Daha bayrama on gün kala sağda solda pat patlar, havai fişekler, çocuklar arasında adı "kız kaçıran"'a çıkmış füzeler çatırdamaya başladı. Hemen her çocuğun elinde gerçeğini aratmayacak tipte oyuncak tabancalar, tüfekler. Şarjörlerinde ise değdiği yerde iz bırakan, göz çıkaran sert plastikten boncuk gülleler.
Şimdiden bu tempoda patlayan oyuncak çatapatların gürültüsünü varın bayramda siz hesaplayın. Önceki bayramlarda sabahın erinde başlayan gürültüleri bildiğimden, şimdiden bayram sabahını anımsamak sürpriz değil gibi. Yine çocuklar ellerindeki bayram harçlıkları ile koşturacaklar şiddet satıcılarına.
Bölge, yıllarca şiddetle iç içe yaşamaktan çok çekti. Şiddet adeta kendi modelini yaşattı/ yarattı. Şiddetin adeta kültürü oluştu. Bu nedenle barış derken, barışı yaşam biçimi haline getiremiyoruz. Barış çoğu kez kavramlarda kalıyor. Barış bir türlü ete, kemiğe bürünemiyor. Barış çoğu kez fantezi gibi kalıyor.
Oysa barış, et gibi, ekmek gibi, su gibi ihtiyaç. Özellikle de bölge insanına ihtiyaç. Bu nedenle adına "Barış Girişimi" denilen soylu çabalar, İstanbul'dan başlayan yolculuklarına Diyarbakır'da Dicle nehrine, beyaz karanfil atarak nokta koymak ve seslerini duyurmak ihtiyacını duyuyorlar.
İşte tam da bu noktada, ben buradan, daha aşağılardan başlayarak bir çıkış yaratmak önermesindeyim.
Barışı çocukların dünyasına harmanlamak gerek diyorum. Bu en büyük ihtiyaç. Okullarda oyuncak tabancalara ve benzeri şiddet çağrıştıran oyuncaklara, şiddeti egemen kılan bilgisayar oyunlarına, bayramlarda satışa sunulan patlayıcılara karşı ciddi bir karşı kampanya başlatılmalı. Kampanya özendirici alternatiflerle desteklenmeli. Yer yer kamunun gücü kullanılarak şiddet çağrıcısı oyuncaklara karşı yasakçı müeyyidelere de gerek var.
Bunun için salt bireysel karşı duruşlar elbette yeterli değil! Ciddi bir sivil toplum ve kamu karşı duruşu da gerekli. İnsan Hakları Dernekleri, Eğitim Sen, Okul Aile Birlikleri, Belediyeler, Valilik, Emniyet Müdürlüğü ve başkaları.
Bugün oyuncak tabanca kültürü ile yetişen nesil, yarın gerçeğinde çözüm aramayı bir gereklilik gibi görürse sorumluluğu çocuklarda aramamak gerek. Sorumsuz ve de kendisine toplum olarak soru soramayan büyüklerin bu oyunda kusuru çok. Kusur devam ettikçe elbette çocuklar çözümü gerçek silahlarda aramayı doğru yöntem olarak algılayacak.
Şiddetsiz, kavgasız, barış kültürü ile donanımlı bir kuşak yetiştirmek hiç de zor değil. Yetişkinlerin, eğitimli insanların ellerinde. Yeter ki niyet olsun. Ve zor olan başarılmaya arzulansın. Bugünden var mıyız? Ne dersiniz? Kavgasız, gürültüsüz, barışla haşır neşir bayramlar diliyorum. (ŞD/YS)