ardından ziyaret etti.
Ziyaretin ardından Silivri Cezaevi önünde açıklamalarda bulunan Özel, iddianameyi “hukuki değil, siyasi bir metin” olarak nitelendirdi.
“Tel tel dökülen bir iddianameyle karşı karşıyayız”
CHP lideri Özel, uzun süredir beklenen iddianamenin, “baskı altında ve siyasi saiklerle” hazırlandığını savundu:
“Uzun süredir beklediğimiz, bir türlü yazılamayan, Cumhurbaşkanı’na ‘ahtapot’ dendiği için ‘bunu ispat etmeliyiz’ baskısıyla kaleme alınan bir iddianameyle karşı karşıyayız. Yazıldığı andan itibaren tel tel dökülüyor.”
“Bir kara mizahla karşı karşıyayız”
“Değerli arkadaşlar, bir kez daha Silivri’deyiz. Uzun süredir beklenen, bir türlü yazılamayan; yazılamadığı için parçalara ayrılmaya çalışılan ve ‘Cumhurbaşkanına ahtapot dedirttik, şimdi bunu ispat etmeliyiz’ baskısıyla ortaya konan bir iddianamenin ertesi günündeyiz. Yazıldığı andan itibaren hepinizin de gördüğü gibi tel tel dökülen, hatalarla dolu bir metin var karşımızda.”
“Bir kara mizahla karşı karşıyayız: ‘Güzel günler göreceğiz’ şarkısını ‘örgütün motivasyon için kullandığı’ diye yazmaya kalkmışlar. Allah Akın Gürlek’ten gani gani razı olsun; bu işin siyasi olduğunu bu iddianame kadar iyi ben anlatamazdım.”
“Tutuklu başkanlar derhal görevlerine dönmeli”
“Beşiktaş iddianamesindeki herkes yeterince yattı, deliller toplandı. 774 yılla yargılanan kişinin dışarıda gezdiği bir tabloda Seyhan, Ceyhan, Adana Büyükşehir, Avcılar ve Beşiktaş’tan içeride tutulan belediye başkanlarımızın hâlâ tutuklu olması kabul edilemez. Derhal tutuksuz yargılansınlar, görevlerinin başına dönsünler.”
“Dün tensip zaptıyla sevgili Ahmet Özer’in serbest kalması, uzun süredir aldığımız tek iyi haberdi. Ama örneğin Zeydan Karalar… Dört yılla yargılanıyor; iddia edilen suç 12 yıl öncesine ait. Kendisi örgüte dahil değil. ‘Ceza alsa içeride yattığı yeter’ denecek bir dosyada bile tensiple bırakmadılar.”
“Mitingi yas ve vakar içinde yapacağız”
“Azerbaycan–Gürcistan arasında düşen askeri uçaktaki şehitlerimiz, Kocaeli ve Diyarbakır’daki iş kazaları hepimizi derinden yaraladı. Akşamki mitingimizi bu yasa uygun, müziksiz ve vakur bir atmosferde gerçekleştireceğiz; şehitlerimizi anacağız, acıyı paylaşacağız.”
“3.900 sayfa: ‘Hatırladığım kadarıyla’, ‘-mış -muş’, ‘duydum’, ‘olabilir’…”
“19 Mart sivil darbesinin iddianamesi 237 gün sonra yazıldı. 3 bin 900 sayfalık bu metinde kes–kopyala–yapıştır hataları var. Aynı ifadelerin iki farklı kişi adına yapıştırıldığı bölümler var. Rakam vereyim: 969 kez ‘hatırladığım kadarıyla’, 691 kez ‘-mış, -muş’, 546 kez ‘duydum’, 499 kez ‘olabilir’, 235 kez ‘düşünüyorum’, 9 kez ‘öyle hissettim’ yazıyor. Böyle iddianame mi olur? Ekrem Başkan seçim kazanmakla, cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmekle suçlanıyor.”
“Kurultaydan pankartları bile suç delili diye yazmışlar. Manisa’da ‘Özgür gelecek’ pankartı… Tribünlerin hep bir ağızdan söylediği ‘Güzel günler göreceğiz çocuklar’ şarkısı ‘örgütün motivasyon şarkısı’ diye geçmiş. Bu kara mizahın daniskasıdır.”
“Beylikdüzü dosyasında beraat: Boşa düşen dayanak”
“İddianame, örgütün kuruluşunu 2014 Beylikdüzü’ne dayandırıyor. Oysa geçen hafta bu dosyada Büyükçekmece’de görülen davada Ekrem İmamoğlu beraat etti. Savcı beş kez erteletip bekletti; belli ki ‘Biz bu dosyayı iddianamenin dayanağı yapacağız, bizi bekle’ denmiş. Ama mahkeme beraat verdi. Boşa düştü. Aynı suçtan ikinci kez yargılama olmaz; hukukun alfabesi.”
“Bu iddianame şunu andırıyor: ‘Cinayet var’ diyorlar; silah yok, boş kovan yok, cenaze yok. ‘Duymuş, düşünmüş, hissetmiş…’ Hukuk böyle kurulmaz.”
“Sadece beyanla içeride tutulanlar var”
“Akın Gürlek 2 Eylül’de ‘Sadece tanık beyanıyla içeride kimse yok; varsa söyleyin, yarın bırakalım’ demişti. İddianameyi açıp bakıyoruz: Kadriye Kasapoğlu, Mehmet Pehlivan, Kadir Öztürk, Sabri Caner Kırca, Hüseyin Yurttaş… Sadece beyan. Hani nerede delil? Bir kişide bile somut delil ortaya konmamış.”
“560 milyar dediniz, sonra 140’a düştü: Nerede kanıt?”
“İlk gün ‘560 milyar lira yolsuzluk’ diye açıklama yaptılar; sonra ‘140 milyar’ diye haber yaptırdılar. Tenzilat mı yaptınız? Metrolar için bulunup İBB’ye aktarılan dış kredileri ‘bitmediğine göre parayı yediler’ diye yazmışlar. Böyle bir şey olur mu? İhaleler yapılmış, hakedişleri ödenmiş. ‘İhaleyi onun alacağı belliydi diye duydum’ cümlesi delil değildir. Bir kör kuruşun nereden nereye geçtiğini kanıtlayamadınız.”
“Medya A.Ş.’den 1.200 cep telefonu alınıp CHP delegelerine dağıtıldığı yalanını aylarca dolaştırdınız. Hadi gösterin; satın alma nerede? Nerede o telefonlar? ‘Pandemide 1.388 konser’ dediniz; iddianamede yok. KİPTAŞ’tan ucuza daire iddiası; tek bir somut örnek yok.”
“Valiz valiz para dediniz. Valizden jammer çıktı. Dün akşam TRT ‘İmamoğlu oğluna 772 milyon lira gönderdi’ diye geçti; gerçek 772 bin lira. O parayla alınan altı metrelik mütevazı teknenin ne olduğunu sağır sultan biliyor. Manipülasyonla olmaz bu iş.”
“Bizde para yok; ortadaki işler kreş, yurt, süt yardımı”
“Anadolu Ajansı’nın stok görüntüsüyle ‘kasadan dolar çıktı’ diye servis ettiği şeylerin sonunda bir kuruş çıkmadı. Bizdeki kaynaklar kreş oldu, yurt oldu, süt yardımı oldu. AK Parti döneminde şahsa giden paralar konuşulurdu; bizde milletin işine, çocuğa, eğitime gitti.”
“Duruşmalar canlı yayınlansın”
“Talebimiz açıktır: Tüm duruşmalar televizyonlardan canlı yayınlansın. Herkes görsün; ‘duyuma dayalı’ iddialar nasıl teker teker çürüyor.”
“Ben o günü bugünden sayıyorum: Bir gün çıkıp ‘Hani 2.200 yıl yatacaktı İmamoğlu, ne oldu?’ diye soracağım. Nasıl ‘28 Şubat bin yıl sürecek’ dendiğinde bu sizi motive ettiyse, bu 2.200 yıl iddiası da bizi öyle motive ediyor.”
“Parti kapatma girişimi: Suçüstü”
“Dün Akın Gürlek önce bir yazı yazdı, geri çekti; sonra bir daha yazdı. Anayasa’daki parti kapatma maddelerine atıfla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na CHP’yi şikâyet etti. Tepkiler büyüyünce ‘Biz kapatma demedik’ türü ikinci bir yazı… Ama yazı gitti. Tarihe not düşüldü. Cumhuriyetin, Atatürk’ün kurduğu partiye kapatma sopası göstermek kimsenin haddi değildir.”
“Ahtapot brifingi kime verildi?”
“İddianamede ‘ahtapot’ var. Peki yürütme ile yargı arasında gizlilik nerede? Erdoğan’a kim brifing verdi? Savcı mı gidip ‘Ahtapot diyebilirsiniz’ dedi, yoksa yürütmenin başı savcıya ‘Ahtapot yaz’ mı dedi? İkisi de hukuk devletinde kabul edilemez. Üstelik ‘Bütün Türkiye’ye uzanan kollar’ diyerek başladılar; iddianamede ‘İstanbul’un her tarafı’ diye geri adım var.”
“Siyasette üslup: ‘Erdoğan’ın seviyesine inersem çıkarken vurgun yerim’”
“Erdoğan ‘nezaket’ dersi veremez. Ben seçim kazandığımda ‘Zafer değil, görev aldık; kimseyi incitmeyin’ dedim. O ise kazandığı akşam otobüs üstünden alay etti. Biz devleti ve hukuku esas alırız. Yumuşama gerektiğinde yumuşar, sertlik gerekince sertleşiriz; ama seviyeyi düşürmeyiz. Erdoğan’ın seviyesine inersem, çıkarken vurgun yerim.”
“İmamoğlu’nun hayatı, malvarlığı, niyeti”
“İddianamede ‘zenginleşme niyeti’ yazıyor. Ekrem Başkan siyasete girince kolundaki saati ‘siyaset kaldırmaz’ diye çekmeceye koymuş, arabasını mütevazılaştırmış biridir. Üç kuşaktır emekle kazanılan birikimi var; Beylikdüzü ve Trabzon bunu bilir. Aile şirketi siyasete başladığında yetkilerini devretmiştir. MASAK’tan bir şey çıktı mı? Hepsinin cevabı masada.”
“Bu işin hukuki zemini sıfır, siyasi zemini bin beş yüz. Siyasi zeminde mücadele edeceğiz; hukuki zeminde de sizi perişan edeceğiz. Hele duruşmalar canlı yayınlansın; milletin gözünün önünde olacak bu.”
“Ekrem Başkan’ın özel mesajı vardır: ‘Gün sayıyorum’ diyor; ‘Bu duyuma dayalı iftira ve iddiaların her birini tek tek çürütmek için gün sayıyorum.’ Biz de gün sayıyoruz.”
(EMK)






